Türkiye’de var gibi görünüp gerçekte olmayan çok fazla şey var. Irkçılık, cezaevlerindeki gazeteciler ya da koronavirüs gibi.
Dünya, New York’tan Çin’e kadar her yere sıçramış olan koronavirüsün Türkiye’yi pas geçmesini konuşuyor. Türkiye’de hala resmi olarak tespit edilmiş bir koronavirüs vakası olmaması soru işaretlerine yol açıyor. Ülkede yaşayan herkes “Ha bugün, ha yarın virüs Türkiye’ye de sıçrayacak“ diye diken üstünde beklerken Erdoğan'ın Pazar günü yaptığı bir ziyaret sırasında kendisini karşılayan kafileye “Size korona getirmiş olabilirim,“ demesi kafaların iyice karışmasına yol açtı. Aslında Türkiye koronavirüs ile mücadelede o kadar başarılı ki, 26 ülkenin Türkiye’nin virüsle nasıl başa çıktığını öğrenmek istediği iddia ediliyor. Bu başarının sebepleri ile ilgili farklı teoriler mevcut.
Yayıldığı ülkelere baktığımızda görüyoruz ki bu korona, rahatına düşkün, sıkıntıya gelemeyen bir virüs. Kavgadan gürültüden kaçıyor, huzursuzluktan hoşlanmıyor. Koronavirüs, iç karışıklıkların yaşandığı Suriye, Afganistan gibi ülkelere zaten neredeyse hiç uğramamış. Cihan Kılıç’ın Ocak ayında Uykusuz'da çizdiği karikatüre bakılırsa İstanbul şartları virüsü zorlamış, Türkiye’de tutunamamış. Artık üçüncü havalimanından şehre inmekte mi zorlandı, bilmiyoruz.
Ama zaten Türkiye’de yaşamak kolay mı canım? Baksanıza savaştan, kıtlıktan canını kurtarmak için kaçan binlerce göçmele birlikte Konyalı da, Şirinevlerli de Suriyeli taklidi yaparak Avrupa'ya geçmeye çalışıyor. Üç dil bilen mühendisler tutunamıyor yurt dışına kaçıyor, kıytırık iki günlük virüs nasıl tutunsun?
Koronavirüsün Türkiye’de tespit edilememesiyle ikinci bir teori, hijyen standatlarıyla ilgili. Ekseriyetle kıçımızı yıkadığımız, olmadı su tuttuğumuz için koronalık bir durum olmadığını söyleyenler az değil. Zira şimdi eğri oturup doğru konuşalım: Halk olarak her gün süpürge yapmadan, iki günde bir lavaboları ovmadan yapamıyoruz. Sokaklarımız pis olabilir ama evlerimiz bal dök yala. Yurt dışına yerleşen Türkiyeliler de önce “ay ne güzel sokaklar tertemiz“ diyor ama sonra da ilk iş markette satılan temizlik malzemelerinden şikâyet ediyor.
Yahu biz temizlik için doğrudan kezzap kullanan bir halkız; ülkedeki her bakkalda kezzap satılır. Amerika’da falan internette nerede bulabileceğinizi arattığınızda, FBI’ın kapınıza dayanmasına sebep olacağı kimyasalları biz evde temizlik için kullanıyoruz. Hani abartmak gibi olmasın, Avrupa’da temizlik malzemesi diye satılan kimyasalları içsek bize dokunmaz.
Üçüncü teori ise genlerimizle ilgili. Yüzlerce yıl Anadolu’da birbirine karışan onlarca gen birleşip Voltran’ı mı oluşturmuş, evrim kanunları gereği yüzlerce yıl çekilen çileler bizi daha dayanıklı mı kılmış bilmiyorum. Ama bu da iyi bir şey mi kötü bir şey mi ondan da emin değilim. “Virüs Türklere bulaşmıyor!“ diyenler (Bu insanlar “virüse karşı tuzlu suyla gargara yapın bir şey olmaz,“ diyenlerle aynı kişiler) bu ifadeleriyle hakaret mi ediyor, iltifat mı, karar veremedim. İnsan kendisini biraz da dışlanmış hissediyor.
Dışarıdan var gibi gözüküp gerçekte olmayan o kadar çok şey var ki Türkiye’de...Mesela ırkçılık. Hapiste hiç gazeteci olmamasına rağmen cezaevlerimiz de yazı işleri odasıymış gibi lanse ediliyor. Diktatörlük, insan hakkı ihlâlleri, bunlar hep bizi çekemeyenlerin iftiraları.
“Türkiye’de korona var,“ diyene doğrudan soruşturma açıyorlarsa, koronanın kendisini tutuklu yargılarlar. Korona beraat edecek olsa yeni bir suç bulur çıkartırlar, davaları uç uca ekleyip en sonunda darbe girişimini üzerine yıkmaya kalkıp canından bezdirirler. Ha bakarsınız korona kendini düzeltir, yerli ve milli değerlere sahip çıkar, tıraşını olur, kravatını bağlar, o zaman başka.