Haftalardır referandum sonuçlarının protesto edildiği İstanbul'da bu yıl 1 Mayıs, OHAL'in gölgesinde, ‚hayır‘ sloganlarıyla kutlandı.
Bu yılki 1 Mayıs’ta Taksim yine ‚yasak bölgeydi.‘ Bahane netti: OHAL. Bu yıla kadar 1 Mayıs kutlamalarını Taksim Meydanı'nda yapma konusunda ısrarcı olan DİSK ve KESK, bu yıl geri adım atıp kutlamaları tarihsel bağlamda bir anlamı olmayan Bakırköy’de gerçekleştirmeyi kabul etti.
Sabah saatlerinde, yalnızca sendika temsilcilerinin çelenk bırakmasına izin verilen Taksim’de deyim yerindeyse kuş uçurtulmadı. Öyle ki, Taksim’e çıkmak isteyen yurttaşlar, polisin plastik mermi ve biber gazı müdahalesiyle karşılaştı. Gün boyunca 200'e yakın yurttaş gözaltına alındı. Bu nedenle avukat grupları, darp, işkence ve göz altılara karşı kriz masası kurmak zorunda kaldı. Günün sonunda avukatlar, gözaltına itiraz dilekçelerinin savcılar tarafından kabul edilmediğine dikkat çektiler.
Türkiye’de ilk kez 1912’de kutlanan, 1923’de “İşçi Bayramı“ ilan edilen 1 Mayıs, yıllarca kapalı salonlarda hayata geçti. 1977’de, emekçilerin ilk kez kitlesel olarak meydanlara çıktığından bir yıl sonra, Taksim’de 500 bin işçi coşkuyla halay çekerken açılan ateş sonucunda 34 kişinin öldürülmesiyle, bayram katliama dönüştü.
1979’da Sıkıyönetim Komutanlığı Taksim’i işçilere kapatırken, 1 Mayıs bir yıl sonra tatil olmaktan da çıkarıldı. Ancak yıllar sonra, 2009’da, AKP iktidarının ılımlı dönemlerinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Mayıs’ı tekrar resmi tatil ilan etti. 2010’da Taksim yeniden işçilere açıldığında, neredeyse 1 milyon kişi Taksim’de buluştu. Bu tablo, en çok da yeni kuşak için büyüleyici olsa da, uzun sürmedi. 2012’den sonra Taksim yeniden “güvenlik“ gerekçesiyle kutlamalara kapatıldı.
Sabahın erken saatlerinde Beşiktaş’tan resmi kutlamaların yapılacağı Bakırköy Halk Pazarı’na doğru giden yol bomboştu. Benzer şekilde, sıradan bir günde insanların birbirlerini ezerek bindiği metrobüs de öyle, neredeyse boştu. Birçok yol trafiğe kapatılmıştı. Gece vardiyasından çıkmış bir tekstil işçisi, 1 Mayıs alanına gittiğimi öğrendiğinde, „aman abla“ dedi, „kalabalığa çok yaklaşma, bugün kesin bir olay olacak!“ Şaşırdım ve nasıl bu kadar emin olduğunu sordum. Şaşırdı ve cevap verdi: „Sen nasıl emin değilsin? „
Bakırköy’de cadde girişinde polis ekiplerinin 1 kişiyi gözaltına aldığını, bu duruma çevredekilerin tepki göstermesi üzerine polis ekiplerinin havaya 3 el ateş açıldığının haberini alıyoruz. Alanın girişindeki güvenlik turnikesinde, polisin her zamankinden fazla güvenlik önlemleri almış. Polis memurları alana sokulan her pankart ve dövizi tek tek fotoğraflıyor, bu fotoğraflar amirlerine gönderiliyor, o amirlerden onay gelirse pankart ve dövizler alana sokuluyor. Ancak hiçbir şartta alana sokulmayan pankartlar da var: üzerlerinde “OHAL“ ve “KHK“ ile ilgili ifadeler olanlar.
