İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

DHL, İstanbul Havalimanı'na 135 milyon avro değerinde bir yatırım yaptı

Alman sermayesi için ölmek

DHL firmasının İstanbul Havalimanı'ndaki şantiyesinde, gerekli güvenlik önlemleri alınmadığı için 19 yaşında bir işçi öldü. Sorumluluk Alman şirketin mi?

ALI ÇELIKKAN VOLKAN AĞAR, 2019-11-08

DHL'nin İstanbul Havalimanı'nda kurduğu kargo merkezinin şantiyesinde 4 Kasım Pazartesi günü büyük bir telaş vardı. Şantiyeyi tepeden tırnağa temizlemek için uzun bir mesai yapıldı. Merdiven kenarlarına demir korkuluklar dikildi. Asansör boşlukları güvenliğe alındı. Akşam çalışmasını kolaylaştırmak için yüksek yerlere aydınlatma kuruldu. Bodrum katındaki ıslanmış elektrik kabloları toparlandı. Ancak temizlik yeterli değildi. DHL için bu inşaatı üstlenen Berko İnşaat'ın taşeronlarından biri, tüm çalışanlarını öğle yemeğinden sonra bir araya topladı. İşçilere, güvenlik kurallarına uymadıkları takdirde para cezası kesileceği tebliğ edildi. İşçiler, tüm kurallara uyacaklarına dair kendilerine verilen kağıtları imzaladılar.

Bu telaşın sebebi Almanya'dan gelen DHL heyetinin Salı günü şantiyeyi ziyaret edecek olmasıydı. Ziyaretin gerekçesiyse, şantiyede çalışan 19 yaşındaki işçi Mehmet Aydın'ın 30 Ekim akşamı mesaisinin ardından asansör boşluğuna düşerek ölmesiydi. Aynı şantiyede çalışan ve gördüklerini taz.gazete'ye aktaran Ahmet Karakaya*, Mehmet Aydın'ın düştüğü asansör boşluğunda yapılan temizliği anlattı: „O kadar kan akmış ki, kanı temizliyorlardı. Alçı tozunu kanın üstüne serptiler.“

İstanbul Havalimanı geçen yılın Ekim ayında yolcu trafiğine açılmış olsa da, işçiler şantiyelerde ölmeye devam ediyor. İstanbul Havalimanı'ndaki kötü çalışma koşulları, Berlin Brandenburg Havalimanı'ndan beş kat büyük olan bu havalimanının 42 ay gibi kısa bir sürede tamamlanmasını mümkün kıldı. Şu ana kadar inşaatta 58 işçi öldü. Beş şirketten oluşan İGA konsorsiyumu, havalimanı inşaatında yüzlerce küçük şirketten oluşan bir taşeron sistemi kurdu. Ana yüklenicilerin maliyetlerini düşüren bu sistem, işçiler paralarını alamadığında, yaralandığında ya da öldüğünde, sorumluluğu patronlardan alıp taşeronlara yükledi. 30 Ekim'de ölen Mehmet Aydın da, İstanbul Havalimanı'ndaki DHL kargo merkezi inşaatını üstlenen Berko İnşaat'ın taşeronu HT Mekanik'te çalışıyordu.

Taz.gazete, Nisan ayında İstanbul Havalimanı ile ilgili bir dosya yayımladı ve dosya kapsamında bu projeye dahil olan büyük Alman şirketleriyle de iletişime geçti: 143 yolcu köprüsünü tedarik eden ThyssenKrupp, duty free alanını işleten Heinemann, kargo merkezi kuran DHL ve diğerleri. O dönem DHL'nin inşaatı henüz başlamamıştı. İstanbul Havalimanı'nda 34 bin metrekarelik bir alana 135 milyon avro değerinde bir yatırımla kuracağı kargo merkezi hakkında, özellikle de hangi inşaat firmasıyla çalışacaklarına dair sorduğumuz soruları yanıtlamayan DHL, Türkiye'nin „uygun coğrafi konumu ve artan talep“ nedeniyle bu yatırımı yapmaya karar verdiklerini ifade etmişti. Şubat ayında başlayan kargo merkezi inşaatının Aralık sonunda bitmesi planlanıyor.

