31 Mart yerel seçimlerinde yüzde 63 oy ile seçilen Diyarbakır Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı, İçişleri Bakanlığı'nca görevden alındı. Mızraklı ile yaşananları konuştuk.
Bu sabah neler yaşandığını anlatabilir misiniz?
Geceden itibaren sosyal medya başta olmak üzere çeşitli iletişim kanallarında dolaşıma sokulan ve medyaya da yansıyan duyumlarımız vardı. Bu çerçevede gece boyu ayaktaydık ve saat dört buçuktan itibaren belediye binasının etrafında zırhlı araçlar tarafından kuşatma oluşturuldu. Arkasından saat altıya doğru binaya girildiğinin haberini aldık. Ben saat yediye yirmi kala oradaydım, belediyeye girişim engellendi. Görevden alındığıma ilişkin bir tebligat bulunduğu ifade edildi.
Bu tebligat kim tarafından yapıldı?
Güvenlik şubedeki polis memurları bana bunu söyledi. Akabinde yaklaşık 8-10 dakika sonra Vali yardımcısının eşliğinde belediyeye geçtik. Orada tebligatı yaptılar. Ben oraya sadece tarihe bir not düşmek anlamında bir not yazdım. Bunun hukuksuz olduğunu, seçmen iradesine rağmen yapılmış bu türden bir görevden uzaklaştırmanın demokrasiye, anayasaya ve yasalara aykırı olduğunu, bu tebligatı imzalamanın onursuzluk olduğunu not ederek, tebligatı imzalamayacağımı belirttim.
Belediye çalışanları içeriye girebiliyor muydu?
Belediye adeta bir polis ordusu tarafından tutulmuştu. Binanın etrafı yeniden, o eski günlerdeki gibi bariyerlerle çevrilmişti. Çalışanlar da içeriye giremedi. Zaten daha sonraki saatlerde de alınmadılar. Şu anki mevcut il valisinin kayyım olarak atandığı ifade ediliyordu. Dolayısıyla bugün, Türkiye açısından bir siyasi milada dönüşmüştür. 19 Ağustos 2019'un siyaset ve hukuk tarihi açısından ciddi yansımaları olacaktır. Özellikle umut ve güven biriktirmeye başlamış olan topluma adeta yeniden umutsuzluk aşılanmaya çalışılmıştır. Ama ben şunu çok iyi görüyorum ki cesaret büyüyor, umut büyüyor. İstedikleri kadar bu yöntemleri kullansınlar umut kazanacaktır.
Diyarbakır halkı bu kararı protesto edebildi mi?
Kentin birçok noktasında protesto girişimleri söz konusu oldu. Ama bu protestolara karşı hukuk dışı polis müdaheleleri oldu. Anayasa'nın yurttaşlara sağlamış olduğu haklar hiçe sayılarak polis zoruyla engellemeler yaşandı. Medyaya yansıyan videolarda da görüldüğü üzere milletvekillerinden parti örgütü çalışanlarına kadar herkese müdahale edildi. Yine eşzamanlı olarak geceden itibaren yüzlerce insan başta Diyarbakır olmak üzere pek çok yerde gözaltına alındı.
İçişleri Bakanlığı 418 kişinin gözaltına alındığını belirtiyor. Kimlerden oluşuyordu bu insanlar?
Bu sayının içinde HDP, DBP ve DTK'nin üyeleri ve yöneticileri yanında belediye meclislerinden kişiler de var. Dünyanın hiçbir yerinde 400 kişinin gözaltına alınması sıradan bir olay değildir. Bir yandan böyle bir girişimde bulunurken, bir yandan da 31 Mart'taki yerel seçim sonuçlarını adeta ilga eden bir hukuksuzluk durumuyla karşı karşıyayız. Seçmen iradesinin gaspının ötesinde demokrasinin bugüne kadar biriktirmiş olduğu kuralları ve erdemi tüketen, Türkiye'deki gerek siyaset kurumlarını, gerek sivil toplumu, gerek basını adeta bir ahlak sınavından geçiren bir süreçtir. Bu çerçevede Türkiye'de demokrasi ve hukuk değerlerine inanan herkesin itirazını yükseltmesi gerekiyor. Bunun kime ve ne için yapıldığı ayrıntıda kalmaktadır. Esas olan, demokrasinin aldığı yaradır.
Bir eylem planınız var mı?
Bizim eylemlerimiz demokratik olacak, sivil düzeyde itirazımızı yükselteceğiz. Sivil itaatsizlik gibi demokratik yöntemler olabilir. Bu konuda partimizin genel merkezinin yapacağı açıklamalar oldu. Bundan sonra da olacaktır. Biz bu irade gaspına teslim olmayı bir onursuzluk olarak addederiz. Bu çerçevesinde onur çizgisinden geriye bir adım dahi atmayan bir tutum içerisinde olacağız.