Bu seçimlerde barış sürecinin yokluğu ve ekonomik sıkıntılar kadar, AKP'nin islami tabanını kaybetmesi de dengeleri değiştirecek. Diyarbakır izlenimi.
Diyarbakır'ın Sur ilçesinde kaymakamlık çalışanları, yaşamın halen sürdüğü mahallelere uğrayıp, yaz sıcağında kömür torbalarını bir duvarın kenarına bırakıp gidiyorlar. Kadınlar kendi aralarında kömür torbalarını sırtlanıp, binalarına taşıyorlar. Bu, AKP iktidarında senelerdir seçim arifesinde görülen bir manzara.
Türkiye tarihinin en önemli seçimlerinden biri yaklaşırken muhalefet partilerinin ortak kaygısı sandık güvenliği. Güneydoğu Anadolu'dan çıkan oylar genel sonuçları etkilemede kilit öneme sahip. İktidar partisinin mecliste yeniden çoğunluğu alabilmesinin en kolay yolu, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) baraj altında kalması. HDP seçmeninin cumhurbaşkanlığı seçiminde de belirleyici olacağı öngörülüyor.
Çatışmaların bitmesinin ardından halen ayakta kalan evlerin buldozerlerle yıkılmasıyla, sokak çizgisinin belirginliğini kaybettiği Sur'un sekiz mahallesinde ne sokak, ne ev kalmış olsa da, 2015 yılında başlayan sokağa çıkma yasakları hala uygulamada. Önceki yıllarda ihtiyacı olanlara yardım organize edilen halk meclisleri tamamen kapatılmış, yollar genişletilmiş, mahalle dokusunu yok eden altı büyük karakolun inşasıysa devam ediyor.
Diyarbakır güneşinin altında karpuz, kiraz satan seyyar manav Fuat Kardaş da evini kaybedenlerden. Yıkılan evine devlet tarafından 70 bin Türk Lirası gibi düşük bir fiyat biçildiğini, kendisinin bunu kabul etmediğini söylüyor. Öfkesi yüzünden okunan Kardaş; „Burayı batıyla kıyaslamayın; askerin, gerillanın ölümü üzerinden siyaset yürütüyorlar. Çatışmalar olacak diye gösteriliyor. Şimdi Sur üzerinden yolsuzluk yapılıyor; evlerimiz elimizden alınıyor.“ ifadelerini kullanıyor.
Sur'da evi yıkılan ailelerin çoğuna teklif edilen meblağlar düşük bulunmuş, ailelerin çoğu devletle bir anlaşmaya varamamıştı. Sur'da yıkım ve yeniden inşa devam ederken yeni yapılan villa tarzı evlerin 400 bin TL gibi yüksek rakamlara satılıyor olması sebebiyle aileler bu evleri alamıyor. Bu nedenle evlerinin „ellerinden alındığını“ belirtiyorlar.
32 yaşındaki Kardaş, şimdi yaklaşan seçimler öncesinde etrafta seçim çalışmaları gördüğünü, 16 yıldır iktidarda olan „AKP'nin eski şarkılara yeni sözler“ yazdığını söyleyip zoraki gülüyor: „Aynaya bakınca kendi yüzümüzü görmek istiyoruz; parlamentoda kendi partimizi görmek istiyoruz.“ Kardaş, Halkların Demokratik Partisi'ne oy verecek.
OHAL koşullarında Diyarbakır'da seçim çalışmaları geçen yıllara nazaran durgun geçiyor. Bölgenin en çok oy alan, binlerce üyesi ve ondan fazla vekili „terör suçlamalarıyla“ hapiste olan, belediyelerine kayyım atanan HDP, 20'den fazla ofiste seçim kampanyası yürütüyor. Bölgenin ikinci partisi, 16 yıldır iktidarda olan AKP adayları ise bireysel seçim ofislerinde seçmenleriyle bir araya geliyorlar. İki partiden de bu yıl rekor düzeyde aday adaylığı başvurusu yapıldı.
