İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

Araştırmaya katılanların çoğu, inançlarını yaşadıkları kişisel bir olay sonucu kaybetmiş

Tabanda şekillenen yeni sekülerizm

Dört akademisyenin yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye'de İslamı reddeden gençlerin sayısı artıyor. Bunun başlıca sebebi, AKP'nin uyguladığı politikalar.

OLIVER KONTNY, 2019-11-18

“Blickwechsel – Çağdaş Türkiye Araştırmaları“ adlı disiplinlerarası programın üç gün süren kapanış konferansında, Türkiye’de ateizm söylemi etrafında şekillenen tartışmaları ele alan bir projenin sonuçları kamuoyuna sunuldu. Akademisyenler Kaya Akyıldız, Ayşe Çavdar, Ivo Furman ve Pierre Hecker, 15 Kasım Cuma günü Berlin Humboldt Üniversitesi’nde düzenlenen “Çağdaş Türkiye’de Haklar ve Eşitlik“ konferansında, AKP iktidarının dindar bir muhafazakarlığı toplumsal norm haline getirme çabalarına tepki olarak artan ateizm üzerine yaptıkları çalışmayı tanıttı.

AKP iktidarının Sünni İslam’ı dinden çok hegemonik bir projeye dönüştürdüğünü söyleyen Ayşe Çavdar, uzun süredir İstanbul’daki yeni Müslüman-muhafazakar orta sınıfın yaşadığı sitelerdeki yaşam üzerine araştırma yapıyor. Söz konusu yaşam alanlarının geleneksel orta sınıfın katı laikliğiyle arasına mesafe koyarak ortaya çıktığını dile getiren Çavdar, “Aydınların AKP’nin sözde akıl dışılığıyla dalga geçmesinin, AKP tabanını kaynaştırdığını“ belirtti. Çavdar’a göre söz konusu araştırma projesinin odağında Müslümanlığı geri kalmışlıkla özdeşleştiren eski Kemalist elitlerden çok, geçtiğimiz yirmi yılda dindar ailelerde yetişmiş insanlar yer alıyor.

„Kişisel olan politiktir“

Kaya Akyıldız’a göre AKP’nin kendinden önceki hükümetlerden çok daha uzun süre iktidarda kalabilmesinin en önemli nedenlerinden biri, “AKP’nin İslam ile demokrasiyi bir araya getirmedeki becerisi“ydi. AKP, 17 yıllık iktidarı boyunca devletin tüm resmi kurumlarıyla birlikte, din üstündeki bu devlet denetimini ele geçirmeyi başardı. Atatürk tarafından kurulan ve Almanya’da tartışmalara yol açan DİTİB’in de bağlı olduğu Diyanet İşleri Başkanlığı, bu denetimde belirleyici bir rol oynuyor. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Nisan 2018’de deizmi “sapık, batıl bir anlayış“ olarak nitelendirmesi ve Kuran’a dayanmayan her tür tanrı inancını lanetlemesi, Twitter’da büyük bir tartışmaya yol açmıştı.

Ivo Furman, bu konuyla ilgili atılan toplam 22 bin tweet’in 5 bin 325’ini ayrıntılı bir değerlendirmeye tabi tutmuş. Söz konusu tweet’lerin bir bölümü, Türkiye’nin seküler karakterinden dem vuran ya da genel olarak din ve inanç özgürlüğünü savunan muhalif kamuoyunun sesi niteliğindeydi. Bununla birlikte birçok Twitter kullanıcısı da, İslam’ı neden reddettiklerine dair kişisel açıklamalarda bulundu. Furman, bu insanların, herhangi bir kolektif anlatıya gönderme yapmadan, genelde kamuoyuna yansımayan konular hakkında söz söylediklerine de dikkat çekti: “Her şeyden önce, kişisel olanın politik olduğunu gösterdiler.“

Araştırma, post-Kemalist “Yeni Türkiye’nin“ normatif değerlerine uymak istemeyen ya da uyamayan insanların kendilerini ifade etmesinin bir beraberlik hissinin doğmasına yol açtığını gösteriyor. “Burada söz konusu olan ateizm, zaten seküler olarak yetişen insanların altkültürü olarak ateizm değil. Dindar çevrelerde yetişmiş şahısların ateizmi,“ diyen Marburglu İslam bilimci Pierre Hecker’in aktardığına göre görüştüğü insanların çoğu, inançlarını yaşadıkları kişisel bir olay sonucu kaybetmiş.

Genç bir erkek, arkadaşları tarafından votka içmeye davet edildiğini ve orada Allah’a inanmadığını itiraf ettiğinde -utanç duymaksızın eşlerini aldattıklarını anlatan alkollü erkekler tarafından- dövüldüğünü Hecker'e anlatmış. Bu vakanın belki de en çarpıcı yanı, görüşülen şahsın üniversitede İlahiyat eğitimi alması. Hecker, “Mütedeyyin kesimden gelen, ancak dine inanmayı ve gereklerini yerine getirmeyi bırakan bu insanların hikayeleri bir tehdit teşkil ediyor,“ dedi.

Din yorgunu genç kuşak

Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler, resmi İslam’dan bıkmış “din yorgunu“ genç kuşaktan bahsettiği Eylül 2017 tarihli makalesinde, “hepimizde 'İslâmî serüven kırılıyor’ duygusu hakim,“ demişti. İlahiyatçı İhsan Fazlıoğlu’nun Mart 2018’de bir panelde, darbe girişiminden bu yana 17 başörtülü öğrencinin odasına gelerek tanrıya inanmadıklarını söylediğini anlatması da büyük yankı uyandırdı. Fazlıoğlu iktidara hitap ederek, “Bunun nedeni sahnede dini temsil ettiğini söyleyen insanların eylemlerinin sonucudur,“ demişti. KONDA'nın Mart 2019'da yayınladığı bir araştırmanın sonuçlarına göre, son on yılda kendisini „dindar muhafazakar“ olarak nitelendiren gençlerin oranı yüzde 28'den 15'e geriledi.

Pierre Hecker’e göre Sünni İslam’daki çarpıcı cinsiyet eşitsizliği, Türkiye’de çok sayıda gencin Müslümanlığı reddetmesine yol açmış. Hecker, görüştüğü 30 kişinin 29’unun, inançlarını kaybetmelerinin nedeni olarak cinsiyet eşitsizliğini gösterdiğini ifade etmiş. İnsanların yine neredeyse hepsi, AKP’nin politikalarından duydukları hayal kırıklığını ya da karşı karşıya kaldıkları adaletsizliği de dini inançlarını yitirmelerine gerekçe olarak göstermiş. Endişelerinin Kuran'a da yönelik olduğunu söyleyen bir görüşmeciyse, metnin “buyurgan ses tonundan“ ve eril söylevlerinden rahatsızlık duymuş.

Ayşe Çavdar bu durumu, “Tabanda şekillenen yeni bir sekülerizm“ şeklinde değerlendirdi ve ekledi: “İnançlılarla inançsızlar arasındaki sözde kutuplaşmaya inanmıyoruz. Müşterek adaletsizlik deneyimlerinde bu iki kesim kesinlikle yan yana hareket edebilir.“

Almancadan çeviren: Levent Konca

OLIVER KONTNY, 2019-11-18
GERI
YAZAR HAKKINDA