İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

Emekçi kadınlar günü 2017, İstanbul.

„Kararsızları sandığa taşımak gerek“

Referandum yaklaşıyor. Evet ve hayır kampanyaları ne kadar başarılı? 24 yıldır siyasi danışmanlık yapan Osman Suat Özçelebi ile konuştuk.

EBRU TASDEMIR, 2017-03-28

Osman Suat Özçelebi SİTA Politik Danışmanlık A.Ş’nin kurucusu ve genel müdürü. 1992 yılından beri Türkiye’de gerçekleştirilen tüm milletvekili ve yerel seçimlerde, farklı siyasi partilerden adaylara seçim kampanyası danışmanlığı yaptı. Hürriyet Gazetesi’nde bir süre ekonomi ve bürokrasi muhabiri olarak çalışan Özçelebi, sivil toplum örgütlerinde, siyaset okullarında eğitim ve danışmanlık hizmetleri de veriyor. Özçelebi, bir siyasi danışman olarak referanduma giden süreci değerlendirdi.

taz: Suat Bey, siyaset dili Türkiye'de son günlerde bir hayli sertleşti. Bir siyasi danışman olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Osman Suat Özçelebi: Kutuplaşma, siyaseti de milleti de kamplaştırdı. Bu ortamı elbette daha da geriyor, sertleştiriyor. Sanki bir siyasal rakip değil bir “düşman“ varmış gibi karşınızda, yapıcılıktan uzak tamamen yıkıcı bir söylem ve davranış sergileniyor. Kullanılan dil ve seviye düştü.

Bunun referandumla ne ilgisi var?

Referandumun çok büyük bir sistem değişikliğine yol açacak olması gerilimi daha da artırdı. Özellikle anayasal değişikliklerin özgür bir bilgilendirme ve tartışma ortamında değil, OHAL varken hazırlanması, çoğulcu bir biçimde sivil toplumun da katılacağı biçimde açık yapılmaması da çok rahatsız edici oldu. Bütün bunlar siyaset dili ve söylemini keskinleştiriyor. Kanımca bu kadar önemli ve hayati bir referandumun OHAL’de yapılması yıllar sonra herkes için ciddi bir utanç vesilesi olacak.

Türkiye'de siyasi danışmanlık deyince, neleri kapsıyor?

Siyasal iletişim danışmanlığı sadece reklamcıların yaptığı ve seçim dönemlerine hapsedilmiş bir iş değil. Araştırma, siyasal vizyon diyagramı, çevre analizi, adayların ve aday adaylarının aday oldukları parti ve seçim çevresi özelinde süreç yönetimi, etkinlik ve kriz yönetimi, medya ilişkileri vb. birçok başlığı kapsıyor.

Kimlerle çalışıyorsunuz?

Bizim şöyle kalıp bir cümlemiz var. Anayasamızın meşru kabul ettiği bütün siyasi parti ve adaylarına eşit mesafedeyiz. Partilerle değil, siyaset yapmak isteyenlerle, adaylarla, her partiden danışanlarımızla çalışıyoruz.

Referandum'daki Hayır cephesininin sınırları o kadar da belli değil gibi. Örneğin MHP'den bazı yerel oluşumlar „Hayır“ diyeceklerini açıkladı. Evet ve hayır cephesini siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında Türkiye demokrasisi için güzel bir deneyim; bir tür imkansız koalisyon. MHP nin bazı kesimleri yanında, HDP, CHP, Sosyalistler ve İslamcılar gibi gruplar da yer alıyorlar. Bu parlamenter rejimin ve koalisyonların eleştirildiği bir anayasal süreçte ders niteliğinde.

Tabii bu çok merkezlilik büyük bir renklilik sağlarken özellikle Anadolu’da kampanya açısından dağınıklık ve daha geniş kitlelere ulaşamama riski yaratıyor. AK Parti çok güçlü bir propaganda makinası, bununla yine o güce yakın bir parti örgütü desteğiyle çalışma yapılmalı. Ayrıca „Evet“ cephesi kaynak sıkıntısı yaşamadan, iktidar tarafından her düzeyde destek alırken, „Hayır“ cephesi eşitsizlik, baskı ve yasaklamalarla karşı karşıya.

Somut olarak „Hayır“ cephesinde hangi kaynaklar eksik?

Medya organlarında kendilerine fazla yer bulamıyorlar. Ki bu tür kampanyalarda yüz yüze iletişim kadar kitle iletişim araçları, televizyonlar da çok önemli. Ana muhalefet çok az ulusal kanalda kendine yer bulabiliyor. Özellikle YSK’nın geçenlerde yayınladığı „il ve ilçelerde yapılacak çalışmalar için kamu otoritesinden izin alınması“ zorunluluğu doğrudan „hayır“ cephesine karşı çıkarılmış gibi algılandı. Biliyorsunuz hükümet yine bir süre önce bir KHK ile TV’lerde her tarafa eşit süre ile yer verme zorunluluğunu kaldırmıştı.