Fenerbahçe Sol Açık Grubu’nun Gezi eylemleri sırasında polisler tarafından öldürülen üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz için yazdıkları marşı okumaları, çevredeki herkesi duygulandırıyor. Alandakiler, hep bir ağızdan “Bu memleket diktatör sevdalılarının değil, bu memleket din bezirgânlarının değil, bu memleket bizim!“ sloganını haykırıyorlar. Haziran Hareketi başta olmak üzere, Anayasa değişikliği referandumunda aktif olarak çalışan birçok örgüt, bu yılki 1 Mayıs’ta ağırlığını hissettiriyorlar.
„Hayır bitmedi, daha yeni başlıyor“ yazılı pankart ve afişler, bu yılki kutlamaların geçmiş yıllardan farklı olarak sadece 1 Mayıs’ın kutlandığı değil, aynı zamanda Başkanlık sistemine karşı bir mücadele mesajının da verildiği bir gün oldu. Alanda DİSK de vardı, LGBTİ de, Hazirancılar da Kampüs Cadıları da. Dahası, bu yılki kutlamalarda dikkat çekici sayıda türbanlı kadın görmek de mümkündü.
Kutlama alanındaki Mor Çatı Kadın Dayanışma Derneği yetkilileri, AKP’nin iktidarda olduğu son 15 yılda kadın cinayetlerinin yüzde 1500 oranında arttığını, aynı süreçte çocuk istismarının da üç kata çıktığını belirtiyorlar. İnşaat İşçileri Derneği üyeleri de AKP’li yıllarda iş cinayetlerinin 6 kat arttığını, 2002’den bu yana 20 bin işçinin iş cinayetine kurban gittiğini anlatıyor. Ancak tüm sohbetler, eninde sonunda „Başkanlık“ meselesine geliyor. Yurttaşlar bu yılki 1 Mayıs’ta, tek bir ağızdan, referandumdan çıkan sonuç ne olursa olsun, „Erdoğan’ı Başkan yaptırmayacaklarının mesajını“ veriyorlar.
Alandaki 1 Mayıs programının, mücadelede yaşamını yitirenler adına yapılan 1 dakikalık saygı duruşu ile başlamasının ardından DİSK korosunun seslendirdiği şarkıların ardından yurttaşlar, 1 Mayıs marşını hep bir ağızdan söylediler. Katılımcı kurumlar adına ortak metinin Türkçesi ve Kürtçesi okundu.
„Hayır biz kazandık“ vurgusu yapılan açıklamada “Gece gündüz demeden çalışanlar, kuzeyden Güney'e, Doğudan Batı'ya dağa taşa Hayır yazanlar kazandı“ ifadeleri yer aldı. Ayrıca “güvenli çalışma ve 8 saatlik iş günü“ talep edildi. Kürsüde konuşan DİSK Genel Başkanı Kani Beko;
“Türkiye’nin acil ve yaşamsal ihtiyacı eşitlikçi, özgürlükçü, laik ve sosyal bir Anayasadır. Ancak ülkeyi yönetenler bu gerçeklere gözünü kapatmakta, Türkiye’ye tek adam rejimi dayatmaktadır. Halkın en az yarısının ‚hayır‘ dediği bir rejim değişikliğini, cebren ve hile ile meşrulaştırma girişimlerine karşı ‚2017 1 Mayıs’ı‘ çok daha anlamlı ve önemli hale gelmiştir. Bizler emek ve meslek örgütleri başta olmak üzere, Türkiye’nin her yerinde olabildiğince yaygın, kitlesel, coşkulu ve ‚hayırlı‘ 1 Mayıs buluşmalarını birlik içerisinde örgütleyeceğimizi ilan etmek istiyoruz.“
Açıklamaların ardından Kardeş Türküler’in sahneye çıkmasıyla bir 1 Mayıs daha, umut dolu ancak buruk bir şekilde sona erdi. Zira yakın dönemde Türkiye’de yaşanan olaylar bir yana, daha 40 yıl önceki Taksim katliamının failleri bulunamamıştı.