Fuat Kardaş, OHAL koşullarının bölgede, özellikle Diyarbakır'da çok ağır uygulandığından şikayet ediyor. Kayyım, vali halkın olduğu sokaklara yaklaşınca sokaklar kapatılıyor. Korumaların aracından kalaşnikof silahlar sarkıtılıp, yoldan geçenlere doğrultuluyor; „Bizi yönetenler korku içinde yaşıyorlar. Halkın seçtiği kim olursa olsun bir toplum bir kişiye görev veriyorsa, buna saygı duyulmalı.“
Kentin atanmışları Kardaş'ın tezgahının az ilerisinde yer alan beş bin kişi kapasiteli Ulu Cami'ye geliyorlar. Cuma namazı vakti. Ulu Cami, AKP tarafından siyasi mesajların merkezi olarak kullanılıyor. Büyükşehir Belediyesi'ne atanan kayyım Cumali Atilla namazdan çıkıyor, korumaları halkın yaklaşmasına müsaade etmiyor. Yüzlerde derin bir gerginlik. O esnada pazar günü yapılacak olan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılacağı mitinge davet broşürleri AKP çalışanlarınca caminin çıkışında dağıtılıyor.
Bisikletine taktığı radyodan son ses kamu kuruluşu TRT'nin Kürtçe yayın yapan kanalı TRT Kurdi dinleyen bir ihtiyar, cami çıkışında bisikletini tutarken, miting broşürüne bakakalıyor. 63 yaşındaki yurttaş Musa Güzel çaycılık yaptığını söylüyor. Mitinge mutlaka katılacağını söyleyip „AK Parti olmasaydı ülke dağılırdı,“ diyor. Hemen yanında duran bir diğer çaycı Mehmet Deniz, dayanamayıp müdahale ediyor: „Zaten kentin kalbi Sur dağılmış, sen neyden bahsediyorsun?“ Karşılıklı atışmaya başlıyorlar.
Ulu Cami'nin yan sokağında yer alan kahve tıklım tıklım. „Akşama kadar kahve mesaisi yapıyoruz“ diyor içlerinden biri. 23 yıl belediyede fen işlerinde şeflik yaptıktan sonra kayyımın gelmesiyle ihraç edilmiş. Huzursuzluktan koltuğunda oturamıyor, „Psikolojimiz iyi değil. Kürt kimliğimden dolayı işimi kaybettim. Ezilenlerin partisi HDP'ye oy vereceğim.“ Başka yerde iş umudunun olmadığını, Kürtlere muamelenin diğer illerde de kötü olduğunu anlatıyor.
O esnada yanına, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünde çalışan 35 yıllık başka bir devlet memuru oturuyor. Yaklaşan AKP mitinginden söz açılıyor. „Biz memurlar katılmaya mecburuz“ diyor ve ekliyor, „Rahat konuşamıyorum, anlayın beni.“
Kente atanan kayyımlar, yıl boyunca gerçekleştirilen tüm AKP mitinglerinde memurlara mitinge katılma zorunluluğu getirmişti. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mart ayındaki AKP il kongresi için Diyarbakır'a geldiğinde, memurlara miting alanında olduklarına dair videolar çekip müdürlerine ispat etme zorunluluğu getirilmişti. Kahvehanenin az ilerisinde, Ulu Cami'nin önündeki sokakta HDP stand kurmuş, broşürler dağıtıyor. Polis standa müdahale edip, broşürleri topluyor. Üzerinde Kürtçe ifadeler olduğundan „önce incelemeleri gerektiğini“ söylüyorlar.
HDP üzerindeki baskıya karşı duyulan tepki, Kasım 2016'dan beri cezaevinde olan aday Selahattin Demirtaş üzerinden dışavuruluyor. İnsanlar, sokakta Selahattin Demirtaş'a olan özlemini dilinden düşürmüyor. Yüksek göç alan yoksul kesimin mahallesi Bağlar'da yılın ilk yeryüzü sofrası Ramazan'ın üçüncü haftasında kuruluyor. 60'ını devirmiş, oğlunu çatışmada kaybetmiş anne, gökyüzüne elini açıp „Yemek istemiyoruz, Demirtaş'ı istiyoruz“ diyor. Elbette nüfusunun çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu bu şehirde HDP dışında partilere oy verecek olanlar da var.
Bir eşarp markasının kentte dağıtımcılığını yapan iki çocuk babası 39 yaşındaki esnaf Zülküf Doğan, geçen seçimlerde HDP'ye oy verdiğini ve pişman olduğu için bu seçimlerde AKP'ye oy vereceğini anlatıyor: „Haziran 2015 seçimlerinde HDP olarak 80 vekil çıkardık. HDP özgür, bağımsız olsaydı gene seçerdik ama değil. Hendekleri engelleyemediler.“
Çözüm süreci boyunca doğu illerinde gerillalar tarafından kazılan hendekler, iktidara göre sürecin başarısızlığa uğramasında büyük rol oynamıştı. Demirtaş, Nisan ayında mahkemede yaptığı savunmada, „Barikat ve hendeklerle ilgili ilk haberler geldiğinde, bu kadar yaygın olduğunu bilmiyordum.“ diyerek bu konuda kendisini ve partisini eleştirmişti.
