Abdülhamit döneminde kurulan, AKP döneminde büyüyen İBB iştiraki Hamidiye Su, CHP'nin seçimi kazanmasının ardından kamu kuruluşları tarafından tercih edilmiyor. CHP, satışların arttığını söylüyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan Hamidiye Su’yun Koşuyolu şubesinde çalışan Hayri’nin (28) işleri son haftalarda oldukça yoğun. Müşterilerden gelen telefonlara cevap veren Hayri siparişleri not alıyor ve dağıtımcıları yönlendiriyor. Üç yıldır burada çalıştığını söyleyen Hayri, eskiden ortalama 20 dakikada bir sipariş aldığını, son bir aydır ise bu sürenin kısaldığını anlatıyor: “Siparişlere yetişmek çok zorlaştı. Herkes Hamidiye Su içmek istiyor.“
Sultan II. Abdülhamit tarafından İstanbul halkının su ihtiyacını karşılamak için 1902 yılında kurulan Hamidiye Su, CHP’nin 23 Haziran'da yenilenen İstanbul seçimini kazanmasına dek yıllardır Türkiye’nin en önemli kamu kurum ve kuruluşları tarafından tercih ediliyordu. Ne var ki, Ekrem İmamoğlu’nun seçimi kazanmasıyla bazı bakanlıkların ve kamu kurum ve şirketlerinin Hamidiye Su ile anlaşmalarını bitirdikleri ortaya çıktı. Ekim ayında TBMM'de yaptığı konuşmada yıllık toplam 1 milyon 800 bin liralık siparişin iptal edildiğini söyleyen CHP İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan, „Kamu, kamuya hınçla yaklaşamaz. Hamidiye Su, kamu malıdır.“ demişti.
Ancak boykot beklenen etkiyi yaratmadı; hatta ters tepti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi CHP Meclis Grup Sözcüsü Tarık Balyalı, markanın yurt içindeki bilinirliğinin arttığını ve satışların üç katına çıktığını iddia etti. Hamidiye Su, güncel satış rakamlarını taz.gazete ile paylaşmadı. Hamidiye'nin sitesinde geçmiş yılların mali tablolarına da ulaşılamıyor.
60 milyar liralık bütçesi ve bünyesindeki 30 şirketle Türkiye ekonomisinde büyük yere sahip olan belediyeyi kaybetmemek için büyük uğraş veren AKP, 31 Mart yerel seçimini kazanan Ekrem İmamoğlu’nun başkanlığını engellemek için İstanbulluları yeniden sandık başına götürmüş, daha büyük farkla kaybetmişti. 31 Mart seçimlerinde yaşadığı ağır kayıpları doğu illerindeki belediye başkanlarına kayyım atayarak telafi etmeye çalışan AKP, batıda farklı bir strateji izliyor. İstanbul’un simge yapılarından tarihi Haydarpaşa ve Sirkeci garı ihalesinin İmamoğlu'nun ifadesiyle „hukuksuz“ bir şekilde İBB'ye verilmemesi ya da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İstanbul Boğazı’ndaki büyükşehir yetkisini Cumhurbaşkanlığı'nca atanacak bir kurula devrini öngören kanun tasarısı bunun örnekleri arasında gösterilebilir.
İstanbul’un Avrupa yakasında bulunan Beyoğlu semtinde, ülkenin en çok satan su markalarından birinin bayiliğini yapan 30’lu yaşlarındaki Adem’in işleri son zamanlarda azalmış durumda. Yedi yıldır bu işi yapan Adem soy isimini ya da çalıştığı kurumun ismini paylaşmak istemiyor. Hamidiye Su için başlatılan boykot nedeniyle yıllardır evlerine su taşıdığı müşterilerini bir bir kaybettiğini homurdanarak anlatıyor. Normalde kış aylarında su tüketiminin arttığını söyleyen ve son dönemde boykot yüzünden yaşadığı zararı şaşkınlıkla karşılayan Adem, buna rağmen müşterilerine kızmadığını ifade ediyor: “Müşterilerim boykota direnç gösterdi, doğru yaptılar. AKP’nin bir su damacanası için çıkardığı bu gürültü çok anlamsızdı.“
Bu tartışmalar sırasındaki en ilginç yorum, AKP’nin eski vekillerinden Burhan Kuzu’dan geldi. Kuzu, 2013’ten beri günde iki bin tonun üzerinde su işleyen ve 30 bin damacana su üreten, partisi AKP ve çoğu kamu kuruluşunun yıllardır tükettikleri Hamidiye'nin sattığı suyun aslında kirli ve sağlıksız olduğunu iddia etti. Bu iddialara dair herhangi bir araştırmayı ise kamuoyuyla paylaşma ihtiyacı duymayan Kuzu, damacanaların içinde yosunların bile olduğunu öne sürdü.
