HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Selahattin Demirtaş’ın mahkemede yaptığı savunmanın kitaplaşacağını söyledi. Demirtaş, medyada fazla yer bulmayan savunmasında neler anlattı?
Kendini yeni nesil siyasetçi olarak tanımladı. 6 milyonu aşkın oy alarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üçüncü partisinin eş genel başkanı oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine girdi. Tavrıyla Türkiye siyasetine yön verdi. Şimdi ise hakkında 142 yıl hapis cezası isteniyor. 15 aydır da Türkiye’nin bir ucundaki cezaevinde tutuklu.
HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, hakkında hazırlanan 31 fezlekenin birleştirildiği davada geçen ay, 460 günün ardından savunma yaptı. Partisinin eş genel başkanıyken “güvenlik gerekçesiyle“ duruşmaya getirilmeyen Demirtaş’ın, eş başkanlığı bırakmasının ardından devletin „güvensizlik durumu“ da bir anda ortadan kalkmış oldu. Dava 3 gün sürdü. Demirtaş 16 saat savunma yaptı. Demirtaş'ın ardından Şubat ayında HDP Eş Genel Başkanlığı'na seçilen Pervin Buldan, Demirtaş’ın yaptığı savunmanın kitabının basılacağını ve yurttaşlara dağıtılacağını söyledi. Buldan'ın ifadeleriyle „üç gün boyunca demokrasinin, özgürlüklerin, hak arama mücadelesinin ne anlama geldiğini gösteren“ Demirtaş, savunmasında neler söyledi?
Tahliyesini istemedi. Çünkü milletvekiliydi ve yargılanması zaten yasalara aykırıydı. Tahliye edilmesi bir yana aslında davanın durması, düşmesi gerekiyordu. Mahkeme bu talebini reddetti.
Siyasette eksiklerinin, yanlışlarının olduğunu söyledi. Kendince bir özeleştiriydi belki. Ama savunmasina asıl 2010'da Oslo, 2013'te İmralı merkezli yürütülen çözüm süreçleri damgasını vurdu. Tutuklu olmasının gerekçelerini buralarda aradı. Hükümet ve kendilerinin bu süreci aynı bakış açısıyla yürütmediklerini belirtti. Kendilerini demokratik siyasetin gelişmesi için çalışırken hükümetin iktidarlarını korumanın peşinde olduğunu söyledi. 2010 referandumunda Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve parti olarak seçime girme kararlarında çözüm süreçleri bir „tehdit“ olarak kullanıldığını vurguladı.
PKK Lideri Öcalan ve hükümet arasında başlayan görüşmeler, Öcalan’ın mektubunun Diyarbakır’daki Newroz’da okunmasıyla farklı bir boyut kazanmış, PKK’ye silah bırakma çağrısı yapılmıştı. O dönemde Başbakan olan Erdoğan Kürdistan Bölgesel Yönetimi Lideri Mesud Barzani ve Şivan Perwer ile Diyarbakır’da miting yaptı. “Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını, 76 milyonun bir olduğunu, beraber olduğu birlikte büyük Türkiye yeni Türkiye olduklarını göreceğiz. Hiç endişeniz olmasın“ dedi. Ülkede barış havasının estiği sürecin 2014 yılında Cumhurbaşkalığı'na aday olmasıyla sona erdiğini söyleyen Demirtaş şöyle dedi:
“2014’te de İmralı çözüm süreci vardı. Hiçbir şekilde Cumhurbaşkanı adayı olma talebim yoktu. Ama partim beni aday gösterme kararı aldı. Ne yaptı? İmralı üzerinde adaylığımı geri çekme baskısı yaptı. Devlet adına görüşmeyi yürüten heyet, 'Beyefendi (Erdoğan) çok rahatsız oldu adaylığınızdan, hem çözüm süreci yürütülüyor hem niye aday oldunuz’ dedi. Biz PKK’ye silah bıraktırmak için uğraşıyoruz da, HDP’ye siyaseti bıraktırmak hedefler arasında değil. Biz demokratik siyasette güçleneceğiz deyince niye rahatsız oluyor? Çözüm sürecinin ruhuna bu aykırıdır. Kampanyasının ortasında, şu anda yüksek bürokraside görevli birisi geldi ve “beyefendi çok rahatsız“ dedi. Cevabım aynen şu oldu; 'Kendisine söyleyin demokratik siyasete inanıyoruz. Demokratik bir şekilde de çalışmamızı yürütüyoruz.’ “
“Beni PKK’yi kurmakla suçluyorsunuz, ben kurulduğunda 5 yaşındaydım“ diyen Demirtaş, hükümetin HDP için „İmralı’dan talimat alıyorlar sözlerini ise 2010’da yapılan Anayasa referandumu sürecinde aldıkları boykot kararının arka planını anlatarak çürütmeye çalıştı.
Demirtaş’ın savunmasına göre boykot kararının ardından Öcalan’ın el yazısıyla dönemin bakanlarından biri Demirtaş’a “Partiniz hangi kararı verirse saygı duyuyoruz. Ama Anayasa değişikliği acaba yeni bir diyaloğun, çözüm sürecinin önünü açar mı, parti olarak değerlendirmenizi rica ediyorum“ ifadelerinin yer aldığı bir yazı getirdi. Demirtaş savunmasında, “Destekleyin ya da desteklemeyin demiyor. Bunu İmralı’nın talimatı diye hükümet getirdi. Kabul etmedik. ‚Boykot tavrımızı sürdüreceğiz‘ dedik. Majesteleri (Erdoğan) öfkelendi tabii; ‚hani İmralı’dan talimat alıyorlardı’ demiş bakanlarına. Onlar da ‘bilmiyoruz vallahi’ demişler. Bizimle ilgili asıl kriz o zaman başladı. Sen misin biz Oslo’da çözüm süreci yürütürken benim anayasa değişikliğimi desteklemeyen. Partimize karşı siyasi baskıyı başlatan bizatihi kendisidir“ diye anlattı süreci.
Demirtaş, çözüm süreci boyunca hükümetle birlikte yürütülen görüşmelerle ilgili de suçlanıyor. Oysa o dönemde çıkartılan yasa ile süreç boyunca yapılan faaliyerler kanunla güvence altına alınmış ve suç teşkil etmeyeceği belirtilmişti. Demirtaş bu suçlamalarla ilgili kendini, “Eğer suçlamaya dahil edilecekse de hep birlikte hesap veririz. Ne kadar AKP’li yetkili varsa, Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’ına, bürokratına kadar suç işlemişsek hep birlikte hesap veririz. Yok değilse Selahattin Demirtaş’ın günahı ne“ sözleriyle savundu. Suç delili olarak dosyaya konulan görüşmeler sırasında Öcalan ile çekilen fotoğraflarınsa cezaevi müdürü tarafından çekildiğini ve daha sonra Adalet Bakanlığı tarafından kendilerine verildiğini belirtti.
Demirtaş’ın sözlerine karşı henüz hükümetten bir açıklama ya da yalanlama gelmedi. Mahkeme, Demirtaş'ın tutukluluğunun devamına karar verdi.