İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

IŞİD'e karşı yürütülen Rakka operasyonundan

„IŞİD avcılarının modası mı geçti?“

„Avrupa kamuoyu, Afrin'in TSK ve ÖSO tarafından işgal edilmesine karşı sessiz kaldı. IŞİD tehditi azaldıkça unutkanlık artıyor mu?“

SOLIN AKAR, 2018-03-20

2015 yılının güneşli bir Eylül sabahında Paris’in Cumhuriyet meydanına çıkan tenha bir sokaktaki kalabalık bir cafede beraber kahve içtiğimiz üniversite öğrencisi Kürt genci, göğsünü kabartarak kendisine kimlik soran polisle arasında geçen diyalogu anlatıyordu:

“Tren garına giderken polis kimliğime ve çantama bakmak istedi. Türkiye pasaportumu gösterince ‚Türk müsün’ diye sordu. ‘Türkiyeli bir Kürdüm’ diye yanıt verdim. Polisin sert tavrı bir anda değişti ve 'Ooo! IŞİD avcısı’ dedi. Pasaportumu gülümseyerek verdi ve çantama bakmaya gerek duymadı. Fransa’da herkes Kürtlere kahraman gözüyle bakıyor.“

7 Ocak 2015 tarihinde IŞİD militanları Charlie Hebdo saldırısını gerçekleştirmiş ve tüm Avrupa’yı bu saldırgan cihatçıların korkusu sarmıştı. Avrupa’yı saran bir diğer duygu ise IŞİD’e karşı savaşan Kürtlere yönelik hayranlıktı.

Ne yazık ki üniversite öğrencisiyle yaptığımız görüşmeden iki ay sonra, 13 Kasım 2015’te IŞİD militanları bu kez Paris’te 7 farklı noktaya eşzamanlı saldırı düzenledi. 137 kişi hayatını kaybederken en az 300 kişi yaralandı; Avrupa toplumu da siyaseti de bu barbarlık karşısında derin bir sarsıntı daha geçirdi. Sonraki kronolojiyi, 22 Mart 2016’da Brüksel Havalimanı’nda 35 kişiyi katleden canlı bomba eylemini, 4 Temmuz 2016’da 84 kişininin TIR’la katledildiği Nice saldırısını, Ansbach, Münih, Berlin saldırılarını herkes hatırlıyor. Hatırlıyor, değil mi? Yoksa tehdit azaldıkça unutkanlık artıyor mu?

IŞİD, tarihin çöplüğüne doğru süpürülürken

Bir taraftan IŞİD saldırılarının birbiri ardına geldiği, bir taraftan da Suriye’den kaçan milyonların Avrupa kapılarına dayandığı 2015-2016 yılları Kürtlerin IŞİD’i kendi topraklarından süpürmeye ve dünyanın başına bela olan bu yapıyı sarsmaya başladığı dönemdi.

15 Eylül 2014’te Kobani’ye saldıran IŞİD, burada uluslararası koalisyonun da desteğiyle yenilgiye uğrayıp belinin ortasından baltalanmıştı. Kürtlerin IŞİD karşısında kazandıkları her zafer, IŞİD korkusu yaşayan Batı kamuoyuna yeni bir soluk daha aldırıyordu.

Suriyeli Kürt kadın militanlar Avrupalıların gözünde birer kahramana dönüşmüş, giydikleri kıyafetler stilistlere ilham kaynağı olmuştu. Kürtlerin yeşil-sarı-kırmızı renkli sembolleri, IŞİD’in kara bayrağını birer birer yakıp tarihe gömüyor, Rojava’da kurdukları demokratik-özerk sistem üniversitelerde konferanslara konu oluyordu.

Kara bayrağının Batıya da dehşet saçtığı IŞİD, Kürtler tarafından tarihin çöplüğüne doğru süpürülürken, bu vahşet örgütünün Avrupa’daki saldırıları da hızla azaldı ve o kötü günler nihayet geride kaldı.

Ne var ki sadece IŞİD dehşeti değil, onu yenmeye başlayan Kürtlerle ilgili Batı kamuoyundaki hayranlık da geride kalmaya başlamış görünüyor. En azından Türkiye’den ve Ortadoğu’dan bakınca görünen bu.

Savaşa „hayır“ demek

Türkiye ve desteklediği cihatçı grupların 20 Ocak 2018 tarihinde Kürtlerin yıllardır IŞİD’i yaklaştırmamayı başardığı tek yer olan Afrin’e yönelik başlattığı savaş karşısında ikiyüzlü Avrupa iktidarlarının sessiz kalmakla yetinmeyip Türkiye’yle son derece uyumlu bir işbirliği yürütmesi şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan, Batı kamuoyunun bu ikiyüzlülük karşısındaki riyakâr sessizliği.

Türkiye’de Afrin savaşına karşı çıkmak, bu savaşa “hayır“ demek, savaşta sivillerin de öldürüldüğünü söylemek, yazmak suç. Afrinli siviller ölümsüzlük iksiri mi içti de iki aydır bu şehrin etrafında yaşanan savaşta tek bir sivil hayatını kaybetmedi diye sormak suç. Bazı Türk ırkçıları “Afrin’i yıkalım, yerle bir edelim“ diyor. Sonra da Afrin hastanesinin bombalandığı ve sivillerin öldüğü haberleri yayınlanınca “kanıt gösterin“ diyorlar. En iyi kanıt sizsiniz demek de suç.

Afrin savaşına “hayır“ dediği için 800’ü aşkın kişi “terör örgütü propagandası“ yapmakla suçlanıp gözaltına alındı, tutuklanıp hapse atılanlar da var. O yüzden Türkiye toplumu sessiz. Fakat Avrupa kamuoyunun da kahir ekseriyeti Afrin savaşını Game of Thrones dizisi izler gibi izliyor. Kendi yönetimlerini Ortadoğu’da yanan ateşe su dökmeye zorlamak yerine mültecilerin “temiz ve güvenli“ şehirlerini “istila“ etmemesi için sağcı partilere yöneliyorlar. Ne de olsa Game of Thrones dizisinin mottosu olan “kış geliyor“, şimdilik sadece Kürtler için, Ortadoğulular için geçerli. Avrupa, artık kıştan uzaklaşıp bahara girdiğine göre varsın “IŞİD avcıları“, “Kuzeyliler“ ve “Ak Yürüyünler“ birbirinin hakkından gelsin!

SOLIN AKAR, 2018-03-20
GERI
YAZAR HAKKINDA