Oysa AKP’nin İstanbul'u yönettiği yıllarda Hamidiye'nin farklı bir imajı vardı. Hamidiye'nin eski genel müdürü Kenan Kılıç ise Burhan Kuzu'nun iddialarının tam aksini anlatıyordu. 2013 yılında yaptığı bir açıklamada Hamidiye'nin suyunun mineral ölçülerinin ve bakterilerinin övgüye değer olduğunu anlatan Kılıç, Türkiye’nin en iyi su markalarından biri olduklarını söylüyordu. Özetle, Ekrem İmamoğlu'nun başkanlığına kadar hijyen bakımından tartışılmaya açılmamış Hamidiye Su, seçimlerin ardından aniden kirlenmişti.
Aslında AKP, CHP'ye zarar vereceği düşüncesiyle kendi yarattığı bir markaya zarar veriyor. 2023 hedefleri arasında Türkiye’nin su ihracatı için 300 milyon dolarlık bir hedef koyan AKP, bunun yüzde 20’sini Hamidiye Su ile yapmak istiyordu. 2005 yılında ihracata başlayan Hamidiye'nin bugün aralarında Almanya'nın da bulunduğu 28 ülkede satış temsilciliği bulunuyor.
Türkiye’deki sağ ve sol siyasetler üzerine çalışmalar yapan akademisyen-yazar Fatih Yaşlı, bu davranışın arkasında, AKP’nin devasa bir holding gibi davranmasının yattığını söylüyor. Akademisyene göre iktidar partisi, belediyelerin yarattığı imar rantından ve belediyelere bağlı şirketler üzerinden çok geniş bir ekonomik ağa sahip. Bu ağın üyeleri, ticari ilişkilerinde birbirlerine imtiyaz tanımayı, para kazandırmayı öncelikli hedef olarak benimsiyor. Hamidiye'nin son seçimler kaybedilene dek bu ağın bir parçası olduğunu ancak belediye kaybedilince, ağın dışına düşmüş olduğunu aktaran Yaşlı, bu nedenle iktidarın, halen kontrol etmekte olduğu kurum ve kuruluşlara Hamidiye Su yerine başka markaları tercih etmelerini bildirdiğini ve CHP'ye giden kaynak akışını kesmeyi amaçladığını ifade ediyor.
Yaşlı, Hamidiye Su örneğinin Türkiye siyasetine dair önemli ipuçları verdiğini de belirtiyor: “Daha önce iktidar destekçilerinin gözdesi olan Hamidiye Su, artık muhalif kesimlerin gözdesi. Dolayısıyla bir su markası bir anda politik mücadelenin de parçası haline dönüşmüş durumda.“ ifadesini kullanıyor.
38 yaşındaki Demet K., beş yıldır satın aldığı tanınmış bir su markasını artık içmeyi bırakmış. Hamidiye boykotunu duyar duymaz telefona sarılmış. Eski su markasını satan bayiyi arayarak AKP yüzünden Hamidiye'ye geçmeye karar verdiğini açık açık söylediğini aktarıyor. İstanbul’un yeni yönetimini bu tür ayak oyunlarıyla zora sokmaya çalışan iktidara kızdığını belirten Demet K., Hamidiye Su’yun lezzetinin hiç önemli olmadığını söylüyor. “Amacım, iktidarın İstanbul’u kazanan CHP’yi bir su markası üzerinden cezalandırmasına karşı çıkmak“ diyen kadın, AKP’nin bu tür engellemelere devam ettiği müddetçe tepkiyle karşılaşacağını ifade ediyor.