Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Eylül'de MHP'nin Meclis'e sunduğu „Af Kanunu Teklifi“yle ilgili talimat verdiğini açıkladı.
İstanbul, Beyoğlu'nda 2016 yılında uyuşturucu çeteleri arasında bir çatışma çıktı. O sırada ailesiyle birlikte yoldan arabayla geçen 16 yaşındaki Berkay İ., vücuduna isabet eden 3 kurşun ile öldürüldü. Berkay İ.'yi öldüren kişi, „kasten adam öldürmediği“ gerekçesiyle müebbet yerine 25 yıl hapis cezası aldı. İnfaz yasası gereği cezaya 8 yıl indirim uygulandı; hüküm 17 yıla düştü. Oğlunu kaybeden aile, bu günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne taşınan „Af Kanunu Teklifi“ ile bu cezanın daha da düşeceğinden endişe duyuyor. Eğer teklif yasalaşırsa tutuklu ve hükümlülerin cezalarında 5 yıl indirime gidilecek.
Türkiye'de af tartışmasının gündeme gelmesinin sebeplerinden biri cezaevindeki doluluk oranlarıydı. Zira Adalet Bakanlığı'nın 2017 yılı sonu istatistiklerine göre Türkiye cezaevlerinde 228 bin 993 tutuklu ve hükümlü var. Cezaevlerinin yatak kapasitesi ise 208 bin 830. Fakat 24 Eylül günü teklifi meclise sunan MHP af konusunun doluluk oranlarından öte „bir ihtiyaç ve zorunluluk haline geldiği“ tezini savundu.
Berkay'ın babası Mehmet Zeki olası afla gelecek olan ceza indirimine şiddetle karşı çıkıyor. Bu durumun kendisini ve eşini bir kez daha yaralayacağını söylüyor: „Bu benim oğlumun yaşama şansını elinden alanları, mükafatlandırmak olmuyor mu?“
Kanun teklifinin kapsamına göre, Berkay'ın katili gibi, kasıtlı cinayet işlemeyenler çıkan aftan yararlanabilecek. Terörle mücadele kapsamındaki suçlar ve devletin güvenliğine karşı işlenen suçlaraysa af olmayacak. Türkiye'de siyasi fikirlerinden ötürü cezaevinde bulunan pek çok insan, terör suçlamalarıyla karşı karşıya olduğu için cezaevindeki avukatlar ya da gazetecilerin olası bir aftan yararlanması çok muhtemel değil.
Gündemdeki affın kapsamının genişletilmesi için sosyal medyada kampanyalar düzenleyenler de var. Kasten ve planlayarak adam öldürme suçundan hüküm giyen „kader mahkumlarının“ da affedilmesini istiyorlar. Güney Doğu'da üç yıl önce çocukların sokak kavgasıyla başlayan olay iki aile arasında bir kan davasına dönüştü. Çıkan kavgada 50 yaşlarında bir kişi öldürüldü. Aynı aileden iki kardeş de cezaevine girdi. Dışarıda olan üçüncü kardeş Mehmet Ünal*, abisinin iki eşinden 12 çocuğu olduğunu, çocuklarla yengesine bakamadığını söylüyor ve ekliyor: „Bir ihmal bir hata bir anlık bir kızgınlıkla herkesin başına gelebilecek bir iş, kader!“
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tüm bu tartışmalar içinde afın gündemde olmadığını net bir dille ifade etmişti. 6 Ekim günü partisinin toplandığı Kızılcahamam Kampı'nda: „Cezaevlerini boşaltmak için af çıkarılmaz“ demişti. MHP lideri Devlet Bahçeli de Erdoğan'a cevap olarak „Çok ciddi sosyal ve toplumsal boyut kazanmış, ihtiyaç haline gelmiş. Allah'ın izniyle affın çıkacağını ümit ediyorum.“ ifadelerini kullanmıştı.
16 Ekim Salı günü Hakim ve Cumhuriyet Savcısı Kura Töreni'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, „Arkadaşlarımızdan gündeme getirilen af tartışmasıyla uğraşmak yerine hem içeriğin hem uygulamanın mahşeri vicdana uygun hale getirilmesi yönünde bir çalışma başlatmalarını istedim. Bakanlığımız bu konudaki hazırlıkları sürdürüyor.“ dedi.
AKP ile MHP arasında yakın zamanda yaşanan benzer tartışmaların ardından uzlaşılar sağlandı. „Erken seçim“ ve „bedelli askerlik“ teklifleri gündeme geldiğinde AKP ve Erdoğan ilk başta benzer açıklamalar yapmış, sonra da teklifleri kabul etmişti. Zira geçmişte seçimleri erkene almayı „vatana ihanet“ olarak nitelendiren Erdoğan, 24 Haziran 2018'de erken seçime gitti. Keza bedelli askerlik konusu da haziran ayına kadar AKP cephesi tarafından defalarca reddedilirken, temmuz ayında Meclis'te kabul edildi. Yüzbinlerce kişi, bedelli askerlikten faydalanmak için 15 bin lira ödedi.
Gazeteci Hakkı Özdal, Erdoğan ile Bahçeli arasındaki af eksenli tartışmanın, 7 Haziran 2015'de kurulan ve kısa süre içinde alenileşen AKP ve MHP arasındaki ittifakın karşılaştığı ilk sorun değilse bile en zorlularından biri olmaya aday göründüğünü düşünüyor. Özdal'ın değerlendirmesi şu şekilde;
„İki parti konu Kürtler, azınlıklar ve işçilere karşı otoriter yaklaşımlar oldu mu ortaklıkta çok da zorlanmıyor. Mesele affa dayanınca işler biraz karışıyor. AKP daha dindar bir pozisyon alıp 'Kurbanları ancak kurban yakınları affedebilir“ derken MHP de ‚Asıl devlete karşı işlenen suçlar affedilemez‘ noktasında bir tutum alıyor.“
Af tartışmanın bir diğer boyutu ise, cezaevinden af ile çıkacak insanların tekrar suç işleme ihtimali. Türkiye'de af en son 2000 yılında yürürlüğe girdi. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in eşi Rahşan Ecevit tarafından gündeme getirildiği için „Rahşan Affı“ adıyla anılmıştı. Serbest kalan hükümlülerden bazıları bir süre sonra yeni suçlar işledi.
Eski İçişleri Bakanı Cemil Çiçek'in 2008'de bir soru önergesi üzerine paylaştığı rakamlara göre ‚2000‘ affıyla cezaevinden tahliye edilenlerin sayısı ise 33 bin 150’yi buldu. Afla cezaevinden çıkan 33 bin 150 kişiden 3 bin 507'si, geçen süre içerisinde yeniden suç işledi. Buna göre af yasasından yararlanarak tahliye edilen her 10 kişiden biri, yeniden suça karıştı.
*İsim değiştirilmiştir.