Dünya genelinde 150 ülkede düzenlenecek olan 3. Küresel İklim Grevi, 20 Eylül Cuma günü başlıyor. Türkiye'deki eylemleri düzenleyen Sıfır Gelecek Kampanyası'ndan Nil Sarrafoğlu ile konuştuk.
İklim değişikliğini durdurmak için “Bugün değilse ne zaman?“ sorusuyla yola çıkan ve bir yıldan uzun bir süredir her hafta grev yapan Fridays for Future hareketine destek vermek isteyen milyonlarca insan, Cuma günü işyerlerini ve evlerini terk edip sokağa çıkacak. Grev, aynı zamanda ABD’deki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu haftasına eş zamanlı olarak gerçekleşiyor. Genç iklim aktivistlerine destek vermek amacıyla Türkiye’de kurulan Sıfır Gelecek Kampanyası da Cuma günü İstanbul/Kadıköy, Ankara/Kuğulu Park ve İzmir/Gündoğdu Meydanı başta olmak üzere ondan fazla ayrı eylem düzenliyor. Kampanyayı yürüten ekibin içinde yer alan Nil Sarrafoğlu ile konuştuk. Sarrafoğlu, aynı zamanda genç iklim aktivisti Atlas Sarrafoğlu’nun annesi.
taz.gazete: Greta Thunberg ve Fridays for Future hareketinin yarattığı etkiyi neye bağlıyorsunuz?
Nil Sarrafoğlu: 16 yaşında bir kız, politikacılara ne yapmaları gerektiğini, en kısa şekilde söylüyor. İklim meselesi söz konusu olunca kibarlığa gerek olmadığını, artık zamanın kalmadığını ve bir an önce bir şeyler yapılması gerektiğini ifade ediyor. Greta her şeyi siyah-beyaz olarak görüyor. O yüzden çok net konuşabiliyor.
Sıfır Gelecek Kampanyası nedir? 20 Eylül’deki grev ile ne amaçlanıyor?
Bizler Fridays for Future’un çağrısıyla harekete geçtik. Fridays for Future, Greta Thunberg’ün geçen yıl Ağustos ayında İsveç’te parlamentonun önünde oturup iklim krizini protesto etmesiyle başlayan bir hareket. Yereldeki temsilci çocuklar da kendi ülkelerinde seslerini duyuruyor ve etkili de oluyorlar. Oğlum Atlas iklim grevlerine başladığında mecburen ben de ona yardım etmeye başladım. Sonunda yetişkinleri de çağırdıklarında ben de bu harekete dahil oldum. 15 Mart’ta başlamasının ardından üçünce kez Küresel İklim Grevi’ne gidiyoruz. Bu sefer oldukça büyük bir kalabalık bekliyoruz.
Türkiye’de de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) greve gitme kararı aldığını açıkladı. Grevi genişletmek için nasıl çalışmalarınız oldu?
Elimizden gelen herkesle konuşmaya çalıştık. İklim ve çevre STK’leriyle beraber çalışıyoruz. Sendikalarla görüşüyoruz. Herkesi elimizden geldiğince bilgilendirmeye çalıştık. Belediyelerle de görüşmelerimiz var. Onlardan da “İklim Acil Durumu“ ilan etmelerini istiyoruz. Çünkü küresel ısınmanın sonuçlarını hepimiz yaşayacağız. Bu sebeple herkesin greve katılmasını diliyoruz.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile bu konuda bir görüşmeniz oldu mu?
Hayır, henüz onlarla net bir görüşmemiz olmadı.
Küresel İklim Grevi yerele de dokunan, evrensel bir hareket. Batıda anaakımlaşmış olan bu eylem, çoğunlukla yerel direnişlerin gündem olduğu Türkiye'de nasıl bir karşılık bulacaktır?
Çocuklar bu meseleyi anaakıma taşımak adına her şeyi yapıyorlar. Çünkü onlar bunu nasıl yapacaklarını bizden daha iyi biliyorlar. Fridays for Future ve Yokoluş İsyanı’yla (Extinction Rebellion) birlikte bence bu hareketler epey görünürlük kazandı; Türkiye’de geniş bir karşılığı var. Sosyal medya üzerinden birbirleriyle iletişim kurup taktiklerini paylaşıp hedefe doğru ilerliyorlar. İnsanlar artık sömürünün olmadığı bir düzen istiyorlar. Ben “dünyayı kirleten biri olarak“ Sıfır Gelecek’in talepleri hariç bir şey söyleyemem.
Talepleriniz arasında gezegenin geleceği için net sıfır karbon emisyonu, yenilenebilir enerjiye geçiş ve doğa dostu tarım gibi önemli konular var. Bu grevin karar vericiler üzerinde nasıl bir etkisi olacağını umuyorsunuz?
Bir kere gerçeği görmelerini ve harekete geçmelerini istiyoruz. İklim krizi bugüne kadar dünyanın karşılaştığı en büyük sorun. Dolayısıyla karar alıcılardan da buna göre hareket etmelerini istiyoruz. Fridays For Future’un sloganlarından biri de “Bilimin arkasında durun“. Bilim insanları da bütün gerçekleri söylüyorlar. Harekete geçilmesi gerektiğini söylüyorlar.
Harekete geçmekten kastınız nedir? Örneğin Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin yapması gereken nedir?
Türkiye küresel ısınmaya olumsuz etkisi olan ilk 20 ülke arasında. Dolayısıyla bir an önce harekete geçmesi gerekiyor. 2015’te imzalanmış bir Paris Anlaşması var. Anlaşma imzalanmasına rağmen henüz meclisten geçirilmedi. Biz bunun bir an önce meclisten geçirilmesini talep ediyoruz. 1,5 dereceyi aşan ısınmanın önüne de geçecek bir anlaşma bu.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın hazırladığı rapora göre Akdeniz’e en çok plastik atık atan ülke, günde 144 ton ile Türkiye. Bu konuda bir talebiniz var mı?
Tek kullanımlık plastiklerin yasaklanması gerekiyor. Plastik poşet kullanımına bedel biçmekle olacak işler değil bunlar. Bazı ülkelerde yapıldığı gibi tamamen yasaklanması çözümdür. İşe yine petrol ve petrol ürünleri üzerinden bakmak gerekiyor. Petrolün yer altında bırakılmasıyla plastiğin doğaya zararı olmayan alternatifleri elbet çıkacaktır.
Peki insanlar ne yapmalı? İklim değişikliğiyle mücadele için uçakla yolculuk etmemek, et tüketmemek gibi kişisel tercihlerin ne derecede önemli olduğunu düşünüyorsunuz?
Kişisel tercihler için zamanımız artık çok kısıtlı. Mutlaka kişisel tercihlerin de değişmesi gerekiyor ama eylemlerin asıl odak noktası karar alıcıları etkileyerek daha büyük kararlar almak. Petrol, kömür ve doğalgaz gibi fosil yakıtların tamamen toprak altında bırakılması gerekiyor. Hem de bugün bırakılması gerekiyor. Bu sebeple ilk odak noktası devletler ve şirketlerdir.