Gözaltında bulunan gazeteci Deniz Yücel'in avukatı Veysel Ok ile son gelişmeleri konuştuk.
Avukat Veysel Ok: Polis sorgusunda aldığımız izlenim, Deniz'in ‚terör örgütü üyeliği‘ ve ‚kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak‘ suçlamalarıyla karşı karşıya olduğu. Ama işin doğrusu suçlamanın tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz, çünkü dosyada gizlilik kararı var. Bu büyük bir hukuksuzluk.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) göre, güçlü bir tehlike arz etmediği sürece sanıkların avukatlarından, dosyanın içinde yer alan lehe ya da aleyhe herhangi bir bilgi ya da delil saklanamaz. Deniz gibi bir gazetecinin tehlike arz etmediği aşikar. Buna rağmen dosyanın bizden gizlenmesi, hukuksuzluk.
Emniyet’te yöneltilen tüm sorulara cevap olarak ‚ifademizi savcıya vermek istiyoruz‘ dedik. Gizlilik kararı sebebiyle bu soruların detaylarına giremiyorum. Ama diyebileceğim şu ki, sorular aslında soruşturmanın mahiyetini açığa çıkaran sorular değil. O soruları dikkate alırsak Deniz’in aynı gün bırakılması lazım. Savcı’nın talimatını bekliyoruz. Hukuken, Deniz’in orada kalmasını gerektirecek bir işlem kalmadı.
Çoktan çıkması lazımdı, aynı gün bırakılması lazımdı. Bu soruşturma çok önceden başladı, delillerin toplanmış olması lazım. Deniz tek başına gözaltında, yani kalabalık bir grup da değiller. Beklemesi gereken bir durum da yok.
Deniz geçtiğimiz iki ay boyunca İstanbul’daydı. Deniz, durumu öğrenince kendi rızasıyla, avukatlarıyla birlikte Emniyet Müdürlüğü'ne gitti. İfade vermek istediğini söyledi, buna rağmen gözaltına alındı. Aslında kaçma şüphesi yok. İşi belli, adresi belli, gazeteci. İfade vermek istedi ve gözaltına alındı. Bu da ayrı bir hukuksuzluk.
Yakalama kararı, gözaltı kararından farklıdır. Savcı karar vermediği takdirde hakkında yakalama kararı olan birinin emniyete gidip ifade vermesi beklenir. Yani Deniz'in hakkında bir ‚gözaltı kararı‘ yoktu. Bu iki ay boyunca evini bile aramadılar. Bu, gözaltına alındıktan sonra gerçekleşti.
Gözaltı kararına, gözaltının uzatılması kararına ve dosyadaki gizlilik kararına itirazlarımızı yaptık. Dilekçelerimizi verdik. Onlardan(Sulh Ceza Mahkemesi’nden) cevap bekliyoruz. Hukuken yapılacak her şeyi yaptık. Şu anda Deniz Emniyet’te, biz de dışarıda, savcının onu sorguya çağırmasını, savcının keyfiyetini bekliyoruz. Dediğim gibi bunun hukuken açıklanacak bir yönü yok. Deliller toplanmış olmalı.
Sonuçta Deniz gazeteci, bir katil ya da uyuşturucu taciri değil, herhangi bir terör örgütüyle alakası yok. Gazetecilik mesleğinin kuralları bellidir. Türkiye'de özellikle son dönemde gazetecilere yönelik soruşturmalarda, çoğu zaman yapılan haberler, atılan tweetler ve yazılan makaleler, delil olarak kullanılır.
Gözaltına alınan 6 kişiden 3’ü içeride, tutuklandı. 3 kişi de 24 günlük bir gözaltının ardından serbest bırakıldı.
Dosyayı bilmediğimiz için söylemek zor. Diğer gazetecilerin avukatları da dosyayı bilmiyorlar. Hakimlerin neye göre karar verdiğini bilmiyoruz.
Yeni KHK ile gözaltı süresi 7+7 gün şeklinde değişti. An itibariyle normal gözaltı süresi 7 gün. En fazla 14 gün tutulabilir. Normal bir suçlama için 7 gün, terör suçlaması olursa 7 gün daha eklenebiliyor. Deniz’e de yöneltilen suçlamanın da bu yönde olduğunu düşünüyoruz. Terör örgütü üyeliği kişisel verileri temin etme suçlamaları var, ama hangi terör örgütü olduğu konusunda bir soru sorulmadı.
Hayır, Alman vatandaşlığı hukuki bir fayda sağlamıyor. Sonuçta Deniz aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. O da, Türkiye Cumhuriyet vatandaşı olmaktan nasibini alıyor.
Deniz'in davasına 3 avukat bakıyoruz. Hayır, Deniz'in Alman bir avukatı yok.
Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde. 2 kişiyle birlikte kalıyor.
Ben bunu fazlasıyla hissediyorum. Hem Alman medyasından, hem sivil toplumdan, hem Türkiyeli meslektaşlarından çok ciddi bir destek ve dayanışma alıyor. Bu Deniz adına sevindirici bir şey, nihayetinde gazetecilik suç değil.
Gayet iyi. Morali de iyi, sağlığı da iyi. Hiçbir sorun yaşamıyor.
Gösterilen dayanışma için sevgi ve selamlarını gönderiyor herkese. O da kendi yaptığının gazetecilik olduğunun farkında, gazeteciliğin suç olmadığını iyi biliyor, bu yüzden kendisini iyi hissediyor. En yakın zamanda dostlarıyla buluşmak istediğini belirtiyor.
Hayır, böyle birşey söz konusu değil. Ama gözaltının kendisi başlı başına bir insan hakkı ihlalidir. Çünkü AİHM’e göre, gözaltına alınan kişiler, en kısa zamanda bağımsız ve tarafsız bir yargıcın önüne çıkartılmalıdır. AİHM, olağanüstü hal kapsamında bile, belirli süreleri aşan gözaltıların hukuka aykırı olduğunu belirtir. Biz 11. Güne giriyoruz. Deniz'in derhal bağımsız ve tarafsız yargıcın önüne çıkarılması lazım.