Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin yüksek oy aldığı Brandenburg ve Saksonya eyalet seçimlerinin sonuçları, hem doğu hem de batıda bir şeylerin değişmesi gerektiğini gösteriyor.
Almanya'nın doğusundaki Saksonya ve Brandenburg eyaletlerinde seçimlerin düzenlendiği 1 Eylül gecesi, eski tenis tanrısı Boris Becker, Amerika Açık Tenis Turnuvası’na katılmak için New York’taydı. Becker vakit ayırıp haberlere bakmış ve Twitter’da şaşkın bir şekilde “Almanya’da neler oluyor?!?“ diye yazmış. “Saksonya ve Brandenburg’taki seçimler… endişelenmeli miyiz?“
Bir doğu Almanyalı, bu soruya derhal “evet, 'endişelenmelisiniz’, keza 'biz’ de endişeleniyoruz“ diye cevap verebilir. Çünkü beklentilerin aksine tüm doğu Almanyalılar Nazi değillerdir. Becker’in sorusunun altında yatan aslında şu: Almanya’nın güneyinde yer alan Baden-Württemberg doğumlu Boris Becker “biz“ derken kimleri kast ediyor? Becker’ın ifadesi empati barındırsa da, aslında soyut bir kavram olan “biz“ ve “onlar“ ayrımlarına dokunuyor. Uzak akrabalara duygusal bir siyasi mesaj mahiyetinde.
Berlin duvarının yıkılmasından otuz yıl sonra bile birçok batı Almanyalı, doğu Almanya’yı ülkeleri olarak görmüyor. Kendilerini ikinci sınıf vatandaş olarak gören doğu Almanyalıların oranı ise artışta. Yeni düzenlenen bir ankete göre doğu Almanyalıların yüzde 27’si “Almanya’da yaşayan diğer insanlar daha iyi durumda, ama ben değilim“ diye düşünüyor.
İçişleri Bakanlığı’nın gelir, emeklilik ve mülkiyet verilerine bakıldığında doğu Almanyalıların iddialarını göz ardı etmek mümkün değil. Az mal varlığı olan, her geçen gün sayısı azalan doktorlara ulaşmak için uzun yollar kat eden ve çoğunluğu çok da genç olmayan erkeklerden oluşan insanların yaşadığı doğu Almanya’da aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) boşuna kazanmıyor. Doğu Almanya sakinlerinin yüzde 36’sı, 65 yaşının üstünde. Ifo Enstitüsüne göre, bu oran 2030 yılında yüzde 65’i bulacak.
Durumun bu şekilde kalmasını istemiyorsak, ülkede bir şeylerin temelden değişmesi gerek. AfD’nin seçim başarısından da gördüğümüz üzere, aksi takdirde anti-demokratlar gücü ele geçirecekler. Doğu Almanya, demokrasinin yıkılması için yürütülen işlemlerin üssü olmak üzere ele geçirilecek. Ve bu durum şüphesiz, federal Almanya’da yaşayan her bireyi etkileyecek.
Doğu ve Batı Almanya arasındaki ilişki, boşanmanın söz konusu olmadığı bir evlilik gibi ele alınmalı: Taraflardan birinin sıkıntısı olunca, iki taraf da zorda kalıyor. Folk müziği efsanesi Woody Guthrie’nin sözleriyle ifade edecek olursak: “This land is your land,“ yani burası sizin ülkeniz. Ama benim de ülkem: “Burası benim ülkem.“ Bu iki talebi birleştirmek yakın geleceğin görevi. Doğu Almanyalılara anlayışsızlıkla kafa sallamak ve göreve gelecek CDU ve SPD eyalet başbakanlarının Saksonya ve Brandenburg’a gelecek beş sene içerisinde bir şekilde demokrasi getireceklerini ummak artık bir seçenek değil.
Bu ülkeyi birleştirmek için siyasi ve psiko-sosyal yaklaşımlar var. Anahtar sözcükler: değişim, takdir etme ve (doğru) kelime seçimi. Bu beklenti tüm siyasi görüşten olanlar için geçerli.
