İstanbul, 1999'dan bu yana kendini yeni bir depreme karşı hazırladı mı? „Riskli“ ilan edilen bölgelerin rant değeri yüksek ya da „ötekileştirilmiş“ mahalleler olması dikkat çekiyor.
İstanbul deprem kuşağında yer alan bir kent. 1999 Marmara depreminde resmi sayılara göre 18 bin kişi hayatını kaybetti. Yıkımın ardından deprem riskine karşı kentsel dönüşüm başlatıldı. Olası bir depremden en çok etkilenecek yerleri hedef alması gereken dönüşüm, rantı yüksek ancak deprem riski az bölgelerde yoğunlaştı.
AKP hükümetinin 2002’de iktidara gelmesiyle „deprem riski“ adı altında başlayan dönüşüm, yıllar içinde giderek artan bir şekilde AKP'ye yakın müteahhitlerin rant sağlaması için bir araç olarak kullanıldı. Deprem uzmanları, Marmara'yı yakın zamanda şiddetli bir depremin vuracağını öngörüyorlar.
Peki İstanbul, 1999'dan bu yana kendini yeni bir depreme ne kadar hazırladı?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İstanbul’a ilişkin güncel riskli alan haritasını incelediğinizde iki ayrıntı dikkat çekiyor. Haritada bakanlık tarafından „riskli alan“ ilan edilen mahaller, öncelikli olarak devletin „suçlu“ olarak gördüğü ve ötekileştirdiği mahalleler. Sarıyer/Derbent ve Armutlu, Okmeydanı, Fikirtepe, Kanarya mahalleri bu kategoriye alınabilir.
İkinci bölüm ise değeri yüksek, rant sağlanabilecek bölgeler. Burada yenilenen evler, şimdiki değerlerinin çok üstü fiyatlara satılıyorlar. Etiler, Beyoğlu, Kadiköy gibi. Deprem riski gerekçe gösterilerek kentsel dönüşüme sokulan alanların çoğunda çok katlı ve milyarlarca lira maliyetli rezidanslar ve oteller yükseliyor. Bu projelerin altında AKP iktidarına yakın işadamlarının isimlerini görebilirsiniz. AKP döneminde hükümete yakın birçok iş adamı zenginliğine zenginlik kattı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi'nin CHP'li üyesi Hüseyin Sağ, yaşananları şöyle açıklıyor,
„Kentsel dönüşüm kelime olarak çok güzel ancak uygulayanlar kentsel dönüşüm adı altında ne yapıyor? Şehrin göbeğinde kalmış kupon arazilerden gerçek sahiplerini zorla çıkartarak arsaları alıyorlar. Zenginler için yaşam mekanları yaratarak soylulaştırma aracı olarak kullanılıyor. Kamu gücü ile bir gecede oturduğunuz alan riskli alan ilan edilebilir ve sizin kent merkezinden dış çeperlere sürülme süreciniz başlamış olur. Şirkete özel imar plan değişikliği teklifinizi meclis gündemine aldırırsınız, meclise gelir, olumsuz kurum ve kuruluş görüşlerine rağmen oy çokluğu ile ranta kavuşursunuz. Öncelik imar rantı deprem değil.“
Hükümetin 2011 yılında „10 yılda 10 milyon konutun yapılması“ amacıyla başlattığı kentsel dönüşüm planlarında, 1. derece deprem kuşağında bulunan bölgeler es geçilirken, riski az, geliri çok olan 2. derece riskli bölgelerde çalışma yürütüldü. İstanbul’un deprem riski üzerine çalışma yapan Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, (JICA) bu durumu güzel bir şekilde ortaya koydu. JICA'nın geçtiğimiz yıl tespit ettiği riskli bölgeler haritasıyla bakanlığın kentsel dönüşüm temel deprem risk haritası, yüzde 72.9 oranında farklıydı. Bakanlığın raporunda, en riskli tespit edilen yerlerin değil, az riskli ilan edilen alanların dönüşümünün başlatıldığı görüldü.
