İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

Diyarbakır'da Sur halkı çatıdan yıkılımlara bakıyor.

Uçurumun kenarında

Öğretmenler açığa alındı, kadın kurumları kapatıldı, belediyelere kayyım atandı. Tüm yaşananlara rağmen Kürt halkı devlet baskısına karşı direnmeye devam ediyor.

BERITAN CANÖZER, 2017-01-23

Bazen yaşadığımız dünya gerçek değil de, yalnızca savaşanlar için programlanmış bir oyun gibi geliyor. Maalesef şimdilik bu oyunda, ırkçılığıyla, oluşturduğu yoğun baskıyla devlet, halka karşı bir adım önde gidiyormuş gibi görünüyor.

2013’te, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın öncülüğünde başlayan “Barış Süreci“ sırasında, her gün duyduğumuz ölüm haberlerinde büyük bir azalma olmuştu. Bu dönemde, Kürtçe dili özgürleşmiş, Kürtler için iş olanakları artmış ve düşünceler rahatlıkla dile getirilebilir bir hale gelmişti.

Partiler yaptıkları mitinglerde kendi örgütlenme ve propagandalarını yapma konusunda serbesttiler. Bu sebeple, 7 Haziran 2015’te yapılan genel seçimde ortaya çıkan sonuç aslında hiç de şaşırtıcı değildi. Sandıktan %13 oranında oyla çıkan HDP, milyonlarca insanın duygularına tercüman olmuştu.

Genel seçimlerde çıkan bu sonuç üzerine barış süreci de, AKP ve dönemin Başbakanı Recep Tayip Erdoğan tarafından 'buzdolabı’na kaldırıldı. Halkın demokrasi ve barış talebine kulak verilmedi ve halka dönük yoğun saldırılar başladı. Son iki yılda iki bine yakın insan, patlayan bombalar, çatışmalar ve sokağa çıkma yasaklarında gerçekleşen saldırılarda yaşamını yitirdi.

HDP’nin tüm çağrılarına rağmen AKP hükümeti savaşmayı tercih etti. Onlarca gazeteci, HDP ve DBP üyesi gözaltına alındı ve tutuklandı. “Barış ve demokrasi“ isteyen herkes hedef haline geldi.

15 Temmuz 2015 tarihinde Fethullah Gülen öncülüğünde yapılan darbe girişimi sonrasında Fethullah Gülen Terör Örgütü (FETÖ) üyelerine dönük operasyonlar başlatıldı ve ülkede 'huzur ortamı’ olmadığı gerekçesi ile Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildi.

OHAL’in ne anlama geldiğini en iyi Kürt halkı biliyordu. 1990’lı yıllarda gerçekleşen OHAL’lerde, binlerce Kürt katledilmiş ve yaşadıkları topraklardan uzaklaştırılmışlardı. Bu nedenle OHAL’e karşı çıkan en büyük kesim yine Kürtler oldu.

51 belediyeye kayyım

FETÖ’cülere yönelik başlatılan operasyonlarda çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile binlerce Eğitim-Sen üyesi öğretmen açığa alındı, binlerce dernek ve kurum kapatıldı, muhalif gazetelerin birçoğu kapatıldı, yüzlerce gazetecinin basın kartı iptal edildi ve onlarcası da tutuklandı. HDP eş genel başkanları dahil yüzlerce siyasetçi bu süreçte hapsedildi. 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde DBP’nin aldığı 51 belediyeye kayyım atandı.

Belediyelerde çalışan yüzlerce kişinin kayyım sebebiyle işlerine son verilmesi, Kürt halkının en büyük sorunu olan işsizliğin de artmasına sebep oldu. Atanan yönetimler yalnızca işçileri atmakla kalmadı, belediyelerin daha önce yaptığı bütün çalışmalara da son verdi.

Kadın kurumlarını kapattı ve kadın kurumlarında kaydı olan onlarca kadının kimliği teşhir edildi. Kimliği teşhir edilen kadınlar şiddet gören, tecavüze uğrayan, taciz edilen, ailesi tarafından tehdit edilen kadın ve çocuklardan oluşuyordu. Kadınların güvenliğini sağlamak için çalışma yürüten kadınlar ise işsiz bırakıldı.

Heykel ve anıtlar kaldırıldı

Kayyım, belediyenin tüm kültür sanat çalışmalarını durdurdu, belediye tarafından yapılan heykel ve anıtlar kaldırıldı. Belediye ile halk arasına barikatlar örüldü ve tüm belediyeler birer karakola çevrildi. Halka hizmet etmesi gereken belediyeler yalnızca devlete ve polislere hizmet vermeye başladı.

Kürt halkı, uçurumun kenarında bekleyen kanatsız kuşlara benzer ama uçmaları gerektiğinde kendi kanatlarını yaratıp uçurumları yerle bir ederler. İşte bu yüzden, HDP’li vekillerin tutuklanmasının halk üzerinde korku yaratacağını düşünenler büyük bir yanılgı yaşadılar.

Geri adım atmayan halk, 'Seçtiklerimiz zindanda, biz alanda direneceğiz’ diyerek teslim olmayacağını gösterdi. Devlet, internet ve şebeke kesintileriyle insanları susturmaya çalışsa da, halk alanlarda olmaya devam etti. Başlatılan “Kayyımı tanımıyoruz“ kampanyası ile kültür çalışmalarını sokaklarda sürdürmeye başladılar. Ana dilde eğitim veren okulların KHK kapsamında kapatılmasının ardından aileler çocuklarının eğitimlerine evlerde devam ettiler.

‚OHAL bitsin‘

Bütün bunların sonucunda, Kürt halkı fazlasıyla sancılı bir süreç yaşadı. Diyarbakır'ın Yenişehir ve Bağlar ilçelerinde yaptığımız görüşmelerde halkın tek arzusunun, özgür iradeleri ile seçtikleri belediye eşbaşkanlarının görevlerine dönmesi ve OHAL sürecinin bir an önce bitirilmesi olduğunu görüyoruz.

Halk yaşanan çatışmalara ve savaş sürecine dair tepkilerini dile getirerek, Kürt halkının yıllardır ezildiğini, haklarının yok sayıldığını, kendi anadillerinde eğitim göremediklerini söylüyorlar. Bu yöndeki tek talepleri ise Türk halkının sahip olduğu haklara sahip olma ve kendi anadillerinde, kendi kültürleri ve tarihleriyle özgür yaşamak.

Ölümün her iki tarafı da yok ettiğini ve bundan kimsenin kazancı olmadığını söyleyen Kürt halkı; belediyelere kayyım atanmasının ve derneklerin kapatılmasının tamamen Kürt halkını yok etmeye endeksli saldırılar olduğunu dile getiriyor. Anayasa değişikliğini ve başkanlık sistemini kabul etmeyeceklerini açıkça ifade eden Kürt halkının talebi ise oldukça açık; bu taleplerinin anayasal güvenceye alınması.

BERITAN CANÖZER, 2017-01-23
GERI
YAZAR HAKKINDA