Sivil gönüllüler için erken seçim bir handikaptan çok motivasyon etkisi yarattı. Oy ve Ötesi ve Seçim Süreci Meclisleri'nin toplantılarına katıldık.
Sıradan bir apartmanın ikinci katında, çoğu daha önce birbirini hiç görmemiş, sosyal medya ya da arkadaşları aracılığıyla Seçim Süreci Meclisleri’nden haberdar olmuş 20 kadar gönüllü, sandalyelere sıralanmış. Karşılarında duran beyaz tahtaya alınan notlar üzerine hararetli bir tartışma yaşanıyor.
27 yaşındaki üniversite öğrencisi Eymen Demircan, en ön sırada oturuyor. Oldukça heyecanlı olduğu konuşmasındaki vurgulamalardan anlaşılıyor; “Evet, 24 Haziran'da seçim olmasını beklemiyorduk. Sürpriz oldu. Ama bu, kararlılığımızı artırması açısından bizi kamçılamalı. Umutsuzluğa düşürmemeli.“ Bir eliyle katılımcılara parmak sallıyor, diğer eliyle de boştaki sandalyenin sırtlığına dayanarak güç alıyor, çünkü dik durmakta zorlanıyor. Kısa süre önce geçirdiği trafik kazası yüzünden Eymen’in boynundan ciddi bir ameliyat geçirmesi gerekiyor. Lakin ilk önce seçim gününü atlatmalı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, küçük ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin erken seçim çağrısına olumlu yanıt verince Türkiye kendini bir anda seçim telaşında buldu. Erdoğan ve Bahçeli’nin hamlesinin, muhalefeti hazırlıksız ve adaysız yakalamak için olduğu yorumları yapıldı. Hazırlıksız yakalanan yalnızca siyasetçiler değildi. Sandık güvenliği için örgütlenen halk da erken seçim kararından nasibini aldı.
Seçim Süreci Meclisleri, temeli 18 Ocak’ta atılmış, sandık güvenliğini ve seçim güvenliği bilincini sağlamak amacıyla kurulmuş bir taban hareketi. İstanbul’un Kadıköy ilçesindeki bu ofiste, gönüllülerin sandık güvenliğini sağlamak için görev paylaşımı yapmak ve halkı bilinçlendirmek amacıyla organize olmak için toplandılar. Mart ortasında AKP-MHP’nin zoruyla meclisten geçen “Seçim İttifak Yasası“, yaklaşan erken seçimlerin çok daha adaletsiz bir ortamda yapılacağına işaret ediyor.
Eymen’e göre Erdoğan ve ortağı Bahçeli, muhalifleri çaresiz bırakmak istedi. Ancak bu karar aynı zamanda iktidarın ne kadar zorda olduğunun da bir göstergesi. Çayından bir yudum alıyor Eymen ve sözlerine devam ediyor: “Ekonomi batıyor. Erken seçimin sebebi bu batış.“ 55 yaşındaki, emekli bankacı Hülya Tutucu alıyor sözü. Ağırlıklı olarak rahat ve günlük giyinimli öğrenci ve aktivistlerin bulunduğu odada, şık giyimiyle dikkat çekiyor. “16 Nisan 2017’deki referandumda, müşahit olarak görev yapmıştım“ diyerek başlıyor lafa…
Sandıklarda güvenlik güçlerinin sayım tamamlandıktan sonra, oylar sayılmadan sandıklara el koyup götürdüklerini hatırlıyor. Anayasa değişikliklerinin oylandığı 16 Nisan 2017 tarihli referandumda, iki buçuk milyon mühürsüz oy geçerli sayılmıştı. Binlerce insan sokağa çıkarak Yüksek Seçim Kurulu önüne gitmişti. Ancak ana muhalefet partisi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, sokağa çıkmama çağrısı yaparak seçimleri meşrulaştırmıştı.
O geceyi büyük bir öfkeyle hatırlatıyor Hülya Tutucu, gözlerini kocaman açarak konuşuyor: “O gece CHP engel olmasaydı da milyonlar sokağa çıksaydı, bugün yaşananların hiçbiri olmayacaktı.“ Ve devam ediyor sağ yumruğunu sıkarak: “Bu defa sandıkta çok daha sağlam duracağız arkadaşlar. Güvenliği sağlayacağız ve AKP gidecek!“
Yeni çıkan yasaya göre iktidarın güdümündeki kolluk güçleri ile il ve ilçe yöneticilerinin sandıktaki hakimiyeti artıyor. Mühür aramaksızın geçerli sayılacak zarf ve pusulalar, şaibeli oyların seçime girmesini kolaylaştrıyor. 24 Haziran günü sandık başında güvenliği almak, oyların çalınmasını ya da kasıtlı bir şekilde yanlış sayılmasını engellemek için daha kalabalık olmaları gerekiyor. CHP’li Kadıköy Belediyesi’nin tahsis ettiği apartman dairesi yeterli değil. Hülya Tutucu, yüzünde mahcup bir ifadeyle çalışmaların, gönüllülerin bağışlarıyla yürüdüğünü hatırlatıyor katılımcılara: “Arkamızda kimse yok. Bağımsız bir yapılanma bizimkisi. Özel yaşamlarımızdan birazcık kesinti yaparak kendimizi finanse edebilir, mücadele edebiliriz.“
Sandık güvenliği için çalışan tek oluşum Seçim Süreci Meclisleri değil. Yedi seçimdir Türkiye’de sandık güvenliği için çalışan Oy ve Ötesi’nin İstiklal Caddesi’nde, boğazı tepeden gören ofislerindeki ilk toplantısında da onlarca gönüllü bulunuyor. Gönüllüler, internet sitesi üzerinden Oy ve Ötesi bünyesinde görev almak için başvuruda bulunuyorlar. Önce sandık başında yapılacaklar konusunda eğitim alıyor, ardından da ikamet ettikleri ilçelerdeki sandıklardan birine görevli olarak gönderiliyorlar.