Yürütülen kampanyaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben „evet“ cephesinin tezlerindeki kendilerince “doğru“ olan pozitif sonuçları anlatmak yerine başlangıçta reaktif bir kampanya izlemelerini yanlış ve şaşırtıcı bulduğumu söylemeliyim. Özellikle 15 Temmuz hain darbe girişiminin sorumlusu FETÖ ile “hayır“ oyu kullanacakları aynı tarafa koyma, insanları böylece caydırma girişimi, korkutma ve tehdit algısı yarattı.

Bu da bugüne kadar AK Parti’nin izlediği proaktif, pozitif ve projeci görünümlü kampanya algısının tam tersi. Darbeciler tarafından oğluyla birlikte alçakça öldürülen, bugüne kadar AK Parti kampanyalarının mimarı merhum Erol Olçak’ın eksikliği sanki hissediliyor.

Evet kampanyası daha çok Erdoğan'ın popülist retoriğine dayanıyor sanki.

Erdoğan şu an bir stratejistten çok bir taktisyen gibi hareket ediyor. Sonucu kurtarma telaşında, geleceğe odaklanmasını kaybetmiş gibi.

Hayır kampanyasını daha mı etkili buldunuz?

Hayır cephesinde gözlemlediğim çok merkezliliğin, kimsenin birbirinin ayağına basmadan kampanya sürdürme çabası var. Farklı seçmen gruplarına ulaşmaya çalışıyorlar. Sosyal medyada yoğun bir hareketlilik var, oldukça yaratıcı capsler ve videolar izlemek mümkün. Ancak bunun mahalle kampanyasıyla Anadolu'da ne kadar desteklendiği belirsiz.

Referandumu son anda iptal etme iddiaları var. Böyle birşey gerçekleşirse nasıl bir etki yaratır?

Bu konuşuluyor. Kamuoyu araştırmalarının çok yayınlanmaması da- ki yayınlanıyor- benzer bir komplocu bakış açısı taşıyor. Sanırım “savaş“ hali hariç bu referandum iptal edilemez ya da ertelenemez, dolayısıyla referandumun yapılacağına inanıyorum. Ama 16 Nisan'a bir ay var ve bu bir ayda hiçbirimizin aklına gelmeyen her türlü tuhaflık yaşanabilir mi, hayır diyemiyorum. 15 Temmuz melanetinin yaşandığı, kendi savaş uçaklarımızın TBMM’yi bombalayalı daha bir yıl olmadığı bir ülkede her şey olur diyorum, üzülerek.

Siyaset uzmanı olarak her yerde siyaset konuşulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bence her yerde siyaset konuşulmuyor. Halk ne kadar politize olursa olsun, kendi derdinde. Gündem daha çok ekonomik dertler, işsizlik, terör. Hala %15-20 civarında kararsız var. Hatta son bir araştırmada gençlerin yine büyük bir kısmının sandığa gitmeyebileceği anlatılıyordu. Oyunun herhangi bir etkisi olmayacağını düşünenlerin oranı çok yüksek, iktidarı değiştireceğine inanmıyor bu kitle.

Aslında muhalefet ve hayır cephesi için üzerinde çalışılması gereken bir seçmen kitlesinden bahsediyoruz. Onları sandığa taşıyanlar sonucu ciddi oranda etkileyecekler. Türkiye'deki seçmenler oy verme oranlarında % 80’lerin üzerinde. Bu referandumlarda %70’lere geriliyor, yani katılım yine anahtar rol oynayacak. Gençleri, kararsızları sandığa taşımak, sandığa sahip çıkmak da.

Yurtdışındaki kampanyalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Almanya ve diğer AB ülkeleri ile ilgili bu polemiklerin biteceğini düşünmüyorum. Hollanda’nın özellikle bu krizi kendi seçimleri için kullanma girişimi çok manidar. Almanya’da seçimler Allah'tan Eylül’de, yoksa buna benzer saçmalıkları orada da yaşama riskimiz artabilirdi. Yurt dışı seçmen aslında konsolide oldu, AK Parti’nin bariz üstünlüğü var, „Hayır“ cephesi daha önce oy kullanmamış olanlara yüklenirse bir değişim yakalayabilir.

Türkiye'de seviyeli bir siyaset ortamı için neler gerekli?

En gerekli şey: Bu kutuplaşmanın son bulması. Yeni bir Anayasa'dan önce parlamenter sistemimizi neredeyse tüm AB ülkelerinde olduğu gibi parti ve seçim yasalarıyla demokratikleştirelim. Ben Türkiye'yi uzun yıllardır bir „iki dudak demokrasisi“ olarak niteliyorum. Vesayet odaklarını yok edecek, milli iradeyi gerçekten iktidara taşıyacak, milletvekillerini gerçekten milletin temsilcisi yapacak olan, her partide egemen olan lider oligarşisine son vermektir. Ayrıca sürekli hale dönüşecek bir OHAL ile bir demokrasinin sürdürülebilirliği olamaz.

EBRU TASDEMIR, 2017-03-28
GERI
YAZAR HAKKINDA