İstanbul'daki göçmenler, ülkede yükselen yabancı düşmanlığı karşısında zor günler geçiriyor. Kurtuluş semtinde yer alan bir fotoğraf stüdyosu, müşterilerine vesikalık fotoğraflardan daha fazlasını sunuyor.
İstanbul'da, Kurtuluş Caddesi’nin sonunda yer alan bir fotoğraf stüdyosu günün ilk ışıklarıyla kepenklerini açıyor. Dükkanın vitrini Iraklı, Suriyeli, Nijeryalı insanların anı fotoğraflarının basılı olduğu eşyalarla kaplı. İçerideyse düğün fotoğraflarından oluşan küçük panoda, yeni evlenmiş çiftlerin fotoğrafları asılı. 26 yıl önce açılan „Foto Naturel“ isimli stüdyonun başında Metin Gürüz (30) var. Mesleği küçük yaştan itibaren babasının yanında öğrendiğini söylüyor. Üniversitede bilgisayar bölümünden mezun olduğunu belirten Gürüz, fotoğraf işlerinin yanı sıra burada bilgisayar tamiri de yapıyor. Dükkana günde 40-45 kişinin uğradığını ifade eden Gürüz, “Bunların yarısı göçmenlerden oluşuyor. Çoğunlukla pasaport fotoğrafı çektirmek için geliyorlar“ diyor. Ancak Kurtuluş'ta yer alan bu dükkan, mahallede yaşayan göçmenler için bir fotoğrafçı dükkanından daha büyük bir anlam taşıyor.
İstanbul’un Şişli ilçesine bağlı ve göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı Kurtuluş semti, yaklaşık 500 yıllık bir geçmişe sahip. Bir Rum mahallesi olarak kurulmasının ardından Ermenilere ve Yahudilere de ev sahipliği yapan semt, tarih boyunca göç alan bir yer oldu. Semtin çehresi, son on yıl içinde bir kez daha değişime uğradı. Doğma büyüme Kurtuluşlu olan Gürüz bu değişime yakından tanıklık ettiğini söylüyor. Kurtuluş’u kültürel bakımdan zengin bir muhit olarak tanımlayan Gürüz, bu zenginliğin göçmenlerle birlikte arttığını düşünüyor: “10 yıl önce Afrika'dan gelen göçmenler daha fazlaydı. Son beş yılda ise Ortadoğu’dan gelen göçmen sayısında ciddi bir artış oldu.“ Gürüz’e göre semtin çokkültürlü yapısı göçmenlerin yaşamasını kolaylaştırıyor. “Geçtiğimiz günlerde dükkana aynı anda bir Kanadalı ve bir Iraklı girdi. Iraklı Kanada vizesi için fotoğraf çektirmek isterken Kanadalı da Türkiye’de oturum izni için fotoğraf çektirdi. Onlara kimliklerini değiştirmelerini önerdim,“ diye anlatıyor gülerek.
Sekiz sene önce İstanbul’a yerleşen Kamerunlu Philip*, dükkanda daha önce verdiği fotoğraf siparişleri için bekliyor. Kıbrıs’ta okurken ailesinin maddi durumunun bozulması üzerine İstanbul’a gelen Philip'in Metin Gürüz ile tanışması 2011 yılına dayanıyor: „O zamanlar Kurtuluş'ta oturuyordum. Evimdeki internet bağlantısı arızalanmıştı. Arkadaşlarım Metin diye birinden bahsetti. Evime gelip sorunu halletti. Tanıştığımız andan itibaren aramızda özel bir bağ oluştu.“ Philip, artık bu semtte oturmasa da Gürüz ile bir kardeş gibi oldukları için hala bu dükkana geldiğini ifade ediyor. İşlerinin “fena gitmediğini“ söyleyen Philip’in çalışma ve oturma izni yok. Bu nedenle en büyük korkusu yakalanıp sınır dışı edilmek: “Her güne ‚acaba akşam evime geri dönebilecek miyim‘ endişesiyle başlıyorum.“
İstanbul’da 2 Ağustos tarihi itibariyle geçici koruma kapsamında yaşayan toplam kayıtlı yabancı sayısı 1 milyon 82 bin. Temmuz ayında İstanbul Valiliği’nden yapılan açıklamayla kaydı başka şehirlerde olan göçmenlere İstanbul’dan ayırılmaları için 20 Ağustos’a kadar süre tanınmış ve bu süre daha sonra 30 Ekim’e uzatılmıştı. Bu kapsamda son dönemde İstanbul’da yaşayan göçmenlere yönelik yapılan operasyonlar arttı. Operasyonlarda yakalanan göçmenler, kayıtlı oldukları şehirlere ya da Geri Gönderme Merkezleri'ne sevk ediliyor.
