İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

Aksakoğlu'na tahliye, Kavala'nın tutukluluğuna devam

16 kişinin müebbet hapis istemiyle yargılandığı Gezi Davası'nda mahkeme, Yigit Aksakoğlu'nun tahliyesine, Osman Kavala'nın ise tutukluluğunun devamına varar verdi.

BARIŞ ALTINTAŞ, 2019-06-25

Gezi davasının ilk duruşmasının görüleceği mahkemenin Silivri Cezaevi Kampüsü’ndeki salonuna gelirken jandarma kontrol noktasında trafik sıkışmış durumdaydı. Kontrol noktasını geçince dışarıdaki alanda yüzlerce kişi vardı. Bu, İstanbul'un 80 km uzağındaki Silivri’deki mahkemede şimdiye kadar görülen en büyük katılımlardan biri. Mahkeme salonuna giriş prosedürleri her zamanki gibi keyfiydi. İçeride ise Gezi Direnişi sanıkları hakkında hazırlanan iddianamenin absürdlüğünü yansıtacak sayıda kolluk görevlisi vardı.

16 hak savunucusunun ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılandığı davada 2013'te meydana gelen eylemleri, bir „darbe girişimi“ olarak nitelendiriliyor. Sanıkların eylemleri örgütleyen ve finanse eden kişiler olduğu ileri sürülüyor. Haklarındaki dokuz suçlama arasında „Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek“ de var.

İddianamede Osman Kavala, Ali Hakan Altınay, Ayşe Mücella Yapıcı, Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Çiğdem Mater Utku, Gökçe Yılmaz Handan, Meltem Arıkan Hanzade, Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekçi, Mehmet Ali Alabora, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Aksakoğlu ve Yiğit Ali Ekmekçi’nin isimleri yer alıyor.

İddianame firari savcı tarafından hazırlandı

2013 yılında meydana gelen Gezi Direnişi'nin burada yargılanan 16 kişi tarafından organize edildiğini söylemek için yazılmış 657 sayfalık iddianame beklendiği üzere duruşma sırasında okunmadı. Mahkeme Başkanı’nın sunduğu oldukça kısa bir özetten sonra ifadelerin alınmasına iki tutuklu sanıkla beraber başlandı. Duruşmanın ilk gününde sanıkların savunma yönünde ortak bir strateji belirlemediği görüldü. Bazı sanıklar Gezi’nin değerlerini savunulması gerektiğine vurgu yaparken, diğerleri soruşturmanın Türkiye’de Fethullah Gülen cemaatine (FETÖ) bağlı savcılarca başlatıldığına dikkat çekti.

Gezi Direnişi ile ilgili daha önce Mart 2014’te bir kez dava açılmış, Nisan 2015’te mahkeme tüm sanıkların beraatine karar vermişti. Ancak eylemlerden 6 yıl sonra, Mart 2019'da sanıkları yeni suçlarla itham eden ikinci iddianamenin kabul edilmesiyle Gezi davası yeniden açılmış oldu. Bu ikinci davayı açan savcı Muammer Akkaş, şu anda „FETÖ“ soruşturmaları nedeniyle firari durumda.

Kavala'nın 600 gün sonra gelen savunması

Çoğu siyasi davanın aksine, tutuklu sanıklar Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu salona getirildiğinde kopan alkışlar, mahkeme heyeti tarafından kesintiye uğratılmadı. Kavala 600 gündür, Aksakoğlu ise 7 aydır cezaevinde bulunuyor.

Foto: dpa

Savunması için söz alan iş insanı Osman Kavala'nın soğukkanlı ve sakin duruşu savunmasına da yansıyordu. Hukuksuz telefon dinlemelerle ve birbiriyle hiçbir bağlantısı olmayan olayların sadece yan yana konulmasıyla oluşturulan iddialar yüzünden 600 gündür tutuklu olmasına rağmen öfkeli değildi. Üyesi olduğu Açık Toplum Vakfı’nın George Soros bağlantılı Açık Toplum Enstitüsü ile ilişkili olduğu ve bu enstitünün çeşitli ülkelerde isyanlar kurguladığı iddiasına cevap verirken halk hareketlerinin neden iddianamede anlatıldığı gibi “dış güçlerce“ finanse edilmiş olamayacağını Mısır ve Tunus'tan da örnekler sunarak anlattı.

Osman Kavala, her şeyden önce hangi gerekçelerle tutuklu olduğunu bilmek istiyordu: „Gezi'yi finanse ettiğim yönünde tek bir delil yokken, MASAK raporları da bunları tespit etmişken tutukluluğumuz devam etti. Hangi delile dayanarak bu oldu?“

Tutuklu yargılanan bir diğer sanık, Anadolu Kültür çalışanı Yiğit Aksakoğlu da hakkındaki suçlamaları reddederken aynı soruyu soruyordu: „Gezi’de bir gece yatmışlığım bile yok. 220 gün cezaevinde yatacağımı bilseydim, bir gece Gezi’de yatardım. Gezi ile ilgili bir tane tweetim yok. Koca eylemi organize etmişim ama bir tane WhatsApp grubum yok. O zaman ben neden aylardır tutukluyum?“ Aksakoğlu, yaptığı savunmada, bunun hayatında gördüğü ilk iddianame olduğunu, eğer tüm iddianameler böyleyse, bunun yargının mevcut durumunu gösterdiğini belirtti.

