İlk ve ortaöğretim için hazırlanan yeni müfredatta „evrim“ ve Atatürkçülük konuları kapsam dışı kalırken Ensar Vakfı'nın „Değerler Eğitimi“ doğrultusunda dini öğretilere ağırlık verildi.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, 18 Temmuz'da yaptığı basın toplantısıyla yenilenen eğitim müfredatını açıkladı. AKP’nin laik eğitim sistemine yönelik kapsamlı dönüştürme hareketinin son halkası olan müfredattaki değişiklikler “sadeleştirme“ ve “basitleştirme“ tanımları ile sunulsa da, programların içeriği durumun tam tersi olduğunu açığa çıkardı.
Ders içeriklerinin sadeleştirilmesi bilim, felsefe ve sanat derslerinin ders, ünite ve kazanım sayılarının azaltılmasına yönelik olurken müfredatın temelini “dini“ ve “milli“ öğeler oluşturdu. Evrim teorisi öğrencilerin felsefi yeterliliğe sahip olmadığı gerekçesiyle müfredattan çıkarıldı. Erdoğan’ın hayalindeki “kindar ve dindar nesle“, gaza ve cihat öğretilecek.
Müfredatın tanıtım toplantısında Bakan Yılmaz, yeni programın AKP hükümetinin eylem planı doğrultusunda hazırlandığını söylerken, değişiklikler de Erdoğan’ın isteğine uygun bir müfredat hazırlandığını gösteriyor. Müfredatta bilimsel ve laik eğitime sekte vuran pek çok değişiklik yapılırken özellikle sosyal bilimler derslerinde iktidarın siyasal söylemine uygun düzenlemeler dikkat çekiyor.
Yenilenen programlarda “milli ve manevi değerler“ ünitelerin temeli olurken, 15 Temmuz da hemen her dersin içeriğinde yer alıyor. Demokrasi kavramının işlendiği ünitelerde “15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü“ tema olarak seçilirken, Türkçe derslerinde öğrencilerden “15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri“ başlıklı bir kompozisyon yazması bekleniyor.
Darbe girişimi derslere eklenirken Atatürk’le ilgili üniteler ise müfredattan çıkarıldı. Atatürk ve Cumhuriyetin ilk yılları ile ilgili bilgilerde ayıklanma yapılırken, Osmanlı Dönemi’ne ilişkin ayrıntılı eklemeler yapılmış olması dikkat çekti.
Bakanlığın senelerdir süren yoğun çalışmanın ürünü dediği müfredat için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 19 Mayıs törenleri sırasında şöyle konuşmuştu:
“Bizim tarihle olan bağlarımızı kopardılar. Bize öyle bir tarih okuttular ki, biz hep mağlubiyetlerle, ilkelliklerle, garip garip şeylerle adeta geçmişi olan tarih olduk. Anlı şanlı tarihimizi bize o şekli ile göstermediler. Diliyoruz ki müfredatımızı buna göre yeniden düzenleyeceğiz ve anlı şanlı tarihimizi kitaplarımıza bu şekilde geçeceğiz.“
Hazırlanan öğretim programında yeni Osmanlıcılığın izleri belirginleştirilirken, Erdoğan’ın “mağlubiyetsiz“ tarih anlayışına uygun olarak tarih derslerinde Osmanlı’nın gerileme ve dağılma dönemine yer verilmiyor.
Müfredat “değerler eğitimi“ başlığı altında dini ögelerle donatılırken “helal, haram, kul hakkı“ gibi temalar ünitelere girdi. Milli Eğitim Bakanı’nın en büyük kazanım dediği “gaza ve cihat“ da programda yerini aldı. Bakan Yılmaz, cihadın programa girmesini “Dört başı mamur şekilde cihat kavramımızın evlatlarımıza verilmesi ülkenin en büyük kazanımı“ olarak savunurken, Bakan’a destek TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyesi AKP İstanbul milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı’dan geldi. Çamlı, “cihat bilmeyen çocuğa matematik öğretmenin faydasının olmayacağını“ iddia etti.
AKP’nin gelen tüm tepkilere karşın 2012 yılında hayata geçirdiği ve ortaöğretimde imam hatip okullarının açılmasının önünü açan 4+4+4 sistemiyle birlikte laik ve bilimsel eğitimi dönüştürme adımları hızlanmış, zorunlu din dersleriyle birlikte dini içerikli dersler seçmeli ders kapsamına iliştirilmişti. Yeni müfredatta ise Bakanlık bir adım daha atarak felsefeden müziğe, coğrafyadan dünya tarihine kadar bütün derslerde dini temalarla ile ilgili bir etkinlik planlanmış durumda. Bununla birlikte yeni müfredatta biyoloji dersinin ders saatini azaltılırken, evrim teorisi de müfredattan çıkarıldı.