Foto: Özel

19 yaşındaki Mehmet Aydın'ın ölümü, bazı önemli soruları bir kez daha gündeme getirdi. Şantiyede yeterli güvenlik önlemleri alınmış mıydı? Mehmet Aydın’ın ölümünden sorumlu olan yalnızca HT Mekanik ya da Berko İnşaat mı? Yoksa DHL'nin de bu iş cinayetinde sorumluluğu var mı?

Karanlıkta asansör boşluğuna düştü

Mehmet Aydın’ın öldüğü gün, aynı isimli akrabası Mehmet Aydın (36) onunla birlikteydi. Anlattığına göre 30 Ekim günü akşam saat yedi buçukta fazla mesaileri sona erdi. Takımları toparladılar. Karanlıkta, telefon ışığından yardım alarak çıkışa doğru yürüyorlardı. Aralarında beş metre vardı. Amca (aslında 2. dereceden kuzenler, ama birbirlerine amca-yeğen diye hitap ediyorlardı) Mehmet Aydın, 3. kat merdivenlerine adımını attığında yeğeninin çığlığını duydu; ve ardından gelen çarpma sesini. Önlem alınmayan asansör boşluğunu karanlıkta merdiven girişi zanneden yeğen Aydın, 20 metre yükseklikten bodrum katına düşmüştü. Aşağı koştuğunda akrabasının cansız bedenini asansör boşluğunda buldu: „Onu kucağıma aldığımda şok geçirdim. Ambülans ya da doktor yoktu. Yarım saat sonra savcı ve jandarma geldi. Tutanak tuttu.“

Aydın'ın ölümünün ertesi günü, şantiyede çalışan 300 kadar işçi işe çıkmadı. İnşaatta çalışan Ahmet'in iddiasına göre Cuma sabahı şantiye şefi Barbaros Kosif, iş bırakan işçilere çalışmaya devam etmeleri gerektiğini söyledi. Güvenlik önlemleri alınmadan çalışmayacaklarını belirten işçiler ve şantiye görevlileri arasında arbede çıktı. Barbaros Kosif taz.gazete'nin sorularını yanıtsız bıraktı. Çalışma Bakanlığı'ndan iki kişi Cumartesi günü şantiyeyi denetlemeye geldi. Bir grup işçi bunun üzerine işbaşı yaparken, Aydın'ın çalıştığı HT Mekanik, Pazartesi gününe kadar işe çıkmadı. En nihayetinde güvenlik önlemlerinin alınmasıyla şantiyede işler normale döndü. Peki güvenlik önlemlerinin alınması için 19 yaşında birinin ölmesi mi gerekiyordu? Ya da daha kötüsü: Güvenlik önlemleri yalnızca DHL’nin denetime geleceğinin duyulmasından sonra mı alınmaya başlandı?

Foto: Özel

Konuyla ilgili taz.gazete'ye açıklama yapan DHL sözcüsü, „İstanbul Havalimanı'ndaki binamızın inşaatından sorumlu olan Berko İnşaat, kendi alt üstlenici firmasında çalışan bir kişinin 30 Ekim günü meydana gelen kazada hayatını kaybettiğini iletmiştir.“ dedi. Sözcü, Türkiye'deki yetkililerle „yakın temasta“ olduklarını ve soruşturmayı „kayıtsız şartsız“ desteklediklerini beyan etti. Soruşturmanın devam etmesi nedeniyle daha fazla bilgi veremeyeceğini söyleyen sözcü, „Ailesinin, tüm akrabalarının, Berko çalışanlarının ve meslektaşlarının acısını paylaşıyoruz.“ demekle yetindi. DHL'nin Türkiye şubesi ve Berko İnşaat da Aydın'ın ölümüyle ilgili sorduğumuz soruları yanıtsız bıraktı.