„İddianame film senaryosu olsa reddedilirdi“

Daha önce aynı kanıtlar temelinde benzer suçlamalarla yargılandığı davadan beraat ettiğini hatırlatan Taksim Dayanışması sözcülerinden Mücella Yapıcı ise mahkeme heyetine şu soruyu yöneltti: „Aynı iddianame, aynı taleplerle altı yıl sonra yine yargılanıyorum. Bu kez ağırlaştırılmış müebbet, 2.970 yıl hapis, 160 bin TL para cezası ile cezalandırılmam isteniyor. Şimdi ben soruyorum, ben nasıl bir savunma yapmalıyım?“

Sanıklardan film yapımcısı Çiğdem Mater ise hukuka aykırı yolla toplanan delillerden türetilip kendisine yöneltilen suçlamalardan bahsetti: „Olmayan bir filmi çekmekle suçlanıyorum“. Ve ardından iddianameyi bir sinemacı gözüyle değerlendirerek „Bu iddianame eğer bir film senaryosu olsaydı mantıksız hataları nedeniyle reddedilirdi ama burada hayatın sinemadan daha kurgu olduğunun göstergesidir“ dedi. Bu beyanların ardından duruşma, ertesi sabah devam etmek üzere sona erdi.

Foto: Tarık Tolunay
„Gezi barışma, kucaklaşmadır“

Gezi Davası'nın ikinci gününde sanıkların Gezi Direnişi ile ilgili beyanları ve iddianemenin eylemleri kriminalize etme çabasına yönelik tepkileri öne çıktı. Şehir ve bölge plancısı ve akademisyen Tayfun Kahraman, Gezi Direnişi'nin hangi politik koşullarda ortaya çıktığını anlatırken „Gezi, temsil eksikliği hissedenlerin tepkisidir. Gezi barışma, kucaklaşmadır“ ifadelerini kullandı. İddianamenin somut olaylardan ne kadar kopuk olduğunun altını çizen Kahraman, „İddianamenin başarısız bir senaryodan farkı yoktur. Hiçbir kurum, para ya da örgüt böyle birbirinden farklı kitleleri bir araya getiremez,“ dedi.

Aynı davada yargılanan Taksim Dayanışması sözcüsü avukat Can Atalay ise iddianamedeki ithamlarla Gezi sürecinin şaibeli hale getirilmesine karşı çıktı: „Gezi bu memleketin eşitlik, özgürlük ve adalet umududur. Bu ise iddianame Türkiye tarihinin en onurlu toplumsal olaylarını karalama çabasıdır. Gezi öyle bir şey ki aradan 6 yıl geçmesine rağmen hiç karalanmamış bir umut. İnsanların barışma kararlılığının iradesi.“

Davada yargılanan Mine Özerden de Gezi Direnişi'nin anonim karakterine dikkat çekti ve „Gezi onurlu ve toplumsal bir olaydır. Buradaki 16 kişinin omuzuna yüklenemeyecek kadar büyük bir harekettir“ açıklamasında bulundu.

Sanıkların ifadelerinin ardından tutuklu sanıkların avukatlarının savunmalarına geçildi. Osman Kavala'nın avukatı Köksal Bayraktar, Gezi eylemlerinin cebir ve şiddet içermediğine vurgu yaptı: „İstifa çağrısı, hükümeti eleştirmek, hükümet aleyhine protesto yapmak hiçbir zaman ‚Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçu‘ içerisinde değildir“ dedi.

Yiğit Aksakoğlu'nun avukatı Turgut Kazan ise „Sivil itaatsizlik eylemlerini TCK 312'den (halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçlamasıyla) yargılamak hukuk katliamıdır“ açıklamasında bulundu. Ardından iddianemeden şu anektodu aktararak yargılama sürecini eleştirdi: „Kanıtlar arasında müvekkilim elinde kocaman bir paket tuvalet kağıdı ile ofisine girdiği bir fotoğraf var. Savcılık bunu örgütsel faaliyet olarak ele almış.“

Savunmaların ardından duruşma savcısına mütalaası soruldu. Savcı, Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu’nun, üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyetinin dikkate alınarak tutukluluk hallerinin devamını istedi. Ara kararda Yigit Aksakoğlu tahliye edilirken Osman Kavala'nın tutukluğuna devam kararı verildi. Bir sonraki duruşma, 18-19 Temmuz'da Silivri'de görülecek.

BARIŞ ALTINTAŞ, 2019-06-25
GERI
YAZAR HAKKINDA