İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

„Türkiye'nin iklim değişikliği konusunda gerekli politikaya ve motivasyona sahip olduğunu düşünmüyorum.“

İklim değişikliği politikası aranıyor

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporunu, raporun başyazarlarından Profesör Murat Türkeş ile değerlendirdik.

BATUHAN SARICAN, 2018-10-31

Dünya ısınıyor… Sanayileşme öncesi döneme göre şimdiden 1 ºC’lik artış gerçeklemiş durumda. Söz konusu ısınma, kitaplarda okuduğumuz felaket senaryolarını gerçeğe dönüştürmeye çok yakın.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) yayınladığı “Küresel Isınma 1,5 ºC“ raporu, gerekli önlemleri alırsak söz konusu ısınmayı ve dolayısıyla olası felaketleri durdurabileceğimizi savunuyor. Raporun başyazarlarından Fiziki Coğrafyacı ve İklim Bilimci Emeritus Profesör Murat Türkeş raporda yer alan bulguları değerlendirdi.

taz.gazete: Küresel ısınma Türkiye'yi nasıl etkiliyor?

Murat Türkeş: Türkiye bir Akdeniz ülkesi olması itibariyle iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkelerden birisi. İklimsel değişkenliği çok yüksek. Dolayısıyla bu rapor Türkiye açısından da çok önemli. Türkiye'deki istasyonlarda son 80-90 yıl içinde 0.5 ile 3.5 derecelik sıcaklık artışları halihazırda gerçekleşmiş durumda. İklim değişikliğinin etkileri, yoğun kentleşmeyle birlikte daha da artıyor.

Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadelede gerekli önlemleri alıyor mu?

Türkiye'nin iklim değişikliğiyle küresel mücadeledeki görüşme süreçlerini başından beri takip edenler arasındayım. Türkiye, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) ne söylerse söylesin iklim değişikliği çerçeve sözleşmesindeki yeni anlaşmalarda yükümlülük almıyor. Ezcümle Türkiye, aralık ayı içinde Katoviçe'de gerçekleşecek toplantıya kaç kişi katılırsa katılsın iklim değişikliği konusunda gerekli politikaya ve motivasyona sahip olduğunu düşünmüyorum.

Peki, Türkiye’deki iktidarın ne yapması gerekiyor?

Karar vericilerin, hükümetin ve politikacıların, raporun bulgularını Türkiye penceresinden değerlendirmesi gerekiyor. Türkiye, Paris Anlaşması'ndan bağımsız olarak, kendi kalkınma yollarını, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında köklü bir biçimde değiştirmesi gerekiyor. Özellikle fosil yakıtlara dayalı sanayi ve enerji sisteminden daha az fosil yakıt tüketen ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelen yasal düzenlemeler yapmak mecburiyetinde.

Diğer ülkelerin durumu nedir?

Görünen o ki (çoğu OECD ve AB üyesi) gelişmiş ülkelerin ve bir bütün olarak dünya ülkelerinin sera gazı salımlarını azaltmaya yönelik istek ve becerileri henüz çok yetersiz düzeyde. Bu konuda herhangi bir ‚başarıdan‘ söz etmemiz maalesef olanaksız.

Bu yıl Japonya’da yaşanan aşırı sıcaklık dalgalarının yanı sıra Kaliforniya (ABD) ve Yunanistan’daki yangınlar iklim değişikliğiyle bağdaştırılıyor. Aşırı iklim olaylarındaki artışın iklim değişikliğiyle bağlantısı ne düzeyde?

Aşırı iklim olayları (örneğin şiddetli yağışlar, fırtınalar, seller ve taşkınların) etki ve sıklıklarının artması, küresel ısınmanın etkisiyle buharlaşmanın ve terlemenin artması yoluyla atmosfere daha fazla su buharı verilmesi sonucunda hidrolojik döngünün hızlanması iklim değişikliklerinin öngörülen sonuçlarından bir tanesi.

1980’li yıllardan itibaren daha belirgin olmak üzere sıcaklık ekstremlerinin yanında rastgele değişkenler dizisi içinde gözlenen en büyük ve en küçük değer olarak tanımlanan rekor sıcaklıklar da değişmiş durumda.

Durağan iklim koşullarına göre rekor kıran maksimum sıcaklıklar daha sık, rekor kıran minimum sıcaklıklar ise daha az kaydedilmeye başlandı.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) 1.5 derece raporunu da göz önünde bulundurursak bugün önlem almanın ekonomik açıdan önemi nedir?

Paris Anlaşması'nda iki hedef var; birisi 1.5 derecede sabit tutmak ya da 2 derecenin altında tutmak. Ekonomik açıdan konuşacak olursak; iklim değişikliğiyle mücadeleyi ne kadar geciktirirseniz o oranda daha fazla yükümlülük almanız gerekiyor. Çünkü kümülatif etki artıyor, atmosferdeki sera gazı salım miktarı artıyor. Hal böyle olunca da mücadele daha uzun daha masraflı oluyor ve ekonomiye o kadar yük bindiriyor. Yani bir an evvel önlem almak gerekiyor.

Devletlerin küresel ısınmayı 1.5 derecede tutmak için üzerine anlaştıkları Paris Anlaşması’nın yaptırım/yükümlülük açısından eksik olduğu düşünülüyor. Sizce Paris Anlaşması’nın eksik kalan yönleri nedir?

Paris Anlaşması’nın en büyük yetersizliği ya da zayıflığı, gelişmiş ülkelere ve gelişmekte olan ülkelere sayısal olarak belirlenmiş, sera gazı azaltım ve belirli düzeylerde tutma vb. gibi zorunlu yükümlülükler getirmemiş olması. Tüm hedefler, ülkelerin ve çeşitli bölgesel ya da ekonomik bütünleşme örgütlerinin gönüllü çabaları ve niyet beyanlarının başarısına bağlanmış durumda. Bu yüzden, Kyoto Protokolü’nün başarısızlığı da dikkate alındığında tüm bu şiddetli hava ve iklim olaylarını doğrudan engellemek kısa, orta ve uzun erimde pek olanaklı görünmüyor…

BATUHAN SARICAN, 2018-10-31
GERI
YAZAR HAKKINDA