Manzarayı arkasına alarak yeni gönüllülere hitap eden Oy ve Ötesi Başkanı Gözde Soytürk bir ekonomist. Telaş içinde konuşuyor. Zira kendisi de itiraf ediyor “Hazırlıksız yakalandık. İki ayağımız bir pabuca girdi.“ Acı Türk kahvesinden bir yudum alarak, konuyu, Türkiyelilerin aklında hala çok canlı duran bir travma olan 16 Nisan referandumuna getiriyor… Oy ve Ötesi olarak 22 bin 192 sandığın güvenliğini almak için gönüllü gönderememelerini anlatıyor. Bu sandıklardan çoğu Adıyaman, Urfa ve Maraş’ta. Bazı sandıklarda AKP’li sandık müşahidi bile yokmuş. Sonuç ortada: “3,7 milyon kişi oy kullandı bu sandıklarda. Bu sandıklardaki sayıma göre Erdoğan lehine çıkan oy oranı yüzde 97.“
16 Nisan’da Erdoğan’ın getirmek istediği cumhurbaşkanlığı sistemine “evet“ diyenlerin oranı 51.41; “hayır“ diyenlerinkiyse yüzde 48.59’du. Başka bir deyişle, referandumda yüzde 1.8'lik bir oran belirleyici oldu. Başında gönüllü bulunmayan sandıklardaki oy miktarı, sonucu belirlemiş olabilir. Katılımcılar arasındaki şaşkınlık homurtuya dönüşecekken Gözde Soytürk umutları tazeleyen şu sözleri söylüyor: “Erken seçime az bir süre kalsa da hazır olacağız. Bu defa, daha önce ulaşamadığımız 22 bin sandığa da ulaşacağız.“
Oy ve Ötesi önceki seçimlerde olduğu gibi sandık başındaki gönüllüler, seçimin sona ermesiyle sayım tutanaklarını, akıllı telefonlarındaki uygulamaya yükleyecekler. Böylece Yüksek Seçim Kurulu’ndaki resmi sonuçlarla, ellerindeki sonuçları mukayese ederek bir hata olup olmadığını kontrol edecekler.
Ama bu sefer işi sağlama almak istiyorlar. Türkiye’deki seçimleri yöneten yegane kuruluş olan Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven ile de bir toplantı yapmışlar. OHAL’de seçime gitmenin muhalefet açısında işleri daha eşitsiz kıldığı bu süreçte, en fazla korkulan şey güvenlik güçlerine tanınan imtiyazlar. Oy ve Ötesi yetkilileri, Sadi Güven’e, güvenlik güçlerinin sandık görevlileri üzerinde baskı kurmaması ve oy kullanma usülleri hakkında yönlendirme yapmaması konusunda talepte bulunmuşlar. YSK Başkanı Güven, buna rağmen „Seçim başlamadan seçim güvenliği üzerinde tartışma yaratmanın“ doğru olmadığını ifade eden bir açıklama yaptı.
Meclisten geçen seçim yasalarının nasıl uygulanacağının netleşmediği bir seçim, nasıl sonuçlanır bilinmiyor… Ancak görünen o ki, sivil gönüllüler için erken seçim bir handikaptan çok motivasyon etkisi yaratmış durumda. Peki, siyasiler sandık güvenliği konusunda nasıl önlemler alıyor? CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, aynı zamanda insan hakları konusunda uzman bir avukat.
16 Nisan referandumundan sonra YSK’nın mühürsüz oyları geçerli kılmasını hatırlatırken epey öfkeleniyor: “YSK’nın bu tutumu, referandumun meşruiyetini büyük ölçüde ortadan kaldırdı. 24 Haziran için, 16 Nisan'dan daha büyük ve örgütlü bir sandık güvenliği koordinasyonu oluşturmak durumundayız.“
Özellikle de yerelde halkın kendi oyuna sahip çıkmak için büyük arzu içinde olduğunu vurgularken: “Tek bir oyun bile çalınmaması için 16 Nisan'ın çok ötesinde bir özen ve çaba göstereceğiz. Saha araştırmaları gösteriyor ki; AKP-MHP ittifakı ihtiyacı olan yüzde 50'yi bulamıyor. Bu oranı hileyle, hırsızlıkla bulmalarına asla izin vermeyeceğiz. Keza sivil toplumun, başta AGİT olmak üzere uluslararası gözlemci heyetlerin de katkısı çok önemli olacaktır.“