Kader İpek Altınbulak’ın neredeyse üç yıldır verdiği mücadele, süper market işçilerinin çalışma koşulları ve sendikal mücadelenin zorlukları hakkında bir fikir veriyor.
Kader İpek Altınbulak 33 aydır hakları için direniyor. Kısa bir süre öncesine kadar haftanın dört günü, İstanbul, Ankara, Adana ve Kayseri’de eylemlere katılan Altınbulak’ın hayatının merkezinde bu mücadele vardı. Hakkında onlarca soruşturma açıldı, eylem yaptığı marketlerin güvenlik görevlilerinin ve polisin şiddetine maruz kaldı. İki buçuk yılın ardından ilk kez yeni bir işte çalışmaya başlayan Altınbulak, 17 yıl boyunca çalıştığı Real Market’in iflasının ardından tazminatını almak için verdiği mücadeleyi hala sürdürüyor. 1 Mayıs’ta da sokakta olacağını söyleyen Altınbulak, Real önlüğünü giyerek Kazancı Yokuşu’nda olacağını vurguluyor: “Eskiden birçok şeye cesaret edemiyordum, şimdi hiçbir şeyden korkmuyorum. Ne olursa olsun hakkımı aramaya devam edeceğim.“
Koronavirüs salgını sadece 1 Mayıs kutlamalarını değil, ekonomik sebeplerle çalışmaya zorlanan işçilerin uğradığı hak ihlallerini de yeni bir boyuta taşıdı. Salgın günlerinde 1 Mayıs İşçi Bayramı, sokağa çıkma yasağından muaf tutulan pek çok işçilerin vardiyalarının gölgesinde kutlanıyor. HDP Diyarbakır Milletvekili ve Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan’a göre işçi sınıfı, “en çok saldırıya uğradığı ve haklarının en fazla gasp edildiği“ bir dönemde: “Çalıştırılmayan işçiler ve işsizler açlıkla, çalışanlar ise sefalet ücretine mahkûm ve korona riskiyle karşı karşıyalar.“
Sendikalar bu çalışma koşullarına karşı verilen mücadelede büyük bir önem taşıyor. Türkiye'de 90'ların başında yüzde 25'lerde seyreden fiili sendikalaşma oranı, şu an yarı yarıya inmiş durumda. DİSK Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR) 8 Nisan’da açıkladığı rapora göre, Türkiye’de çalışan 15 milyon 799 bin işçinin yaklaşık yüzde 88’i sendikasız. İşçilerin haklarını gözetmeyen ve hükümetin güdümünde olan sendikaların yanı sıra, yıllardır belli bir birikim ve ağırlığa sahip olan sendikalar arasında da anlaşmazlıklar mevcut. Kader İpek Altınbulak’ın üç yıla yakın süredir verdiği mücadele, özellikle süper market işçilerinin çalışma koşulları ve sendikal mücadelenin zorlukları hakkında bir fikir veriyor.
Kader İpek Altınbulak, yeni işindeki 10 saatlik mesaisini bitirdikten sonra sabahın köründe çıktığı evine dönüyor. İstanbul’un Kartal ilçesinde yaşayan 41 yaşındaki Kader İpek’in ellerinde lateks eldiven, yüzünde maske, üzerinde ise iş kıyafetleri var. Yaşadığı apartmanın sokakla bitişik bahçesinde, bir ağacın altında Real Market’in öyküsünü anlatıyor. Alman perakende şirketi Metro Group bünyesinde bulunan Real Market, Türkiye’de 1998’de faaliyet göstermeye başladı. Altı ilde, 12 mağaza ve 1700 çalışan ile hizmet veren Real Market, 2014’te Türk perakende şirketi Beğendik A.Ş’ye satıldı. Real Market 2017’de iflas etti. Kapanan mağazalardaki yüzlerce çalışanın tazminatları hala ödenmedi.
Altınbulak, o günden beri Beğendik A.Ş’nin ve eski işvereni Alman Metro Group’un sahibi olduğu MediaMarkt ve Metro marketlerinin önünde çeşitli eylemlere katılıyor. 51 bin lira olan tazminatı için direndiğini söylerken, salgın nedeniyle iki ay önce ücretsiz izne çıkarılan eşini işaret ediyor: “Bu süreçte hep yanımda oldu.“ Altınbulak, Real Market işçilerinin bu süreçte yalnızca işverenlerle değil, sendikalarla da karşı karşıya geldiğini anlatıyor. Üyesi olduğu Tez-Koop-İş'in kendisine maddi ya da manevi destek vermediğini belirtiyor. Bunun üzerine Real Market işçileri, DİSK’e bağlı Nakliyat-İş’le birlikte hareket etme kararı alıyor.
Nakliyat-İş Sendikası’nın Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, Real Market direnişinde asıl sorumluluğun Beğendik A.Ş’de olduğunu ancak Türkiye’deki İş Kanunu’na göre, daha önceki işveren, yani Metro Group’un da 1998’den 2014’e kadarki tazminatlardan yasal olarak sorumlu olduğunu savunuyor. Küçükosmanoğlu’nun iddiasına göre, Tez-Koop-İş’in Real Market işçilerinin mücadelesine kayıtsız kalmasının sebebi, sendikanın aynı zamanda Metro Group bünyesindeki Media Markt’da da örgütlü olması.
