Bu maddenin “teröristleri“ kendi eliyle cezalandırmak isteyenler için yakılmış bir yeşil ışık olmadığını söylemek mümkün değil.
Günün birinde Türkiye’de “kuşlar kadar özgür“ olacağımızı söyleseler herhâlde çoğumuz “Keşke ömrümüz yetse de o günleri görsek,“ diye cevap verirdi. Ama hiç de beklemediğimiz bir anda, kaşla göz arasında çıkartılan bir kanun hükmünde kararnameyle sonunda bu günleri de gördük. Bir gecede hepimiz kuşlar kadar özgür olduk. Nasıl mı? Bunun için önce 2500 yıl öncesine bir gitmemiz gerekecek.
Homo Sacer, Roma hukukunda kullanılan ilginç bir kavram. Homo, bildiğiniz gibi insan demek, sacer ise bazı batı dillerinde (Fr.: Sacré, İng.: Sacred, İsp.: Sagrado vs.) “kutsal“ olarak kullanılan kelimelerin kökü. Kelime anlamıyla çevirdiğimiz zaman “kutsal insan“ sanılabilecek olsa da “sacer“, kökeni olduğu kelimelerin tersine, daha çok lanetli anlamını taşıyor. Homo Sacer ise vatandaşlık hakları elinden alınmış, birisi tarafından öldürüldüğünde, katilinin mahkeme önüne çıkmasına bile gerek görülmeyen bir arkadaşımız.
Bunun bir benzerine ortaçağ Avrupa’sında da rastlıyoruz. Örneğin Bamberg Kanunnamesinde geçen „Vogelfrei“ kavramı buna bir hayli benziyor. Vogelfrei kelime anlamı olarak “kuş gibi özgür“ demek ve hatta bugün örneğin tandem uçuşları düzenleyen bir firma da kendisine bunu isim olarak seçmiş. Ama gerçekte Homo Sacer kavramına işaret ettiğini görüyoruz. Bizim daha çok masallarıyla tanıdığımız Grimm kardeşlerin büyük abisi, bu Vogelfrei’ı “Bedeni, tüm insanlara, ormandaki hayvanlara, havadaki kuşlara, sudaki balıklara helâldir,“ diye açıklıyor. Yani aslında kuş gibi özgür değil, kuşlar tarafından yenilmesi özgür.
Tıpkı Homo Sacer’de olduğu gibi Vogelfrei ilan edilen bir insanı öldürenin “resmi bir sıfat taşıyıp taşımadığına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediğine bakılmaksızın“ hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu olmuyor. Kimse “hemşerim, niye vurdun adamı?“ diye sormuyor, ölen Vogelfrei öldüğüyle kalıyor.
Aslında biraz düşününce, “Vogelfrei“ tanımlaması çelişkili değil çünkü Vogelfrei ilan edilen insanlar, gerçekten kuşlar kadar özgür oluyor. Neticede kuşları avlamak da istisnai durumlar dışında cezalandırılmıyor. Yani kuşlar için özgür olmakla kuş gibi özgür olmak arasında fark yok.
Ortaçağ Avrupası konusunda o kadar emin değilim, ama eğer yanılmıyorsam önleyici bir tedbir alarak ülkede yaşayan insanların yarısından çoğunu “Vogelfrei“ ilan etmek Yeni Türkiye’ye nasip oldu.
Bir gecede, apar topar çıkartılan bir kanun hükmünde kararnamenin bir maddesiyle 15 Temmuz’da gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleriyle bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında kim ne yapmış olursa olsun, yaptıklarından sorumlu tutulmayacakları ilan edildi.
Bizzat AKP’li “anayasa profesörleri“ bile bunun gelecekte de geçerli olduğunu açıkça ve sevinçle dile getirdiği hâlde; bu maddenin sadece 15 Temmuz ve ertesi günü için geçerli bir af olduğunu kabul edelim. En iyi niyetli yorumuyla bile, bu maddenin “terör eylemlerine“ katılanları kendi eliyle cezalandırmak isteyenlere yakılmış bir yeşil ışık olmadığını söylemek mümkün değil. Ve daha fenası, Yeni Türkiye’de devletin en tepesindeki makam tarafından “terörist“ olmakla suçlanmak için kitap yazmak, tweet atmak, bir protesto yürüyüşüne katılmak ve hatta ODTÜ’de okumak bile yeterli.
Hayatı boyunca fotoğraf çekip haber yazmaktan başka bir şey yapmamış Ahmet Şık devletin gözünde terörist. Ama aslında o da kuşlar gibi özgür. Zira kuşların da savunma yapmasına izin vermez hiç kimse.