İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

Silivri Cezaevi, İstanbul'un 80 kilometre dışında bulunuyor.

„Tecrit, Türkiye yasalarına aykırı“

İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ile OHAL kapsamında cezaevlerindeki gazetecilerin durumu ve hak ihlalleri üzerine konuştuk.

EBRU TAŞDEMIR EBRU TASDEMIR, 2017-03-23

İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı olan Öztürk Türkdoğan, 2006 yılından beri Uluslararası Ceza Mahkemesi Türkiye Koalisyonu’nun(UCMK) sözcülüğünü yapıyor. Türkdoğan, aynı zamanda İnsan Hakları Ortak Platformu'nun (İHOP) yönetim kurulu üyesi.

taz.gazete: Öztürk Bey, geçtiğimiz Cumartesi günü tecritte tutulan gazetecilere yönelik bir mektup kampanyası başlatıldı. Cezaevinde tutulan meslektaşlar bu mektupları alamıyorlar, pek çoğu da tecrit altında tutuluyor. Türkiye'deki tecrit koşullarını anlatabilir misiniz?

Öztürk Türkdoğan: Tecrit dediğiniz zaman bunu lütfen Almanya'daki tek kişilik hücrelerle karşılaştırmayın. Almanya'da da tutuklular belirli durumlarda yalnız başlarına tutuluyorlar. Fakat hükümlerin sosyalleşebilmesi için avluya çıkabiliyorlar, sosyal faaliyetlerde bulunabiliyorlar. Türkiye'deki tecrit uygulamaları bundan tamamen farklı. Adalet Bakanlığı'nın genelgesi ile haftada 10 saat olan diğer hükümlülerle görüşme saatleri, tamamıyla keyfiyete dayalı ve cezaevi yönetimine bağlı. Bazen iki, bazen dört saat. Bazı cezaevlerinde ise böyle bir uygulamaya hiç rastlanmıyor.

Tecrit altında tutulanların hakları neler?

Tek kişilik hücrelerde havalandırma hücreye bağlı çünkü başka tutuklularla görüşülmesi istenmiyor. OHAL ile çıkarılan KHK uyarınca özellikle FETÖ'yle ilişkilendirilenlere, avukatları ile haftada sadece bir saatlik görüş izni veriliyor. Görüşmeler kayıt altında gerçekleşiyor. Aileden eş ve çocuklar ile açık görüş hakkı 15 günde bir gerçekleşebiliyor. Şunu eklemek zorundayım; bırakın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni, bu tecrit uygulamaları Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı.

Gazeteciler hangi gerekçeyle bu şekilde tutuluyor?

Terörle mücadele kanununa göre, terör örgütü üyeliği ya da propagandası yaptıkları iddiasıyla tutuklandılar. Örneğin Cumhuriyet çalışanları Silivri 9 no'lu Cezaevinde, en ağır koşullarda tutuluyorlar. Açık görüşe iki ayda bir müsaade ediliyor ve Silivri'de ortak alan kullanma haklarından yararlanamıyorlar. Adalet Bakanlığı tarafından 2007 senesinde 45/1 sayılı genelgeyle 10 saat diğer hükümlülerle görüşme izni verilmişti. Tecrit, bağımsız insan hakları kurumları tarafından işkenceyle eşdeğer görülüyor.

Birçok gazeteci de F tipi cezaevlerinde tutuluyor.

Türkiye'de 14 adet F tipi cezaevi bulunuyor. İnsanlar en ağır koşullarda tutuluyorlar. 3 kişilik hücrelerde 5 ya da 6 kişi, 8 ya da 10 kişilik odalarda 20-30 kişiyle kalıyorlar. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra durum daha da vahim bir hal aldı. Cezaevleri bu şekilde dolup taşarken bir tutuklunun tek kişilik hücrede tutulması bir hayli ilginç. Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) senede bir defaya mahsus olarak iki ya da üç cezaevinde tutuklularla görüşüyor. Bunu bir rapor haline getirip Türkiye'deki yetkililerle paylaşıyorlar. Ancak bunun herhangi bir yaptırımı yok.

Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel Mart ayının başından beri yalnız başına bir hücrede tutuluyor. Deniz'in durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tutuklanmanızın ardından geçen ilk 24 saatte gece gündüz yalnız kalabilirsiniz. Sonrasında bu süre uzatılmadan sizinle aynı durumda olan diğer tutuklularla aynı odaya konulmanız gerekir. Maalesef Deniz Bey bu uygulamanın son kurbanı. Yani Türkiye'de hüküm giymeseniz bile sizi önceden cezalandırabiliyorlar ve dışarıdan buna itiraz etme şansınız çok az.

Deniz Yücel hangi koşullarda yaşıyor?

Şu an 152 gazeteci ve medya çalışanı, 13 milletvekili ve 60 belediye başkanı cezaevinde. Çoğunun hangi suçtan dolayı içeride olduğu bile bilinmiyor. Hepsi terörist olmakla suçlanıyor, hangi örgüt olduğu fark etmiyor. Tecrit insan onuruna aykırı, tek başına uzun süre tutulmak insan psikolojisi açısından kaygı verici, bu konuda ciddi bilimsel araştırmalar var. Aslında yasalara göre tutuklular sadece bir gün bu şekilde tutulabilir, gazeteci Deniz Bey'e yapılan uygulama tamamen keyfi bir uygulamadır.

Cezaevlerinde bağımsız kurumlar tarafından denetleme yapılıyor mu?

Biz ancak tutukluların avukatlarıyla görüşerek bazı bilgiler elde edebiliyoruz. Cezaevine bizzat giderek kendi bulgularımızı elde edemiyoruz. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra özellikle FETÖ ile ilişkilendirilen tutukluların işkenceye ve kötü muameleye maruz kaldıklarını duyuyoruz. Fakat bunu yerinde gözlemleyecek ya da denetleyecek bir kurum ya da kurul yok.

Ankara'dan, hükümetten denetleyen kurullar da mı yok?

Adalet Bakanlığı'na bağlı olan Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları var, ancak 1 Eylül günü yayınlanan 673 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile başkan ve üyelerin görevlerine son verildi. Yerlerine yeni atamalar yapıldı ancak bu kişiler de Adalet Bakanlığı'na bağlılar. Bakanlığa rapor sunmanın dışında etkili bir denetim yapamazlar. İlginçtir, Resmi Gazete'de yayımlanan bir kararname ile Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu'na üyeler atanmıştır. Üyelerin 8'i AK Parti, 3’ü ise Cumhurbaşkanı tarafından atandı. Bu kurul atanma biçimi nedeniyle bağımsız ve tarafsız değil. TBMM İnsan hakları İnceleme Komisyonu da AKP çoğunluğunda olduğu için keza aynı şekilde işliyor ve görevini yerine getirmiyor.

EBRU TAŞDEMIR EBRU TASDEMIR, 2017-03-23
GERI
YAZAR HAKKINDA