İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

Eren Keskin: „Yurt dışına giden arkadaşlarımı görüyorum ve hiç mutlu değiller.“

„Ben sizden çok daha özgürüm“

Avukat Eren Keskin ile hakkında açılan davaları, mahkeme kararına rağmen kaldırılmayan yurt dışı yasağını ve AKP tarafından hazırlanan yargı reform paketini konuştuk.

YASIN KOBULAN, 2019-10-04

İnsan hakları savunucusu avukat Eren Keskin, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem gazetesinde uzun yıllar Eş Genel Yayın Yönetmenliği yaptı. Hakkında 100'den fazla dava açıldı. Keskin’in yargılandığı bir dava kapsamında hakkında uygulanan yurt dışı yasağı 10 Ekim 2018 tarihinde kaldırılsa da, karar ancak 30 Eylül 2019 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi. Avukat Eren Keskin ile hakkında açılan davaları, mehkeme kararına rağmen kaldırılmayan yurt dışı yasağını ve AKP tarafından hazırlanan yargı reform paketini konuştuk.

taz.gazete: Şu anda hakkınızda açılan kaç dava var? Bu davalardan kaçı kesinleşti?

Eren Keskin: Ben 2013-2016 yılları arasından Özgür Gündem’in gönüllü eş genel yayın yönetmeni oldum. Çözüm süreci olduğu dönemde hiç dava açılmıyordu, ancak sürecin sona ermesinin ardından çok sayıda dava açıldı. Benim hakkımda 143 dava açıldı. Bu davalar örgüt propagandası, cumhurbaşkanına hakaret, TCK 301’den açılan davalardı. Ancak süreç içerisinde bir kısım dosya birleştirildi. 122 dava olarak devam etti. Bir kısmı ilk derece mahkemesinde, bir kısmı istinaf mahkemesinde, bir kısmı da Yargıtay’da devam ediyor. Şu anda 17 yıl 2 ay hapis cezam var. Bunlar istinaf mahkemesinde. 350 bin TL para cezası verildi.

Bu davaların hayatınıza ne tür bir etkisi oldu?

Etkilemedi desem yanlış olur. Bir tedirginlik yaşıyorum. Ancak bu tedirginlikle yaşamaya alıştım. 90’lardan beri yargılandığım çok dava oldu. Cezaevine girdim, meslekten bir yıl men edildim, devlet şiddetine maruz kaldım, iki defa silahlı saldırıya uğradım. Bunlar bir süre sonra hayatınızın bir parçası oluyor. Ben birçok duruşmada mahkeme heyetlerine „Ben sizden çok daha özgürüm. En azından inandığım şeyleri söylüyorum,“ dedim. Benim için tek zor yanı bakmakta olduğum annem. 87 yaşında ve „Cezaevine girersem anneme ne olur?“ diye düşünüyorum. Kedilerimi, evimin kirasını düşünüyorum.

Bu kadar dava, baskı ve tehdit ile karşı karşıyasınız. Hiç yurt dışına yerleşmek gibi bir düşünceniz olmadı mı?

1995 yılında ceza aldığımda, o zaman yurt dışına giden arkadaşlarım oldu. O zaman da gitmek istemedim. Ben hak mücadelesinin yeri ve zamanı olmadığını düşünüyorum. Bu mücadele cezaevinde de devam ettirilebilir. Yurt dışına giden arkadaşlarımı görüyorum ve hiç mutlu değiller. O nedenle yurt dışına gitmeyi hiçbir zaman düşünmedim.

Seyahat amaçlı da olsa, şu an yurt dışına çıkmanızın önünde herhangi bir engel var mı?

Daha önce mahkeme kararı vardı. Bu mahkeme kararları kaldırıldı. Ama buna rağmen İçişleri Bakanlığı'nın koyduğu idari bir yasak var. Mahkeme kararı ile değil, İçişleri Bakanlığının kararı ile pasaportuma el konulduğu için yurt dışına çıkamıyorum.

Kaldırılan yurt dışı yasağı kararının savcılığa ulaşması sizce neden bir yıl sürdü?

Çünkü önem vermiyorlar. Bu karar bir yıl önce alınmış ancak yazısı yeni yazılıyor. Bence bunu yargı reformu nedeniyle şimdi yazıyorlar.

Yargı reformu Türkiye’de yargı bağımsızlığı için bir çare olacak mı?

Böylesine tek adam rejiminde yargının bağımsız olması mümkün değil. En son Selahattin Demirtaş kararında bunu gördük. Demirtaş hakkında bir mahkeme tahliye kararı verirken, bir başka mahkeme aynı gerekçe ile tutukladı. Ertesi gün Cumhurbaşkanı çıktı ve „Biz bunları bırakırsak halkımız, şehitlerimiz bizi affetmez.“ dedi. Bu söz bile Türkiye’de yargının kime bağlı olduğunun çok açık göstergesi. Demirtaş’a uygulanan düşman hukukudur. Türkiye’de yargının bağımsız olmadığı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın yargılamalarında çok net ortaya çıkıyor. Şimdi onları tutuklayan zihniyet, yargı reformu adında bir takım belgeler düzenliyor. Yargı reformu demek yargının bağımsız olması demektir.

Daha önce de birçok defa yargı paketleri çıkarıldı. Değişen bir şey oldu mu? Eskiden durum nasıldı?

90’lardan beri insan hakları hareketi içerisindeyim ama olumlu değişen hiçbir şey görmedim açıkçası. Bir ileri, iki geri gittik hep. Yargı yeni mi bağımlı oldu? Hayır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin yargısı her zaman bağımlıydı. Ama çeşitli merkezler vardı o bağımlılık içinde. Asker vardı, siyasetçiler, bürokrasi vardı. Kendinizi dinleyebilecek bir hakim bulabiliyordunuz. Ama şimdi hakim ve savcıların kapıları, katları avukatlara kilitli. Hakim ve savcıların odalarına giremiyoruz artık.

Yargı reform paketinde yer alan maddeler içerisinde en çok tartışılan konu infaz yasasındaki düzenleme. Sizin değerlendirmeniz nedir?

Kanun önünde eşitlik ilkesi gereğince infaz sisteminde adli ve siyasi suç ayrımının tamamen ortadan kaldırılması gerekir. Terörle Mücadele Yasası tamamen ortadan kaldırılmalı. Böyle bir yasaya ihtiyaç yok. Zaten Türk Ceza Kanunu'nda yeteri kadar madde var.

Türkiye’de yargı bağımsızlığı nasıl sağlanır?

Yargı bağımsızlığı, Türkiye’nin tam demokratikleşmesiyle ilgili bir şey. O da mevcut sistem içerisinde çok yakın zamanda olacakmış gibi görünmüyor.

YASIN KOBULAN, 2019-10-04
GERI
YAZAR HAKKINDA