İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

„Kendimi bir anda „Pretty Woman“ filminde gibi hissettim.“

Bizımla değılsın!

Amsterdam ve İstanbul. Polis şiddeti ve eşit haklar için mücadele eden aktivistler; „Mücadele etmeye devam, çünkü barış kazanacak.“

MICHELLE DEMISHEVICH, 2017-12-01

Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba sevgili taz okurları. Bir süredir devam eden sağlık sorunlarım nedeniyle yazılarıma ara vermek zorunda kaldım. Beni yalnız bırakmayan sevgili takipçilerime ve dostlarıma teşekkür ederim.

Bu süreçte bazı işler de yapmaya gayret ettim. Bianet'in „İşsiz Gazeteciler“ projesine katıldım. Berlin, Bonn ve Brüksel'de gerçekleşen çeşitli panellere davet edildim. Burada Türkiye'de LGBTİ ve kadın haklarını ve Avrupa Birliği'nde mevcut gazetecilik sektörü içindeki transfobiyi anlattım. Son olarak yazın Amsterdam Pride'ı takip etmek üzere Hollanda'ya davet edildim.

100 Euro yetmezmiş

Tabii ki her şey güzel değildi. Bazı negatif durumlar da yaşadım. Köln-Bonn Havalimanı'nda pasaport kontrolü sırasında abuk subuk bir sebepten dolayı erkek polislerin taciz ve şiddetine maruz kaldım. Amsterdam Schiphol Havalimanı'nda da yine benzer bir durumla karşılaştım. Amsterdam polisi, yedi günlük ziyaretim için yanımda getirdiğim 100 Avro'yu yetersiz bulduğundan beni gözaltına aldı.

O esnada benim tansiyonum yükseldi ve doktor yardımı talep ettim. Polislerden biri, „Hollanda'da doktor ücreti çok pahalı, ödeyebilecek misin?“ diye sorunca kendimi bir anda „Pretty Woman“ filminde gibi hissettim. Onlara bu durumun İstanbul'da bile yaşanmayacağını, sağlık hakkının en temel yaşam hakkı olduğunu söyledim. Tabii bunu anlayabilecek akıl ve vicdandan yoksun oldukları için söylediklerim çok da umurlarında olmadı.

Karizmatik insanlar

Yaklaşık iki saat boyunca haksız bir şekilde gözaltında tutulduktan sonra misafirleri olduğum Trans aktivist Petra van Dijk ve LGBTİ aktivisti Jolanda van Gool beni oradan alıp çıkardılar. Hayatın her anında karşımıza çıkan bu erkek şiddeti benim keyfimi kaçıramadı. Çünkü kadın düşmanı, cinsiyetçi ve transfobik erkek polislerle uğraşacak vaktim yok. Bizımla değılsın!

Hollanda'da bazı önemli kişilerle de tanışma fırsatı yakaladım. Bunlardan ilki Uluslararası Af Örgütü Hollanda şubesinin hukukçularından Engin Evren'di. Çok karizmatik ve oldukça yakışıklı birisi olan Engin Bey'le sohbetimizin konusu Türkiye ve yaşanan son gelişmeler oldu.

Öğle yemeği yerken kendisine „Amsterdam, İstanbul ile kıyaslandığında en azından LGBTİ hakları açısından daha iyidir“ dedim. Fakat Engin Bey, „Hayır hiç fark yok. Amsterdam'da da ben oğlan arkadaşımla sokakta el ele dolaşırken ötekileştiriliyorum“ diye cevap verdi. Yani Amsterdam'da bile hala böyle olaylar meydana geliyorsa, demektir homofobi, bifobi ve transfobi hala Avrupa'nın güncel sorunları arasında.

Tuvalet sadece bir tuvalet

Amsterdam ziyaretim sırasında trans aktivist Corine van Dun ile de tanışma fırsatım oldu. Corine Hanım Hollanda'nın sol-liberal partisi „Democraten 66“ ve „Transgender Nederland“ örgütü üyesi. İlerlemiş yaşına rağmen, cinsiyet eşitliği konusunu yeni nesile anlatmak için neredeyse gece-gündüz çalışıyor. Medyanın eril dilinin acilen değişmesi gerektiğini belirtiyor. „Toplumsal cinsiyet dilinin“- ya da kendi deyimiyle „rainbow language“ yani“gökkuşağı dilinin“, gazeteciler, politikacılar ve akademisyenler tarafından kabul görmesi gerektiğini söylüyor. Tuvaletlerin de „all gender“ yani tüm cinsiyetlere açık olması gerektiği vurgusunu yapıyor. Çünkü tuvalet sadece bir tuvalet. Kesinlikle katılıyorum. Süper bir enerjisi var.

Son olarak da YeşilSol Parti (GroenLinks) Milletvekili Nevin Özütok ile tanıştım. Çocukluğundan beri kimliği için hep mücadele etmiş cesur bir kadın olan Özütok, „Mişelcim, bak görüyorsun yine biz varız, mücadelemiz var. Sen de bırakma mücadeleni.“ dedi. Türkiye'deki kadın hareketini de yakından takip ediyormuş Nevin Hanım. Özellikle translar için yapılacak her türlü girişim konusunda „yardıma hazır olduğunu“ söyledi. Buradan trans hakları alanında çalışanlara duyurulur.

Çünkü barış kazanacak

Hak demişken: Türkiye'de hiçbir dönemde cezaevlerinde bu kadar fazla gazeteci bulunmamıştı. Gazeteci Deniz Yücel 1 Mart'tan beri tutuklu. Yasadışı terör örgütlerine destek vermek, üye olmak ve eylemlerine katılmak iddiasıyla Türkiye'de yüzlerce meslektaşım da cezaevinde. Bu utancı tarih yazacak. Uğur Mumcu ve Hrant Dink'in katilleri henüz yakalanamamış ve yargılanamamışken… Ataerkil sistemin kokuşmuş tüm organları karşısında her daim onurlu mücadele veren feminist gazetecilere de „terrörist“ demek, dünyanın en salak durumu olsa gerek. #FreeDeniz #FreeThemAll

Oh my God! Tanrım, sen bizi neden böyle sınıyorsun ayol? Tüm meslektaşlarımız ve HDP-CHP milletvekili ve yöneticileri bir gün özgürlüklerine kavuşacaklar. Çünkü barış kazanacak. Ekim ayında cezaevinden tahliye edilen 10 hak savunucusu dostlara da Berlin'den kucak dolusu sevgiler. İdil Eser, aşkım seni çok seviyorum cesur kadın. Ay ay ay, kadınlar vardır ayol.

Sevgiyle ve özgürlükle kalın.

Not: Bu yazımı, Türkiye basın sektöründe yaşanan transfobiyi ve ötekileştirmeyi bir türlü raporlayamayan AB Parlamentosu Türkiye Raportörü Sayın Kati Piri ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) Türkiye Direktörü Sayın Anne Sinclair Webb'e ithaf ediyorum.

MICHELLE DEMISHEVICH, 2017-12-01
GERI
YAZAR HAKKINDA