Cumhuriyet gazetesinin eski yazar ve yöneticisi beş kişi Yargıtay’ın kararı ile artık özgür. Peki bu karar gazetecilerin yargılandığı diğer davaları nasıl etkiler?
Cumhuriyet gazetesi davasında 25 Nisan 2018’de gazetenin yazarı, muhabiri, çizeri, avukatı ve yöneticisi 14 kişi, gazetede yayımlanan yazı ve haberler gerekçe gösterilerek 2,5 yıl ila 8 yıl arasında değişen miktarlarda hapis cezasına mahkûm edilmişti. Bu kişilerden altısı temyiz sürecinin sonuçlanmasını beklerken, altısı da kanundaki bir tutarsızlıktan kaynaklı olarak Nisan 2019'da cezaevine girmişti. Meclisin bir hak ihlaline varan bu tutarsızlığı gidermek için gerekli adımları atması gerektiği konuşulurken, davanın seyrini değiştirecek gelişme Yargıtay cephesinde yaşandı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhuriyet Davası ile ilgili 16 Temmuz’da açıkladığı tebliğnamede, gazetecilerle ilgili mahkûmiyet kararlarının bozulmasını istedi. Bu görüşün cezaevinde bulunan Musa Kart, Güray Öz, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör ve Önder Çelik’in durumuna da etki etmesi istendi. Başsavcılık ayrıca, davanın temel suçlaması olan “yayın politikasının değişikliğiyle örgüte yardım edildiği“ iddiasının da olgusal olmadığını belirtti. Bir gün sonra dava avukatları, Yargıtay’ın ilgili ceza dairesine infazın durdurulması için dilekçe sundu.
Beklenen karar nihayet 12 Eylül günü verildi. Ancak beş kişinin cezaevinden çıkmasını sağlayan bu karar, eksikti. Çünkü aynı davada gazetenin, sosyal medya paylaşımları nedeniyle “terör örgüt propagandası yapma“ suçundan üç yıl hapis cezasına mahkûm edilen muhasebe servisi çalışanı Emre İper’in cezası onanmıştı. Ayrıca HDP Milletvekili ve eski Cumhuriyet muhabiri Ahmet Şık’ın gazetecilik faaliyetlerinin “terör örgütlerinin açıklamalarını basma veya yayınlama“, “terör örgütü propagandası yapma“ ve “devletin kurumlarını ve organlarını aşağılama“ suçlamasıyla cezalandırılması isteniyordu.
Peki bu eksik karar haber ve yazıların delil olduğu, yazarlara ve muhabirlere terör suçlamasının yöneltildiği gazetecilik davalarını etkileyecek mi? Bu davalardan biri olan Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak davasının avukatlarından Figen Çalıkuşu, kararın “gazeteciliğin, düşüncenin ve ifadenin zamanın ruhuna uygun sebeplerle suç sayılmasının önüne geçmek için önemli bir köşe taşı olacağını“ düşünüyor.
Gazetecilik faaliyetlerinin, yazıların ve haberlerin suçlama konusu yapıldığı diğer davalarda da Cumhuriyet gazetesi davasında olduğu gibi yazarlar, muhabirler ve kurum yöneticileri yazılar ve haberler nedeniyle yargılanıyor. Terör örgütlerine yardım ve terör örgütü üyeliği suçlarından cezalandırılmaları isteniyor.
Sözcü gazetesi davasının 4 Eylül’de yapılan duruşmasında hükmün açıklanması bekleniyordu. Ancak mahkeme hükmü açıklamadı ve davayı erteledi. Çünkü dava avukatları Cumhuriyet davası kapsamında açıklanması beklenen Yargıtay kararının bu davayı etkileyeceğini söylemişti. Mahkemenin 28 Ekim'de yapılacak bir sonraki duruşmada Yargıtay’ın kararı doğrultusunda beraat kararı vermesi bekleniyor.
Yazarlar Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak “Anayasa’yı ihlal“ suçundan yargılandılar ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edildiler. Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan dava kapsamında üç yıldır tutuklu bulunuyor. Bu davada da suçun delilleri sanıkların yazdığı yazılar, kitaplar ve katıldıkları programlarda söylediği sözlerdi. Dava kapsamında verilen ağır ceza, 5 Temmuz’da Yargıtay tarafından bozuldu. Ancak bu karar onlara özgürlük getirmedi. Yargıtay, bozma kararında “terör örgütlerine yardım“ suçundan ceza verilmesi gerektiğini belirtti. Bozma kararı sonrası ilk duruşma 8 Ekim'de yapılacak.
Özgür Gündem gazetesinin yayın danışma kurulu üyeleri yazar Aslı Erdoğan, dilbilimci-yazar Necmiye Alpay ve imtiyaz sahibi Kemal Sancılı’nın da aralarında bulunduğu dokuz gazetecinin yargılandığı davada da suç delilleri yazılar ve haberler. Sanıklara “silahlı terör örgütüne üye olma, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, terör örgütünün propagandasını yapmak“ suçlaması yöneltiliyor. Davanın bir sonraki duruşması 28 Kasım’da görülecek.
Cumhuriyet davasının devam ettiği sıralarda bu davanın diğer gazeteciler için „korkutma ve yıldırma“ davası olduğu yorumları yapılmıştı. Şimdi aynı dava için verilen Yargıtay kararı diğer gazetecilik davaları için emsal niteliği taşıyacak mı? Anayasa Mahkemesi kararlarının dahi bir dönem mahkemeler tarafından dikkate alınmadığı hususu akıllara geldiğinde bu sorunun siyasi ve hukuki olmak üzere iki yanıtı var. Mahkemelerin siyasetten mi yoksa hukuktan mı yana olduğunu bu davalarda verilecek kararlarla anlayacağız.