Çalışma izni için fotoğraf çektirmek amacıyla dükkana gelen Suriyeli Muhammed* (25), İstanbul Valiliği’nin kamuoyunda yoğun olarak eleştirilen bu uygulamanın olumlu yanları da olduğunu söylüyor. Kendisi nispeten şanslı bir pozisyonda. Taksim’de çalıştığı süpermarketin sahipleri ona çalışma izni çıkarmak için yardım ediyor: “Göçmenlerin çoğu güvencesiz çalışıyor. Bu uygulamayla işverenler sigorta yapmak zorunda kalacak.“ Beş yıl önce Türkiye’ye gelen Muhammed, çalışma izni aldıktan sonra kaydını İstanbul’a aldırmaya çalışacağını belirtiyor. Kayıtlı olduğu Urfa’ya geri dönmek istemediğini belirtiyor: “Orada iş yok. Burada para kazanıp Urfa’daki aileme gönderiyorum.“
Öğle saatiyle birlikte dükkan kalabalıklaşıyor. Müşterilerden bazıları fotoğraf çektirirken, bazıları da daha önce verdiği fotoğraf siparişlerini teslim almak için uğruyor. Sırasını bekleyenler için dükkanda her daim çay ikramı var. Çay kaşıklarının sesi fotoğraf makinesinin deklanşör sesine karışıyor. Dükkana uğrayanlar arasında güvenilir emlakçı soran da var, sokağa terk edilmiş bir köpeğin sahiplendirilmesi için yardım isteyen de. Gürüz bu insanlara da yardım etmeye çalıştığını anlatıyor. Onun bu tavrı, zaman içinde Foto Naturel’i yalnızca bir fotoğraf stüdyosu olmaktan çıkararak mahallelilerin dertlerine çözüm aradığı güvenilir bir adres haline getirmiş. Gürüz’ün İngilizce ve Fransızca bilmesi de burayı göçmenler için cazip hale getiren nedenler arasında. Gürüz, Arapçayı da bildiği diller arasına eklemek istiyor. “Buraya geldiklerinde ayrımcılıkla karşılaşmayacaklarını ve en önemlisi kazıklanmayacaklarını biliyorlar.“
Gürüz, dükkandan içeriye giren Karim’i* “habibi“ ifadesiyle karşılıyor. Bir sene önce İstanbul’a gelen 27 yaşındaki Karim, ülkesi Cezayır'de kütüphanecilik bölümünde okurken ekonomik koşullar nedeniyle kendini Kurtuluş’ta bulmuş. Şimdilerde bir fabrikada çalışan Karim turist vizesini yeniletmek için fotoğrafa ihtiyacı olduğunu söylüyor. Çalıştığı fabrikada Türkiyelilerin yanı sıra Suriyeli, Cezayirli ve Faslı pek çok göçmen işçinin de bulunduğunu anlatan Karim çalışma koşullarından ötürü dertli: “Daha fazla çalışmama rağmen Türkiyeli işçilerin maaşının yarısından azını alıyorum.“ İşe beş dakika geç kalmasının bile kovulma sebebi olabileceğini söyleyen Karim, kendisine ikram edilen çayı nazikçe reddedip hızlıca dükkandan dışarıya çıkıyor.
Gün içinde onlarca kişinin girip çıktığı, bazılarının sadece çay eşliğinde bir sohbet için uğradığı Foto Naturel’de saat dokuza yaklaşırken kapanış öncesi son hazırlıklar yapılıyor. Ertesi gün çeşitli Afrika ülkelerinden insanların katılacağı bir etkinliğin fotoğraflarını çekecek. Gürüz, ihtiyacı olan tüm malzemeleri çantasına koyduğundan emin oluyor. Dükkanın kapısını kapatırken Kurtuluş’un en az sakinleri kadar renkli olan caddesinde kalabalığa karışarak gözden kayboluyor.
* İsimler redaksiyon tarafından değiştirilmiştir.