İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

„Kendisi kazanınca milli irade, başkası kazanınca darbe“

Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde oyların yüzde 71'ini alan HDP eşbaşkan adayı Zeyyat Ceylan, YSK'nın verdiği kararla mazbatasını alamadı. Ceylan ile adaylık sürecini, seçim sonuçlarını ve YSK'nın kararını konuştuk.

SALIH YEŞIL, 2019-04-16

HDP'nin eş başkan adayı Zeyyat Ceylan, Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde 31 Mart yerel seçimlerinde oyların yüzde 71'ini aldı. En yakın rakibi AKP'li Hüseyin Beyoğlu'ndan 76 bin fazla oy alan Ceylan, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) verdiği kararla mazbatasını alamadı. Gerekçe, Ceylan'ın 2016 yılında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilmesiydi.

20 yıllık öğretmen olan Ceylan, Cizre’de 2015 yılında üyesi olduğu Eğitim ve Bilişim Emekçileri Sendikası ile birlikte bir günlük grev kararı aldı. Ceylan önce açığa alındı, ardından 29 Ekim 2016’da ihraç edildi. Sendikal faaliyetlerinden dolayı kendisine soruşturma açıldı. Öğretmenliğin ardından siyasete giren Ceylan ile adaylık süreci, seçim sonuçlarını ve kararını konuştuk.

taz.gazete: Seçildikten sonra iktidardaki AKP’den rakibiniz Hüseyin Beyoğlu, KHK ile ihraç edildiğiniz gerekçesiyle itirazda bulunarak mazbatanın kendisine verilmesini istedi. Ardından YSK, KHK ile ihraç edilen ve seçimi kazanan adaylara mazbata verilmeyeceğine dair karar aldı. Yani oyların yüzde 71’ini almanıza rağmen kazanamadınız. Yapılan itirazı ve ardından yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Zeyyat Ceylan: Adalet duygusunu zerre kadar içinde barındırmayan bir durum. Bize göre mazbatanın ikinci sıradaki kişiye verilmesi zulüm politikalarının bir sonucudur. Hiçbir meşruiyeti yoktur. Halkımız da bunu meşru olarak görmüyor. Belki süreç yeni başlamış olabilir ama uzun süren bir süreç olacaktır, sonucu ise bizim mücadelemiz belirleyecektir.

YSK'nın ne yapmasını beklerdiniz?

Biz 19 Şubat’ta YSK'ya başvurduk. 3 Mart’ta adaylığım onayladı. YSK adayların nihai listelerini açıkladığı tarih 3 Mart’tır. Haliyle 19 Şubat ile 3 Mart tarihleri arasında YSK’nın bizi araştırma, inceleme ve bizim hakkımızda bilgi toplama gibi bir imkanı vardı. Bizim haksızlık olarak gördüğümüz ve eleştirdiğimiz nokta da burasıdır. Adaylığımız belirttiğimiz dönemde veto edilmiş olsaydı, ne ben ne de partim mağdur olurdu. Veto kararının doğru olduğunu söylemiyorum ama yarış başlamadan böylesi bir karar alınsaydı daha doğru bir karar olurdu.

Yani YSK'nın başvurunuzu kabul etmeden önce seçme ve seçilme yeterliliğine dair bir ihtarı olmadı mı?

Hayır. Başvurduğumuzda „başvurunuzu KHK’dan dolayı reddediyoruz“ diyebilirlerdi. Bunu da demediler. Sonuç olarak ben, partim ve 116 bin seçmenim mağdur edildi. Kaldı ki KHK’dan ihraç edilenlerin seçilmemesine ilişkin bizden önce bir emsal yok. Şu anda parlamentoda hem CHP’den hem de HDP’den KHK ile ihraç edilmiş milletvekilleri var. KHK ile ihraç edilenlerle ilgili memuriyetten men kararı veriliyor. Belediye başkanlığı bir kamu hizmetidir, memurluk değildir. Memurlar 657 sayılı Kanunu’na tabidir. Hakkımızdaki kararlar OHAL döneminde alınmıştır, normal hukuk normları geçerli olmuş olsaydı şu anda YSK’nın bu kararının bir geçerliliği olmazdı.

YSK kararlarını iktidarın baskısı altında aldığına dair eleştiriler var. YSK’nın bu kararı almasında itiraz eden tarafın iktidar partisinden olmasının etkili olduğunu düşünüyor musunuz?

