Alman seçmenler! Mühürsüz pusulalara dikkat edin, sayım sırasında yanınızda el feneri bulundurmayı ihmal etmeyin. Zira Erdoğan'ın karıştığı seçimler kolay geçmiyor.
Mâlûm, Almanya seçim sath-ı mailine girdi. Osnabrück sokaklarında seçim otobüsleri Jodel çalarak geziyor mu? Leipzig’te binalara dev Merkel posterleri asıldı mı? Udo Lindenberg Alexanderplatz’daki seçim mitinglerinden önce şarkılar söyleyip seçmenleri coşturuyor mu merak ediyorum. Sağda solda insanlar “CSU Bavyera’da millete beyaz sosis dağıtıp oy topluyormuş“, “Sol Parti kiliseleri ahıra çevirmiş“ ya da “Opus Dei SPD’yi ele geçirmiş“ gibi söylentiler dolanıyor mu hiç bilemiyorum. Neticede herkesin seçim gelenekleri farklı. Ama gördüğüm bir şey var, bizim “Reis“ bu seçimlere de ağırlığını koymak istiyor.
Aslında normal. Çünkü herkesin bir zaafı vardır: Kimi dondurma görünce dayanamaz kimi kendi çocuğunun doğum gününü unutur. Bizim Reis de seçim gördü mü kendini tutamıyor. Misal, resmen katılmadığı ve tarafsız olduğu 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 seçimlerinde tüm adaylarının toplamından fazla konuştu, kime oy verilmesi gerektiğini şehir şehir gezip anlattı. O yüzden şimdi de Türkiye ile bağları olan Alman vatandaşlarının oylarını yönlendirmeye çalışması pek de şaşırtıcı değil.
Sırf Erdoğan duyup salça olmasın diye seçimlere gideceklerini kulaktan kulağa fısıldayan ülkeler var diye duydum. Erdoğan SPD, CDU ve Yeşiller’e zinhar oy verilmemesi gerektiğini söyledi. E peki kime oy verecekti insanlar? Onu söylemeyi unuttu. Fotoğrafının, Türklerin kurduğu ADD'nin(Alman Demokratlar Birliği) seçim posterlerinde kullanılmasıyla ilgili „Hayırlı olsun“ demiş olsa da, Erdoğan'ın seçimler konusunda net bir talimatı olduğu söylenemez. Her şeyi ondan beklememek lazım. Ben de biraz araştırma yaptım.
Önce Alman Anarşist Pogo Partisi APPD’yi düşündüm, çünkü reis’in kızdıkları dışında bildiğim tek parti oydu. Acaba reis APPD’ye oy mu istiyordu?
APPD tam maaşlı işsizlik hakkı, zorunlu eğitimin kaldırılması, tüm uyuşturucuların serbest bırakılması ve Almanya’nın Balkanlaştırılmasını savunuyordu. Sloganı “İçelim, her gün içelim, daha içelim hey!“ olan İspanyol Meyhanesi tadındaki partinin videolarını izleyince bunun akla yatkın olmadığına karar verdim. APPD bırakın Türkiye’yi, Almanya için bile yerli ve milli değildi. Allah korusun anavatandaki vatandaşlara kötü fikirler verebilirdi. Her vatandaşa koşulsuz şartsız maaş verilmesini savunan BGE’yi (Bündnis Grundeinkommen) de o yüzden eledim.
Sonra V Partisi’ni buldum. Lideri, geri geri koşma şampiyonu Roland Wegner’di. Hep “ileri gittiği“ söylenen Almanya’yı hizaya getirmek için iyi bir seçenek olabilirdi ama V, vegan anlamına geliyormuş. Valla benim bildiğim Türkler, Reis emretse bile vegan partisine oy vermezler.
Wikipedia dahil binlerce internet sitesi yasaklanmışken, Twitter, Facebook ve Youtube nefreti ortadayken ve Türkiye’de internete VPN’siz girilmezken Korsan Partisi zaten hiç olmazdı.
Bavyera eyaletinin bağımsızlığını savunan Bavyera Partisi’ni hemen geçtim. Reis’in bölücü bir partiyi savunması içeride problem yaratırdı. Gözüme Bergpartei/Überpartei ilişti, ne diyorlar diye baktım ama bakmaz olaydım. Mega projelere karşı çıkıyorlarmış yahu. Arkadaş anlamadınız mı ekmeksiz olur, susuz olur ama mega projesiz hiç olmaz!