Artık iki yıldır görevde olan Berlin’deki koalisyon hükümeti, görev başlangıcında söz verdiği yapısal değişikliği yürürlüğe sokmak için nihayet yeterli güce sahip. Koalisyon sözleşmesinde kabul edilen temel emeklilik maaşı nihayet getirilmeli. Temel emeklilik sadece Doğu Almanyalılara verilecek sadakayla alakalı değil, Batıda da buna ihtiyaç duyan birçok insan var. Federal hükümet ve yerel hükümetler, eğitime ve kamusal altyapıya ciddi yatırımlar yapmalı, her çocuk iyi okullara ve anaokullarına gitme hakkına sahip olmalı. Mesleki ve yüksek eğitim dahil olmak üzere eğitimin daha yüksek geliri olan kişiler için bir ayrıcalığa dönüşmüş olması utanç verici. Hızlı internet o kadar önemli ki, talep etmesi bile saçma geliyor. Göçün daha iyi organize edilmesi gerektiği ise aşikar.
Ancak AfD’nin Saksonya’da yüzde 27,5, Brandenburg’da ise yüzde 23,5 oy aldığı bir durumda, kim doğu Almanya’ya göç etmek ister ki? İşte burada kendinizi ve başkalarını takdir etmeniz söz konusu oluyor. Kimse şirketini, ailesini ya da fikirlerini, sağın her geçen gün daha fazla siyasi güç kazandığı, beyaz olmayan ya da vatandaşlık hakları için kampanya yürüten insanların artık güven içerisinde yaşayamayacağı bir bölgeye gitmek istemez. Barışçıl bir hayat, iyi bir birliktelik için en temel koşul.
Belediye başkanları, yerel meclisler ve dernekler, belediyelerin etnik deney alanları olmadığını net bir şekilde ortaya koymalı. Seçim sonuçlarında görülüyor: Siyasetin tereddüt etmediği ve net olduğu yerlerde kendine güvenen toplumlar ortaya çıkıyor. Herkesin kendi gölgesinden korktuğu ve komşularını neredeyse hiç tanımadığı yerlerde ise ortaya kendini şerif ilan edenler çıkıyor ve her bahçenin çitine bir yasak işareti konuyor. Woody Guthrie, “This land was made for you and me“, bu ülke senin ve benim için yapıldı“ diyor. Herkes için.
Doğu Almanya başarı hikayelerini sadece kendinden emin bir şekilde sunmakla kalmamalı, aksine bu başarıları fiili olarak iktidara katılıma dönüştürmeli. Rakamlar ortada: Nüfusun yüzde 17’sini oluşturan doğu Almanyalıların yalnızca yüzde 1.7’si iktidarda. Mecklenburg ya da Magdeburg’lu bireylerin devlet mercilerinde, yönetim kurumlarında, üniversitelerde ve mahkemelerde yüksek pozisyonlara gelmeleri, duvarın yıkılışından otuz yıl sonrası için biraz çağ dışı görünebilir.
İnsanların nereli olduğu çok da önemli olmamalı, değil mi? Durum böyle olsaydı, iyi işler de daha adil dağıtılmış olurdu. “Burası senin ülken“ ibaresi her daim sorumluluk almak anlamına geliyor. Bunun anlamı, acıma duygusuyla istemsiz bir şekilde hibe vermek de değil. İnsanların nereli olduğuna ve elit çevrelerdeki statülerine bakmak kolay bir iş.
Bir de dil var tabii. Sadece Boris Becker’in değil, siyasetin de manevra alanı var. Seçimlerin düzenlendiği Pazar gününden birkaç gün önce ZDF, Almanya Federal Hükümeti Başkanına, Doğu ve Batı Almanya’nın neden halen birbirlerini tanımadığını sordu. Almanya’nın yeniden birleşmesinin en önemli aktörlerden biri olan Wolfgang Schäuble, “Doğu’da yaşayanlar 1990’lardan bu yana birçok değişikliğe 'katlanmak’ zorunda kaldı. Bence bunu anlamamız gerekiyor. Yeni eyaletlerdeki (Saksonya gibi eskiden Doğu Almanya’da olan) vatandaşlarımızdan deneyimlerini paylaşmalarını dahi isteyebiliriz.“ diye cevap verdi.
Biz ve vatandaşlarımız, yeni eyaletler, paylaşmak- bu sözcükler ne kadar iyi niyetli de olsa nihayetinde artık sürdüremeyeceğimiz, ihmalkar bir dile ait. Saksonya ve Brandenburg’da alınan sonuçların ardından ve Ekim sonunda Thüringen’de yapılacak seçimlerden önce bu dilin artık kullanılmaması gerek. Bu ülke senin ülken ya da benim ülkem değil. Bu ülke gerçekten de hepimizin ülkesi.
Almancasından çeviren: Merve Namlı