„Akın Atalay editoryal çalışmaların önünü açan, Erdoğan iktidarından gelen saldırıları göğüsleyen, fırtınaları etkisiz kılan bir lider.“ Aydın Engin yazdı.
2016 Ekim’inin son günü, sabah alacasında 12 Cumhuriyet yönetici ve yazarının evleri polis tarafından basıldı, hepsi gözaltına alındı. Erdoğan Türkiye’sinde bile bu, büyük haberdi. Türkiye medyası ve dünya medyasında büyük yankı uyandırdı. Beş gün sonra gözaltındakilerin ikisi serbest bırakıldı geri kalan 10’u tutuklanarak hapishaneye konuldu.
Cumhuriyet gemisinin ağır topları artık içerideydi; kaptan hariç. Kaptan, o gün Cumhuriyet’e verilen çok saygın bir ödülü almak için Avrupa’daydı. Türkiye’de olsaydı ilk evi basılacak, ilk gözaltına alınacak ve kesinlikle ilk tutuklanacak olan oydu. O yüzden pek çok kişi “Türkiye’ye dönmez. Şansı varmış ki yurtdışında. O kurtuldu“ dedi.
Cumhuriyet gemisinin kaptanı, bu satırları yazan gazetecinin 42 yıllık avukatı ve çok yakın arkadaşıdır. Gazeteci, “Dönmez“ diyenlere güldü; “Gecikirse uçakta yer bulamamıştır da ondandır,“ dedi. Kaptan ilk uçakla döndü. Havaalanından doğru hapishaneye götürüldü. Silivri hapishanesinde 500 günü doldurdu. Hâlâ da orada.
Kaptanın adı: Akın Atalay.
İstanbul Hukuk fakültesinin en parlak öğrencilerinden biri olarak hâlâ adından söz ediliyor. Nitekim Cumhuriyet davasının duruşmaları başladığında hukuk bilgesi sayılan çok ünlü hukuk profesörleri, kendilerinden rica edilmediği halde Akın Atalay’ın avukatları olarak mahkeme salonunda yer aldılar ve her duruşmaya katılıp yargıçlara hukuk dersi verdiler, veriyorlar…
“Hukukçu“ Akın Atalay, öğrenciliğinden sonra avukat olarak da -meselâ- Pınar Selek, Ahmet Şık ve bir çok gazetecinin (bu satırları yazan gazetecinin de) davalarında hukuk literatürüne geçecek savunmalarıyla tanındı. 1990’ların başlarında Cumhuriyet gazetesinin avukatları arasına katıldı ve kısa süre sonra gazetenin hukuk bürosu şefi oldu. O gün bugündür, her zaman ceza davaları, finans sorunlarıyla boğuşan Cumhuriyet’i taşıyan, sorunları çözen bir Akın Atalay var.
Ve onu çok az kişi tanıyor… Cumhuriyet’in efsanevi yöneticisi İlhan Selçuk 2010’da ölünce Cumhuriyet gemisinin kaptan köşküne Akın Atalay geçti. O günden beri de (hapishanedeki 501 gün dahil) Cumhuriyet gemisinin kaptanı o.
Onu Avrupa medyasının künyesindeki İcra Kurulu Başkanı olarak tanımlamak, adlandırmak eksik olur. Editoryal çalışmaların önünü açan, Erdoğan iktidarından gelen saldırıları göğüsleyen, gitgide daha sert esen fırtınaları etkisiz kılan bir “lider“den söz etmek çok daha doğru. Ve onu tanıyan çok az kişi var.
Bu doğal. Kendi öne çıkmadan, kendini öne çıkarmadan, gemiyi karaya oturtmadan, kayalara çarptırmadan, batırmadan o yönetiyor ve yürütüyor. Ağır finansal sorunları o çözüyor. Cumhuriyet davasının temel savunma konseptini o belirliyor.
Cumhuriyet’teki pek çok gazeteci dava sürecinde ünlü oldular. Kimileri çok ünlü oldu. Mesela Ahmet Şık, mesela Murat Sabuncu. Oysa yükün en ağırını ve sorumluluğu kaptan taşıyor.
Kaptan’ın adı Akın Atalay…