Yüzde yüz etkili olduğuna eminiz. Seçimlerin ardından YSK’ya yapılan itirazlarda da şöyle tuhaf bir görüntü var: AKP’nin itirazlarının yüzde 80’i, MHP’nin yüzde 50-60’ı, CHP’nin yüzde 40-50’si kabul edildi. HDP’nin ise hiçbir itirazı kabul edilmedi. Şırnak’ta bu görüldü. Şehir dışından kente binlerce asker kaydırıldı. Otobüslerle, tanklarla asker ve polis getirildi, onlara oy kullandırtıldı. Sadece Şırnak merkezde 10 binin üzerinde asker ve polis seçmenden bahsediliyor. Seçimin sonucu değiştirildi. Seçim orada ikamet edenlerin, halkın oylarıyla belirlediği bir süreçtir. Bu konudaki itirazlarımız kabul edilmedi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan düzenlediği seçim mitingleri sırasında “sonuca göre adımlarımızı atacağız“ yönünde tehditte bulunmuştu. Bunun sizlere yönelik bir tehdit olduğunu düşünmüş müydünüz?

Bu tehdit diliyle “benden başka alternatif yoktur“ havası yaratmaya çalıştı. Burada hem seçmeni hem de bizi korkutmaya çalıştı. Seçmenin tercihi değiştirmeye çalıştı. Haliyle tutmadı. Biz bu planları gördük, onun için Kürdistan’da kazanma Batı’da ise AKP’ye kaybettirme stratejisi izledik. Seçmenlerimizden Batı’da AKP dışındaki adaylara destek vermesini istedik. Stratejimiz başarılı oldu. Sonuç onların öngördüğü şekilde olmadı. Bizim stratejimiz belirleyici oldu.

Eski Eş Genel Başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’la birlikte birçok milletvekili, belediye başkanı, parti üyesi cezaevinde. Kampanyanızı hangi koşullar altında sürdürmüştünüz?

Kampanyamız, demokratik bir ortamda yürümedi. Medya zaten hiçbir etkinliğimizi vermedi. Seçim çalışmalarımızı ve büro açılışımızı onlarca zırhlı ve TOMA araçları, robokop maskeli polisler arasında yaptık. Slogan atmanın, yürüyüş yapmanın, afiş asmanın, müzik çalmanın, zılgıt atmanın yasak olduğu, atanların gözaltına alındığı bir seçim çalışması yürüttük- buna kampanya denirse tabi. Buna rağmen büyük bir başarı yakaladık. Ortaya çıkan tablo Türkiye’nin demokratikleşmesine zemin hazırlayan bir tablodur. AKP ve MHP’nin büyükşehirlerde kaybetmelerini sağladık.

Ancak sonuç olarak bazı bölgelerde seçimi kaybedenler, kazanmış ilan edildi. Bu şartlar altında Türkiye’de seçmenleri bir kez daha sandığa gitmeye ikna edebilir misiniz?

Biz seçmenimizle doğrudan bir diyaloğa sahibiz. HDP olarak ezilenlerin, hakkı yenenlerin, dini inancından, kimliğinden dolayı ötekileştirilenlerin partisiyiz. Büyük iddiaları olan bir partidir, seçmeni de bu durumunu iyi kavramaktadır. Elbette bu durum seçmenin, seçimlere olan güvenini sarsar; adil ve demokratik seçimlere güveni sarsar. Ama HDP seçmeni, partisiyle bütünleşmiş bir seçmendir.

İstanbul'da da seçimleri kazanan Ekrem İmamoğlu'na hala mazbatası verilmedi…

İktidarın şöyle bir dili var: Kendisi kazanınca milli irade başardı, başkası sandıktan çıkınca milli iradeye darbe diyor. Madem böyle, niye seçime gidiyorsunuz? İktidar İstanbul’daki seçimin sonuçlarını hazmedemedi. YSK da iktidarın baskısı altında parçalı parçalı kararlar vererek sürekli süreci uzatmaya çalışıyor. Seçimi CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu kazandı. Mazbatasının en kısa sürede verilmesi gerekir.

YSK'ya karşı nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorsunuz?

Olağanüstü itiraz yolu benzeri itirazlar var. Bir de bizim durumumuzda, YSK kendi görev kapsamına girmeyen bir konuda karar verdi. Seçme ve seçilme hakkımız ihlal edildi, bu YSK’nın karar ve yetkisinde değildir. Bu anayasal bir haktır. Haliyle biz Anayasa Mahkemesi'ne başvurma hakkına sahibiz. Ret cevabı alırsak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yolu bize açılmış olur.

SALIH YEŞIL, 2019-04-16
GERI
YAZAR HAKKINDA