Yeni müfredatın ana kaynağını ise Bakanlığın 2015 yılında Ensar Vakfı ile imzaladığı “Değerler Eğitimi“ protokolü oluşturuyor. Ensar Vakfı, geçtiğimiz yıl Karaman’daki bir öğrenci yurdunda yaşanan cinsel istismar olayıyla ülke gündemine girmiş, Ensar Vakfı’nı korumaya yönelik açıklamalar ise Vakıf’la yakın ilişkide olan Erdoğan Ailesi’nden gelmişti.
Dua ve ibadetin hayatımızdaki yeri, ramazan ayı ve oruç, peygamber sevgisi gibi konular değer eğitimi kapsamında yer alıyor. Müfredattaki içerikler de AKP’nin siyasal söylemiyle eş güdümlü hale getirildi. Yakın dönem tarihin anlatıldığı derste Türkiye’deki sokak hareketinde önemli yeri olan '“Gezi Hareketi“ iç ve dış güçlerin bir operasyonu olarak gösterilirken, 15 Temmuz ve Gülen Cemaati derste terör örgütü olarak anlatılacak.
Müfredat değerlendirme raporlarını kamuoyuna sunan sendikalar programın AKP’nin müfredatı olduğu yönünde ortaklaşırken, müfredatın Eğitim-Bir Sen ve AKP'li yayınevlerinin talepleri doğrultusunda hazırlandığını belirtiyor.
Eğitim-Sen, bilime ve aydınlanma düşüncesine karşı açılan bayrak olarak tanımladığı müfredatın bilimle ilişiğinin kesildiğine vurgu yaparken, Eğitim-İş yeni programı siyasi bir operasyon olarak değerlendirdi. Eğitim-İş raporunda “AKP’nin siyasi söylemlerinin direkt ya da dolaylı şekilde yer bulduğu, her vesilesiyle 15 Temmuz’un hatırlatıldığı, din ağırlıklı içeriklerin artırıldığı müfredatta; pozitif bilimlerin öğretimi geriletilmiş ve Atatürkçülük kavramı gölgeye itilmeye çalışılmıştır“ ifadelerine yer verdi.
Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan da müfredatının bilimle ve gerçeklerle bağının koparıldığına vurgu yaparak, müfredatın eğitim bilimci, akademisyen, öğretmen, sendikalarla birlikte ihtiyaç tespiti yapılmadan hazırlandığını belitti. Vural, “Milli Eğitim Bakanı'nın açıklaması 100 bine yakın anket üzerinden görüş alındığı yönündedir. Ancak bu görüşlerin neler olduğu ve müfredatta nasıl karşılık bulduğuna dair hiçbir veri yoktur.“ diye konuştu.
Kamuoyuna “müjdelenen“ müfredat için görüş aldığımız, barış imzacısı olduğu için kamu görevinden ihraç edilen Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Nejla Kurul, müfredatın islami esaslı “belli bir ideolojiyi aktarma ve yayma aracı“ haline getirilmek istendiğini söylerken, hazırlanan yeni programın da “tektipçiliği“ ve “homojenleştiriciliği“ herkese dayattığını belirtti.
Siyasal iktidarın, gücünü merkezileştirerek “yeni bir rejimi“ esas aldığını belirten Kurul, “Yeni rejimin 'yeni insanı’, gücün merkezileştirilmesi nedeniyle aklını kullanmasına gerek olmayacak biçimde ‚itaatkâr’, İslami referanslı bir eğitim ile dindar, kutuplaştırıcı bir siyaset izlendiği için de karşı taraf için ‘kindar’ bir nesle karşılık gelmektedir.“ diye konuştu. Kurul, yeni müfredatın var olan toplumsal kutuplaşmanın daha da derinleşmesine hizmet edeceğini ifade etti.
Eğitim-Sen raporunda, “Müfredat değişikliğinin arkasında bütün okullarda okutulan müfredatı, imam hatip müfredatı ile benzer hale getirme çabaları yatmaktadır“ derken son beş yıl içerisinde Türkiye’nin en donanımlı okulları dahi imam hatibe çevrildi. MEB’in istatistiklerine göre okullaşmada en büyük artış imam hatip ortaokullarında gerçekleşti. 2012-13 yılında 94 bin 461 olan imam hatip ortaokul öğrenci sayısı 2016-17 yılında yüzde 505,50 artışla 657 bin 20 öğrenciye ulaştı. Yine MEB'in verilerine göre 2002-2016 yılları arasında 976 yeni İmam Hatip Lisesi açılırken, 109 okul da İmam Hatip Lisesi'ne dönüştürüldü.