Şimdilerde Erdoğan, Türkiye’yi çok radikal bir yön değişikliğine hazırlıyor. Nisan ayındaki referandum bunun adımlarından biri.
Nisan ayının ilk yarısında Türkiye, sandık başına gidecek. Bu hemen hemen kesinleşti. Ancak referandumda neye “evet“ ya da “hayır“ deneceği, pek o kadar kesin değil.
Kimileri referandumda Tayyip Erdoğan’ın başkanlığının oylanacağı kanısında. Çok yanlış değil. Oylanacak olan anayasa değişikliği, bir tür başkanlık sistemi getiriyor. Tasarlanan sistemde de başkan seçilebilecek olan tek kişi var: Tayyip Erdoğan. Ancak referandumu kişiye indirgemek, konuyu da fazla yalınkatlaştırmak olur. Erdoğan zaten şu anda da herhangi bir Cumhurbaşkanı gibi (mesela Gauck gibi) değil. Yargı erki ve parlamento tarafından denetlenebilecek bir Obama hatta Trump gibi de değil; daha çok Putin gibi.
Parlamentodaki AKP çoğunluğu; onun söylediklerini ve istediklerini duraksamadan, içeriğini anlamaya, tartışmaya bile gerek duymadan kabul ediyorlar. Eğer referandum Erdoğan’ı başkan seçmek için yapılacak bir oylama olsaydı bu kadar gürültüye, tartışmaya gerek yoktu. Olsa olsa fiili durum anayasal bir meşruiyet kazanacak o kadar…
Anayasa değişikliği referandumda kabul edilirse Türkiye’de bir başkan seçiminden ve bir başkanlık sisteminden çok öte bir değişikliğin kapısı aralanacak. Türkiye’de devletin yüzyılı aşan yapısında köklü, çok köklü bir değişim söz konusu.
Bu model, Ortadoğu’nun devlet geleneklerine çok uygun. Asya despotizminde lider kültü çok baskındır. Devlet kişilerden üstün, kahhar ve esirgeyen bir güçtür. Böyle bir devletin İslam ideolojisi ile hiçbir uyum sorunu yoktur; Ortadoğu, hatta Asya geleneklerinde derin kökleri vardır. Tayyip Erdoğan önderliğinde AKP’nin gitgide belirginleşen hedefi de işte böyle bir devlettir. Siyasal literatürde buna oligarşi deniyor. Oligarşi kavramının bence en yalın kestirme tanımı: İktidarda bir avuç zorba!..
AKP (Erdoğan diye de okuyabilirsiniz) böylesine köklü ve sarsıcı bir dönüşüme neden ihtiyaç duyuyor? Sorunun cevabı demokraside, özellikle batı Avrupa demokrasi standartlarında yatıyor.
Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu'nun son yüzyılından bugüne -yani yaklaşık 190 yıldır- değişmeyen bir devlet politikası olarak yüzünü Batıya döndü. Bu, sırtını Doğuya döndü anlamına gelir. Devletin örgütlenmesi, hukuk sistemi, eğitim sistemi, yaşam tarzı 190 yıldır “Batı“yı örnek ve model aldı. Şimdi değiştirilmek istenen işte bu. 15 yıllık iktidarı boyunca Erdoğan’ın (AKP diye de okuyabilirsiniz) Maastricht kriterleriyle hiçbir sorunu olmadı. Serbest piyasa ekonomisi ne Erdoğan’ın ideolojik ve ekonomik tercihlerine, ne de İslama aykırı, hatta tam uyumlu.
Buna karşılık Kopenhag kriterleri, yani gerçek demokrasi, Erdoğan için bir karabasan, İslam için de uzlaşmaz çelişki. İslam, göksel yasaların her zaman kul yapısı yasalardan üstün olduğunu kabul ederken, bu yasaların değiştirilemezliğine inanır ve tersini 'dinden sapma’ olarak değerlendirir. Demokrasi ise göksel değil yurttaşların elinden çıkma yasalardan ibarettir; değiştirilebilirler…
Şimdilerde Erdoğan, Türkiye’yi çok radikal bir yön değişikliğine hazırlıyor. Nisan ayındaki referandum bunun adımlarından biri.