Kadınlar Partisi’nin de üstünü çizdim çünkü Reis kadın erkek eşitliğinin fıtrata ters olduğunu, bebek doğurmamış kadının profesör de olsa “yarım“ olacağını söylemişti. Reis’ten gaz alıp başörtüsüz kadını kabuğu soyulmuş domatese, çocuk yapmayan kadını ham avokadoya benzetenler de türediğine göre Kadınlar Partisi ihtimal dışıydı. Ekolojik Demokrasi Partisine baktım, açılımı ÖDP olduğu için hiç mümkün değildi. Allah korusun, millet alışıp Türkiye seçimlerinde de oyunu Özgürlük ve Dayanışma Partisi’ne (ÖDP) atarlardı.
Sosyalist Eşitlik Partisi SGP uygun olabilirdi bakın. Ne de olsa Reis, Türkiye’deki Troçkistlere müteşekkir olmuş, partilerinin adını yanlış söylese de Troçkistler de Erdoğan’ı uzun süre desteklemişti. SGP’nin Twitter hesabında, Alman Troçkistlerin de Erdoğan’a sempatiyle baktıklarını gördüm. Aman Allahım? Yoksa Erdoğan Troçkist miydi ya da Troçkistler reisçi miydi? Hollanda’yla yaşanan krizde Erdoğan’ı desteklemiş, Hollanda’yı provokasyonla suçlamışlardı. Yeni Şafak okuyor ve hatta okumakla kalmayıp inanıyorlardı. Yeryüzünde, Yeni Şafak gazetesine bir Türkiye’deki bir de Almanya’daki Troçkistler inanıyordu anlaşılan. Acaba Erdoğan SGP’yi işaret etmiş olabilir miydi? Aklımın bir kenarına yazdım.
Sıradaki parti, Parti’ydi; yani “Die Partei!“ Bu partiyi ilk kez duyduğum için programını dikkatle inceledim. Galiba aradığım partiyi bulmuştum. Partinin vaatleri aklıma yattı ama araştırınca nedeni de ortaya çıktı. Partiyi Titanic mizah dergisinden meslektaşlarımız kurmuş, Serdar Somuncu kardeşimizi de başbakanlığa aday göstermişti.
Türkiye’de gazete bayileri mizah dergilerini satmaya çekinirken, dergilerin satışları engellenirken ve mizahçılara ikide bir “cumhurbaşkanına hakaret“ davası açılırken Reis’in Alman mizahçıların partisi için oy isterse doğrusu kalbim kırılırdı. Ama yine de Almanya’daki halamı arayıp oyunu Die Partei’a vermesini söyledim. Kadıncağız “İyi de hangi partei, bir sürü partei var?“ diye sorup durdu, ben “Halacığım Die Partei, Die Partei. Parti’nin adı, Die Partei“ diye anlatmaya çalıştım ama o ara kontörüm bitti.
Geriye bir tek AfD kalmıştı. Oturup onları incelemeye başladım. Basından nefret? Check. Paramiliter olmasına ramak kalmış gruplarla iyi ilişkiler? Check. Kürtaj karşıtlığı? Check. Geleneksel aileyi desteklemek için fonlar? Check. Aşırı milliyetçilerin yeni durağı? Check. Kendi dini veya mezhebi dışındaki inançları hor görmek? Check. Asgari ücreti çok bulmak? Check. İnsanların ana dillerinde eğitim almasına karşı çıkmak? Check? Feminizm karşıtlığı? Check.
Valla şaka maka, Erdoğan Almanya’daki Türkiye kökenli seçmenlere oy vermeleri için AfD’yi işaret etmişti galiba. Yani ne bileyim neticede bizim Reis’le bu kadar uyumlu başka parti göremedim. AfD göçmenlere karşıydı, Erdoğan’ın tam da göçmenleri koz olarak kullanacağı birilerine ihtiyacı vardı. Resmen ayrıldıkları noktalarda bile birbirlerini tamamlıyorlardı. AfD Erdoğan’a, hâşâ Erdoğan AfD’ye muhtaç gibiydi. Bir yandan da iyi olabilir diye düşündüm. Belki de AfD, Erdoğan’ın kendilerini desteklediğini görse, “Ne yapıyoruz lan biz?“ diyebilirdi.
Neyse Alman arkadaşlar, seçiminiz hayırlı olsun. Sandıklara sahip çıkın, mühürsüz pusulalara dikkat edin, sayım işlemi sırasında yanınızda el feneri bulundurmayı ihmal etmeyin. Zira ne bileyim bizim Reis’in karıştığı seçimlerde hep lazım oluyor. Biz alışığız, ama siz hazırlıksız yakalanmayın.