75 bin üyesiyle ticaret-büro işkolunda faaliyet gösteren en büyük sendika olan Tez-Koop-İş Sendikası’nın Genel Sekreteri Hakan Bozkurt ise, iddialar hakkında taz.gazete’ye verdiği cevapta mağduriyetin nedeninin şirketlerin patronları olduğunu ifade ediyor: “Hem işçiyi mağdur ettiler hem de işçi ile örgütlü olduğu sendikayı birbirlerine düşürdüler. Kader arkadaşımız bir mağduriyeti olduğunu söylüyorsa, haklıdır.“ Real Market işçilerinin her türlü sorun ve sıkıntılarıyla ilgilendiklerini söyleyen Bozkurt: “Meseleyi Avrupa’ya kadar götürdük. Berlin’deki Ver.di’nin Genel Merkezi’ne kadar taşıdık.“ dedi.
Kader İpek Altınbulak, yalnızca bu sendikanın değil, DİSK yönetiminin de direnişlerine kayıtsız kaldığı düşüncesinde. Bu nedenle geçtiğimiz Şubat ayında yapılan DİSK Genel Kurulu’nda genel başkan adayı oldu. Yalnızca 25 oy alsa da bu eyleminin sokakta verdiği mücadeleyi daha görünür kıldığını ifade ediyor.
1,5 yıldır Migros Market’te kasiyer olarak çalışan Lale Genç*, ağır koşullarda çalışmaya zorlanan bir market işçisi. taz.gazete'nin telefonla ulaştığı Lale, salgın tedbirleri kapsamında ilan edilen sokağa çıkma yasağı nedeniyle çalışamadıkları günlerin de hafta içi çalışma saatlerine eklendiğini anlatıyor. 45 saatlik haftalık çalışma saatini tamamlamak için daha önce sekiz olan günlük çalışma saati 11’e yükseltilmiş: “Sokağa çıkma yasağının bedelini bize ödetmeleri doğru değil.“
Market işçisi Lale de sendikalı. Migros’ta örgütlü olan Tez-Koop-İş’in salgın sürecinin başında atıl kaldığını, dayanışma ağlarının dile getirdiği itirazlarla sendikanın harekete geçtiğini söylüyor. Sonunda sendikanın baskısı sonucu kazanım elde ettiklerini belirtiyor: “Yasakların başlamasının ardından diğer günlerdeki çalışma saatleri 12’ye çıkarılmak istendi. Ancak bizim sendikaya, sendikanın da yönetime baskısı sonucu bir saati yemek molası olmak üzere 11 saatte karar kılındı.“
“Salgın süreciyle gündem olsa da, market işçilerinin çalışma koşulları her zaman kötüydü“ diyor Altınbulak. Real Market’te çalıştığı dönemde uzun ve esnek çalışma saatlerinin olduğunu, Almanya’dan patronlar ziyarete geldiğinde mesaisini bitirmesine rağmen kasadan ayrılamadığını hatırlıyor: “Sabah 10’da işe başlayıp, gece 10’da mesaimizin bittiği günler çok oldu. Lavaboya bile sırayla gittiğimiz, yemeğe bile çıkamadığımız zamanlar oluyordu. Kasamızı kapatıp da yemeğe gitme şansımız yoktu.“
1 Mayıs'ta sokağa çıkma yasağı olduğu için başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanındaki meydanlarda, Salı gününden bu yana eylemler düzenlendi. Emek ve meslek örgütleri ayrıca, “Her balkon 1 Mayıs alanı, her pencere bir meydan“ sloganıyla Cuma akşamı için yurttaşlara ortak çağrı yaptı.
1 Mayıs’ta “İşçilerin sağlığı, patronların kârından daha önemlidir“ sloganıyla eylemler düzenleyeceklerini söyleyen Nakliyat-İş Genel Başkanı Küçükosmanoğlu da AKP iktidarı ve sermaye sınıfının, salgının faturasını işçilere çıkardığını vurguluyor: “AKP iktidarı, salgın tedbirleri kapsamında çıkardığı yasalarla işverenlerin çıkarlarını gözetmiştir. Sokağa çıkma yasağı ve karantina uygulamalarının olduğu bu zor süreçte hayatın devamını sağlayanlar yine işçilerdir.“
Salgın nedeniyle ilan edilen sokağa çıkma yasağı çalışmak zorunda olan işçileri kapsamasa da, 1 Mayıs’ı sembolik bir şekilde kutlamak isteyen sendika çalışanlarını etkiledi. Cuma günü Taksim Meydanı'na çelenk bırakmak isteyen DİSK yönetimi, polis müdahalesiyle karşılaştı. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ile birlikte onlarca sendika üyesi gözaltına alındı. Bunlar yaşanırken Taksim Meydanı'ndaki AKM inşaatındaki işçileri çalışmaya devam ediyorlardı.
*İsim redaksiyon tarafından değiştirilmiştir.