DHL'nin şantiyede yaşanan iş cinayetiyle ilgili sorumluluk alıp almayacağı belli değil. Ancak geçmişte benzer bir olayın ardından yaşananlar bir fikir veriyor: 11 işçi, 2012 yılında İstanbul'daki bir alışveriş merkezinin şantiyesinde kaldıkları çadırlarda çıkan yangın sonucu can verdi. İşveren, bir Alman firması olan ECE’ydi. Otto Versand Grubu'na bağlı olan bu şirket, hiçbir sorumluluk üstlenmemişti. ECE, inşaattaki işçilerin kaldığı yerden sorumlu değildi. Türkiye’de açılan dava hala devam ediyor. Çadır yangınında hayatını kaybedenlerin aileleri 7 yıldır adalet arıyor.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Görevlisi Aslı Odman, taşeron firma için çalışırken ölen işçilerden patronların sorumlu olduğunu söylüyor: “Hukuken de ahlaken de ana firma sorumludur.“ İş cinayetlerinde işleyecek bir uluslararası ceza hukuku sisteminin önemini vurgulayan Odman, “işçi sağlığı ve diğer hak ihlalleri bağlamında da mücadeleler oluşturulmaktadır.“ ifadelerini kullandı.

„İşçiler kardeş, patronlar kalleştir“

Ahmet Karakaya'ya göre, Mehmet Aydın'ın ölümü kolaylıkla önlenebilirdi: „Aydınlatmanın her kat için maliyeti 2 bin lira. 3 kat, 6 bin lira (940 avro). 6 bin lira maliyetten kaçıldığı için bunlar oldu. Aydınlatma olsaydı, asansör boşluğuna düşmezdi.“ Şirketin güvenlik anlayışının yetersiz olduğunu söyleyen Ahmet, „Tamamen güvenliksiz bir şirket, insanların canını hiçe sayıyorlar.“ dedi. Şantiyede aydınlatılma problemini birkaç kez güvenlik sorumlularına ilettiklerini söyleyen Ahmet, „Oradaki güvenlik sorumluları seslerini çıkartmadılar. Ayakkabı, baret dışında bir önlem almadılar. ‚Biz bunları şirket yetkililerine bildirdik. Şirket yapmadı‘ dediler. Cinayetten sonra her önlemi aldılar.“ dedi.

Amca Mehmet Aydın, kazanın ertesi günü cenazeyi alıp Van'a gitti. Bir haftadır taziye ziyaretlerinin sürdüğünü söylüyor. Aradan geçen zaman içerisinde Berko İnşaat'tan kimsenin aile ile iletişime geçmediğini belirtiyor: „Niye aramadılar, anlamış değilim.“ Bu süre boyunca onunla yalnızca şantiyede çalışan işçiler dayanışmış. İşçilerin şantiyede yaşanan iş cinayetinden sonra iş bırakması, Aydın'a moral vermiş: „Bu sözün doğru olduğunu öğrendim: İşçiler kardeş, patronlar kalleştir“.

Mehmet Aydın da, Ahmet Karakaya gibi şantiyedeki güvenlik şeflerine defalarca aydınlatma konulması gerektiği uyarısında bulunduklarını ifade ediyor: „Mesaiyi bitiriyorsunuz, kapkaranlık. Bir projektörün parası nedir? Yolumuzu cep telefonlarımızla aydınlatıyorduk. Cep telefonumuz olmak zorunda mı?“ İnşaatın hızlı bir şekilde tamamlanması için çalışanlara baskı yapıldığını söyleyen Aydın, çoğu zaman fazla mesai çalıştıklarını aktarıyor: „Normal mesai sabah 8, akşam 5. Ama genelde 8'den 8'e çalışıyorduk. Israr ediyorlardı. Her gün de fazla mesai yapılmaz ki! Asgari maaşın üstüne fazla mesai ücreti nedir ki? Köyümde çobanlık yapsaydım bin kat daha iyiydi.“

Mehmet Aydın henüz işe geri dönüp dönmeyeceğini bilmiyor. Aileyi Van'da ziyaret eden HT Mekanik'teki patronu, ona taziyeden sonra istediği zaman dönebileceğini söylemiş. Ancak Aydın için, yeğeninin cansız bedenini kollarında tuttuğu o şantiyeye geri gitmek kolay değil: „Ancak ekonomik kriz var; başka iş de yok. Ödemem gereken taksitlerim, kredilerim var. Ne yapacağımı bilmiyorum.“

*İsim redaksiyon tarafından değiştirilmiştir

ALI ÇELIKKAN VOLKAN AĞAR, 2019-11-08
GERI
YAZAR HAKKINDA