1. derece deprem kuşağında yer alan ilçelerde riskli alan çalışmasının yok ya da yok denecek kadar az olduğu belirtildi. Riskli alan ilan edilen ilçelerin ise şehrin merkezinde, konut değeri yüksek bölgeler olması dikkat çekti. Raporda, olası bir depremde yaklaşık 750 bin bina, 3 milyon 40 bin hane ve 9 milyon nüfus üzerinden yapılan analizlere göre, İstanbul’da 7.5 veya 7.7 büyüklüğünde bir deprem olması halinde, şunlar gerçekleşecek:
“50-60 bin aralığında ağır hasarlı bina, 500-600 bin civarında evsiz aile, 70-90 bin civarında ölü, 120-130 bin ağır, 400 bin hafif yaralı, bin iki bin noktada su sızıntısı, 30 bin doğalgaz kutusunda gaz çıkışı, elektrik kablolarının yüzde 3’ünde kopma, 50 milyon ton enkaz, 40 milyar ABD Doları civarında maddi kayıp, 1 milyon kişi için kurtarma operasyonu söz konusu olacaktır.“
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sitesinde bulunan riskli alan haritasında 2. derece deprem kuşağında yer alan Esenler, Gaziosmanpaşa, Bağcılar ile 3. derece deprem kuşağında yer alan Sarıyer’de riskli alanlar belirlenirken; 1. derece deprem kuşağında yer alan Beylikdüzü, Bakırköy, Bahçelievler, Zeytinburnu, Fatih, Ümraniye, Ataşehir, Maltepe, Sancaktepe, Tuzla, Pendik gibi ilçelerde riskli alan çalışması yok denilecek bir düzeyde olması dikkat çekiyor.
Şehrin merkezinde bulunan ve değeri yüksek bu mahallerde insanlar evlerini kaybetmemek için yıllardır mücadele veriyor, açtıkları davaları kazandıkları olsa da sermaye peşlerini bırakmıyor. Bakanlığın haritasında diğer dikkat çeken mahaller ise Beşiktaş’ta sadece Etiler’in, Beyoğlu’nda ise İstiklal Mahallesi’nin riskli ilan edilmesi.
Bakanlığın haritasında son olarak İstanbul’da riskli alan ilan edilen bazı yerlerin otoyollara yakın yerler olduğu görülüyor. Riskli alan ilan edilen bazı yerlerin, bir mahalle büyüklüğünde bile olmaması kafalarda soru işaretleri oluşturuyor.
Gölcük merkezli 1999 depreminin ardından İstanbul’da Afet Acil Eylemi Planı çerçevesinde 493 boş alan toplanma yeri olarak belirlendi. Bu alanların çoğu sessiz sedasız imara açıldı. Alanların birçoğuna AVM’ler ve gökdelenler yapıldı. İstanbul’da olası bir felakette kullanılabilecek boş alan neredeyse kalmadı. Meslek odaları şu an güncel bir harita oluşturmak istese de bilgiye ulaşmakta zorluk çekiyor. Ancak belirlenen deprem toplanma alanlarından çoğu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eliyle imara açıldı. Meslek odaları 3 yıl önce hazırladıkları deprem toplanma alanın haritasını şimdi güncelleyemiyor.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ( TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe 1999 Gölcük Depremi sonrası İstanbul'da belirlenen 493 toplanma ve çadır alanının 4’te 3’ünün imara açıldığını belirterek şöyle konuştu:
“Toplama alanları AVM’lere, rezidanslara ve gökdelenlere dönüştü. İstanbul depreme hazır değil. İnsanların evlerinden çıkıp, gidebilecekleri bir yer yok. İstanbul deprem afetine hazırlanırken başka afetlerle karşı karşıya getirilmiştir. Yapılan kentsel dönüşüm uygulamaları yeni sorunlar yaratıyor. Her yer betonlaştı, yağmur suyunu alacak toprak kalmadı. Sel ve su baskınları İstanbul'u tehdit ediyor. Hava kirliliği arttı, rüzgarların önü yüksek yapılarla kesildiği için İstanbul normalden çok ısınıyor, havasız kalıyor.„