İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

Deniz Yücel 2016'da taz.lab kongresinde.

Deniz Yücel'e mektuplar

taz çalışanlarının, Türkiye'de yedi gündür göz altında bulunan eski masa arkadaşları Deniz Yücel'e mesajları var.

2017-02-21

Canım Deniz'im,

bir yere hapsedilmek nasıl bir duygudur, tahmin bile edemiyorum. Hele ki senin gibi biri için. taz'da beraber çalıştığımız zamanlarda, senin uzun bir süre boyunca aynı yerde durduğunu hiç hatırlamıyorum. Her zaman masalar ve katlar arasında fikirler aradın.

Sigara içmeye çıkar, geri döner ve klavyeye dayak atarcasına cümleler kurardın. Bir anda yerinden zıplar, yanından geçen bir arkadaşa yeni tezini anlatırdın. Yerinde durmayı seven biri olmasan da, şu an için durmak zorundasın, dar bir alanda.

Birlikte dar bir kompartımanda Frankfurt'a gittiğimiz yolculuğu hatırlıyorum. Arkadaşımız Klaus-Peter'in cenazesi için. Orada Degenhardt'dan bir şarkı çalmışlardı, son satırlarını sana gönderiyorum; özgürlüğüne kavuşacağın gün için:

‚Şarap içen biri olmak istiyorum/eve giden çocukların/ kaldırım aralıklarına basmamaya çalıştığı gibi/ Ve yatarken, kızların kahkalarını hatırlamak‘.

Georg Löwisch

Deniz,

taz'a yeni başladığım günlerde ilk tanıştığım editörlerdensin. Bir defaya mahsus olarak yayımlanacak olan ve sadece bizim gibi yabancı kökenli gazetecilerin çıkarttığı „taz Almanya“ projesinde beni senin yanına verdiler. Tek kaşını kaldırıp „Türk müsün sen, nesin?“ diye sordun. „Süper“ dedim kendi kendime, „benim gibi Almancının tillahı olan birini elit bir Istanbullu'nun yanına verdiler.“ (Özür dilerim, o zamanlarda senin şımarık bir İstanbul çocuğu olduğunu sanıyordum.)

Deli fişek olarak belli bir üne sahiptin. Haklılarmış, kolay bir insan değilsin. Zaten pek çok kez „gazetecilik yan gelip yatma yeri degil, öyle olsa zaten bir boka yaramaz“ dediğine şahidim. İyi ki zor sorular soruyorsun. En yakın zamanda özgürlüğe kavuşup, kolay geçmemesine özen gösterdiğin günlere geri dönmeni temenni ederim. Çok özlüyoruz seni buralarda. Sana ve gerçeklerin peşindeki tüm arkadaşlara Kreuzberg'den selam olsun.

Canset İçpınar

Arkadaşım Deniz,

beni nasıl sinir ederdin. Ve çoğu zaman da haklı çıkardın. Ya da doğru düşünceler peşindeydin. Eskiden, sen hala taz'da çalışırken, beraber özel ekipler kurup, büyük spor veya siyaset olayları hakkında haber yapardık. Benim için tam bir Hessen'liydin. Hatta tanıdığım Hessen'liler arasında en Hesse'li olan sendin. Senin Türk olduğunu söyleyenler olduğunda, bunun büyük bir yanlış anlaşılma olduğunu düşünürdüm. Ama her şeyden önce çok zarif bir meslektaştın ve münafık olmadan, istediğini elde etmeyi hep başardın. Sende olan entelektüel ve gerçekçi cesarete, başkaları dört kere yaşasalar sahip olamazlar. Seni hapse atabilecek olan, her türlü saygıyı kaybetmiştir.

Jan Feddersen

Dragi Deniz,

Senin hakkında neler diyorlar, bir bilsen.. Çok komik. Bir Alman gazetesi „Hizmetçi Türk“ demiş sana! Keşke beraber kahkaha atsak, senin buna vereceğin cevabı duysam. Ama boşver, zaten kimsenin ciddiye almayacağı biri tarafından yazılmış. Diğer arkadaşlar ama çoook tatlılar. Seninle gösterilen dayanışmadan çok memnunlar.

İş verenin: Harika! Eski iş verenin: Muhteşem! Ve en sevdiğin solcu haftalık gazete: Bomba gibi!

Senin Haliç'te lacivert tişörtle çekildiğin fotoğrafı Berlinale ödül töreninde gösterdiler, biliyor musun? Ve festival müdürü Dieter Kosslick yumruğunu havaya kaldırdığı konuşmasında, seni andı. Bu arada senin için bir araba konvoyu düzenledik. Gerçekten! Ve bir sonrakini Flörsheim'da yapacağız! Tabii ki bazı insanlar soruyorlar: Çevreye zarar vermeyen bir eylem düzenleyemediniz mi? Ve Deniz'in bir tane bile sigarasız fotoğrafı yok mu? Haha. Of, Deniz, özledim seni. Hem de çok.

Doris Akrap

Selam Deniz,

son yıllarda sıkça düşündüğüm bir şey: Keşke hala burada olsan! Yani taz'da. Toplantılar daha ilginç, küskünlük oranı daha yüksek, barışmalar daha güzel, gazete daha fena ve basın kurulu daha meşgul olurdu. Tartışma malzememiz azaldı senin yokluğunda. Ne günlerdi… Ve şimdi? Herkes uzlaşmış durumda. Şansölyemiz, Sol Parti, Yeşiller Partisi, Die Welt gazetezesi ve taz. Senin uğruna düzenlediğimiz araba konvoyunda farklı gazetelerden ve kesimlerden gelen tüm arkadaşlar barış içinde bir dayanışma eylemi sergilediler. Her şey senin yüzünden! Böyle olmaz ki! Hemen çık oradan. Çabuk ol. Lütfen.

Lukas Wallraff

Yützel (Almanca telaffuzuyla),

Bir itirafta bulunmak isterim. Mükemmel bir şekilde Türkçe konuştuğuna şahit olduğum anda buna epey şaşırmıştım. Kötü bir Almancı Türkçesiyle konuştugunu düşünmüştüm uzun süre. Ha! Yanılmışım. Gezi, hepimizin içindeki en parlak Türkçe'yi ortaya çıkardı. 2013'ün yazına kadar sadece Almanca sohbet etmişiz demek ki.

İlginç. Belki önemsiz bir ayrıntı…şu yüzden anlattım: Mölln'den sonra göçmen çocukları olarak halet-i ruhiyemizi analiz eden bu yazıyla Türkiye'deki genç kuşağının durumunu anlatan bu yazı arasındaki köprüyü ancak o zaman idrak ediyorsun.

Yine de bilirsin, en güzel yazı henüz yazılmamış olandır.

Senin ve özgürlüklerinden mahrum bırakılmış diğer tüm meslektaşlarımızın iyi olduğunu umut ediyorum. Çünkü daha yazacağımız çok haber var. Senin de Twitter'de belirttiğin gibi.

Deniz özgür kalacak, daha da iyi olacak.

Ebru Taşdemir

2017-02-21
GERI
YAZAR HAKKINDA