Bir diğer AKP seçmeniyse 40 yaşında olan Aziz Karatay, eskiden Bağlar'da bir kuyumcu işletiyordu. Artık şehirde bir gayrimenkul firmasını yönetiyor. 2015 Kasımı itibariyle AKP seçmeni olduğunu belirten Karatay, „Kent ayaklanmaları ile ismi cismi belli olmayan bir örgüt kente girdi, kuyumcuma geliyorlardı. İş yerimi kapatmak zorunda kaldım. Son iki yıldır özellikle darbe girişimi sonrası cumhurbaşkanının güvenlikten yana ciddiyet koymasıyla kendimi burada güvende hissediyorum. Savaşsız tabutsuz bir ortama ihtiyaç var burada.“ diye anlatıyor yaşadıklarını. Ona göre ekonomideki kötü gidişat, güvenlikten kaynaklanıyor.
Diyarbakır'da yaşayan sosyolog Cuma Çiçek, geçen seçimlerde AKP'ye oy veren muhafazakar Kürtler arasında bölgede bir kayıp olacağını, bu küskün oyların büyük ölçüde Saadet Partisi'ne geçeceği düşüncesini paylaşıyor.
Erdoğan'ın da içinden çıktığı hareket olan milli görüş çizgisinde yer alan Saadet Partisi'nin, bölgede ve ülke genelinde AKP'den vazgeçen seçmenin oyunu almanın peşinde olduğunu belirten Çiçek devam ediyor: „Saadet'in İslami normlar üzerinden konuşması, ana dilde eğitimi savunması ve Kürt meselesi bağlamında reform, barış ile siyasi çözüme yönelik bir profil çizmesi onlara oy kazandıracak.“ Saadet Partisi'nin Cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu'nun Diyarbakır'da Kürt raporunu açıklaması, bölgede yaşayan bir avukata göre „önemli, fakat yetersiz.“
Muhafazakar Kürtler için bölgede bir alternatif daha var. Sur'da yer alan Hazreti Süleyman mahallesi, kökten İslamcı kesimin yaşadığı, Hüda Par'ın yerleşik olduğu bir yer. Muhtarlarından biri olan Hüseyin Şimşek'e göre geçmişte barış umuduyla Diyarbakır'dan HDP'ye çok oy çıkmıştı. AKP listesindeyse „beğenilmeyen adaylar“ var: „Geçen seçimlerde AK Partiye vermiştim, artık oyum Hüda Par'a.“
İlk kez ülke genelinde 79 ilde parti olarak seçimlere girmeye hazırlanan, „Laiklik maddesinin anayasadan kaldırılmasını“ savunan Hüda Par, Batman ve Diyarbakır'da bağımsız adayları ile yarışacak. Sosylolog Çiçek, bölgede Saadet Partisi'nin tabanının muhafazakar Kürtler arasında daha geniş olduğunu, Hüda Par'ın negatif bir geçmişi olduğunu ifade ediyor; „Hizbullah kimliğiyle özdeşleşen bir hareket. Hüda Par'ın siyasi İslam okuması sokağa çok uyan bir okuma değil; Kürt'lerde İslamı daha kültürel bir okuma var, bu kadar siyasi değil.“
HDP'nin Türk soluyla iç içeliği, adaylarını Türk solundan da seçmesi, bölgede aktif olan muhafazakar kimlikli Kürdistani partiler ile ittifak oluşturmaması hoşnutsuzluğa yol açıyor. HDP vekil adayı İmam Taşçıer, „Beş Kürdistani parti ile ittifak için biraraya geldik, fakat tabanları hazır değildi. Zaten Kürtler kendi aralarında birleşmemekten kaybetti. Bölge halkı Kürdistani ittifakı istiyordu“ diyor.
Kısa süre önce yasalaşan düzenleme sayesinde Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Güneydoğu’daki 19 ilde bazı sandıkları „güvenlik nedeniyle“ birleştirme kararı aldı. Karar, 144 bin seçmeni etkileyecek.
