Türkiye’nin döviz krizinin temelinde ekonomideki kırılganlıklar yatıyor. Kırılganlıkların nedeni ise uzun zamandır eleştirilen AKP politikaları.
Türkiye’de kurlar son bir haftadır her gün rekor üstüne rekor kırdı. Cumhurbaşkan Tayyip Erdoğan, TL’deki sert düşüşü „Bize ekonomik savaş ilan ettiler“ sözleriyle açıklasa da ekonomi uzmanlarına göre piyasalardaki dalgalanmanın tek nedeni ABD ile yaşanan yaptırım krizi değil. Gazeteci Barış Soydan, AKP yönetiminindeki ekonominin yapısal sorunlarına dikkat çekti.
TL'deki sert düşüşün nedenleri nedir? Krizin tarifini yapabilir misiniz?
Sert düşüşün akut ve yapısal olmak üzere iki nedeni var. Akut neden, ABD ile yaşanan Rahip Brunson krizi. Yapısal neden ise cari açık ve enflasyon. Türkiye'nin cari açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 6.5 civarında. Bu oranın yüzde 5'in üzerine çıkması tüm dünyada „kriz habercisi“ olarak değerlendirilir. Cari açığı yurt dışından aldığımız borçla finanse ettiğimizi bilmeyen yok. Bunun üzerine özel sektörün 337 milyar dolarlık borcunu ekleyin… Yapısal sorunlar olmasa, ABD ile yaşanan Rahip Brunson krizi tek başına TL'nin bu kadar düşmesine neden olmazdı.
Yapısal problemlerin kaynağı nedir?
Cari açık ve enflasyonun arkasında ekonominin aşırı ısınması var. Çünkü 2017 Referandumu öncesinde dağıtılan kamu garantili krediler ve açıklanan vergi indirimleri, talebi yükseltti…Tüm bunların üzerine bir de Merkez Bankası'nın enflasyondaki artışı kompanse edici faiz artırımlarına gitmekten kaçınması eklendi. Faiz artmayınca yabancı yatırımcı enflasyon nedeniyle Türk tahvillerinden zarar etmeye başladı.
TL’deki değer kaybının yurttaşa yansıması nasıl olacak?
Zamlar, yeni vergiler ve işsizlik şeklinde yansıma olur. Özellikle ithal ürünlerin fiyatlarının çılgın seviyelere yükseleceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok. Artık herkesin cebinde iPhone'un son modelini göremeyeceğiz. İşsizlikte ani ve hızlı artışlar yaşanması da kaçınılmaz görünüyor. Eğer kurda geri çekilme olmazsa, enflasyonun yüzde 30’lara dayanacağını söyleyebiliriz. Yılbaşında özel sektör zamları ortalama yüzde 10 civarındaydı. Demek ki reel ücretlerde sadece bir yılda yüzde 10-20 arasında erime olacak. Sene sonunda şirketlerin krizi ve ekonomi genelindeki muhtemel eksi büyümeyi bahane göstererek enflasyonun etkisini giderici zamlardan kaçınacaklarını tahmin ediyorum. Yani reel ücretlerdeki erimenin etkisi önümüzdeki döneme yayılacak. Bu sürecin sendikal mücadeleyi ateşlemek gibi bir yan etkisi olacaktır…
Bundan sonra Türkiye ekonomisini ne bekliyor? Kısa ve orta vadede sizce hangi adımlar atılmalı?
Rahip Brunson krizinin çözüleceğini umut ediyorum. Veya umut etmek istiyorum, diyelim. Eğer akut sorun çözülürse yapısal sorunlarla baş başa kalırız. Cari açık ve enflasyonu indirmek için ekonomiyi „soğutmak“ gerekiyor. Ekonomiyi soğutmak, vergi indirimlerini kaldırmak ve kamu harcamalarını kısmak demek. Harcamaları kısmanın yolu Kanal İstanbul gibi büyük maliyeti olan altyapı projelerinin askıya alınmasından ve maalesef yeni vergiler salınmasından geçer. Bu arada eğitime, sağlığa yapılan harcamaların kısılacağını da söylemek zorundayız.
İktidar yerel seçim arifesinde bunu göze alabilir mi? Bence zor. Baz senaryoda akut sorun çözülür, kronik sorunlar devam eder. İyimser senaryoda hem akut sorun çözülür, hem de iktidar yapısal sorunlar olan cari açık ve enflasyonu çözmeye yönelik adımlar atar. Kötümser senaryoda ise ne yapısal sorunlar ne de Rahip Brunson ile ilgili adım atılır…
Geçen hafta liradaki değer kaybından Avrupa ve ABD borsaları da etkilendi. Krizin bulaşıcılığı konusunda fikirlerinizi alabilir miyim?
Bu daha derin bir mesele. Amerika 2008 Krizi'nin 1929 benzeri bir buhrana dönüşmesini engellemek için düşük faiz, ucuz para politikası izlemişti. Şimdi faizleri kademeli şekilde artırarak bu politikayı bitiriyor. Ucuz para döneminde Türkiye'nin de aralanında bulunduğu gelişen ülkelere akan sıcak paranın bir kısma eve geri dönüyor. Dolayısıyla sadece Türkiye değil tüm gelişen ülkeler diken üzerinde.
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye ile ilgili açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Almanya'nın Türkiye’nin istikrarsızlığa sürüklenmemesi gerektiğiyle ilgili açıklaması, AB ile Amerika’nın bakış farklılıklarını yansıtıyor. Biliyorsunuz Rusya konusunda da AB ile ABD arasında siyaset farklılıkları var; bilhassa Almanya, Rusya ile daha ılımlı ilişkiden yana. AB, burnunun dibindeki Türkiye’de olası istikrarsızlığın kendisini de hem siyasi hem ekonomik açıdan etkilemesinden ürküyor. Nitekim Türkiye’de yaşanan sarsıntı, Avrupa piyasalarında da düşüşlere neden oldu… Alman Hükümeti’nden yapılan açıklamada belirtildiği gibi Avrupa ile Türkiye arasında çok güçlü ticari ilişkiler var. Türkiye’nin ihracatının yaklaşık yarısı Avrupa’ya gidiyor. Almanya açısından da önemli bir ticaret bu. Örneğin Alman Büyükelçisi, Nisan ayında “Türkiye’deki Bosch fabrikası üretimi kesse Alman otomotiv sanayisi durur“ demişti.