Diyarbakır'ın da 17 ilçesinin sekizinde sandıklar taşınıyor. Taşınan ilçelerden biri olan Kocaköy'de 7 Haziran seçimlerinde HDP 95%, 1 Kasım seçimlerindeyse %88 oy almıştı. Kocaköy'de görüştüğümüz seçmenler sandıklarının taşındığından haberdar değiller. Bu ilçenin üç köyünde sandıklar taşındı, toplamda ise 1132 seçmen karardan etkileniyor. 20 kilometreye kadar köy yollarında yolculuk etmek zorunda kalacaklar. Köyler arası polis kontrol noktaları bulunuyor, seçim günü buralarda tıkanmalar ve kuyruklar oluşabilir.
HDP seçmeni olan 28 yaşındaki engelli yurttaş Ahmet Özkaya, birisi götürmezse oy kullanamayacağını anlatıyor: „Sandığım üç kilometre öteye, diğer köye taşındı. Köyümüz askerlerce yakılınca Diyarbakır'a göç etmiştik, orada sakat kaldım. Engellilere oy çuvalı götürülüyormuş, hiç haberim olmadı. Evimizde üç seçmen var, nasıl gideceğiz bilmiyorum. Umarım birisi sevabına götürür.“
73 yaşındaki Hanım Kılıç da sandığının taşındığını bilmeyenlerden. Kılıç'ın yeni sandığı kilometrelerce uzak olsa da, oy kullanmaya kararlı: „Yaşlıyım, arabamız yok. Yaya olarak da gitsem kullanacağım. O köye kadar eşimle, sabahtan yola çıkıp üç dört kilometre yürüyeceğiz. Madem taşıyorlar, 20 kilometre de olsa giderim.“ Kılıç gibi, 75 yaşındaki Mehmet Üçakan da yaşına rağmen uzağa taşınan sandıkta oy kullanacak: „Sandığım Amerika'da bile olsa giderim. Bu artık namus davası. Recep Tayyip Erdoğan yeter ki düşsün de, kim kazanırsa kazansın.“
İyi Parti'den Diyarbakır vekil adayı Ahmet Yiğit, sandıkların taşınmasının onları da olumsuz etkileyeceğini, fakat bu etkinin sınırlı kalacağını belirtiyor. Yiğit ekliyor: „Asıl HDP'yi etkileyecek çünkü sandıkların taşındığı yerler özellikle seçilmiş, gelişigüzel yerler değil. Örneğin Diyarbakır'da Ergani gibi AK Partiye oy çıkan ilçelerde taşınmazken, HDP'nin yüksek oy aldığı Hani ve Lice'de sandıklar taşınıyor.“
HDP vekil adayı İmam Taşçıer ise bölgedeki sandıklarının taşınmasının İstanbul'daki seçmeni de etkileyeceğini savunuyor; „Sandık taşındı demek ki bunlar hile yapacaklar, seçmenin gitmesini engelleyecekler“ diye düşünecek İstanbul'daki seçmen, diyor. Ve soruyor: „Türkiye'de başka güvenlikli olmayan kent yok mudur? Sandık taşınan iller arasında hiç batı illeri yok, hepsi Kürt illeri.“
Haziran 2015 seçimlerinde çözüm süreci olarak anılan çatışmasızlık sürecinde, HDP bir rekor kırarak Diyarbakır'da yüzde 79 almış, Türkiye genelindeyse meclise 80 vekil sokmuştu. 1 Kasım'da ise AKP çözüm sürecini sürdüren parti olarak güven kazanmış, Kürt illerinde yeni muhafazakar seçmenler kazanmıştı.
Yeni yasayla taşınan sandıklar, seyyar sandıklar, sandık kurulu başkanlarının sadece devlet memuru olanlar arasından seçiliyor olması, sandık kurulu tarafından mühürlenmemiş zarf ve pusulalardaki oyların geçerli sayılması gibi seçim mevzuatında yapılan değişiklikler, ana tartışma konularından olup kaygıya yol açıyor. Seçim güvenliği, serbest seçim hakkı ve propaganda imkanlarında eşitlik, OHAL koşullarının yarattığı antidemokratik ortamda seçim yapılmasına dair itiraz ve kaygılarla 24 Haziran seçimlerine gidiliyor.
Not: OHAL sürecinin bölgede daha sert uygulanması nedeniyle oy tercihini paylaşan seçmenlerin soyisimleri değiştirildi.