Global Net projesi, Ermeni Soykırımı’nda Alman silah üreticilerinin sorumluluğunu ve bu ticaretten sağladığı kazancı inceliyor. 100 yıl sonra Türk Ordusu hala Alman silahlarıyla savaşıyor.
Almanya'nın Freiburg şehrinde yaşayan deneyimli silah karşıtı aktivisti Jürgen Grässlin ve ekibi, silaha ve silah ticaretiyle bulguların toplanabileceği ortak bir platform kurdu. Nisan ayı başında erişime açılan Globat Net internet sitesi yasal ve kaçak silah ticaretini incelemesi açısından Wikileaks’e benzese de, Julian Assange’nin tartışmalı platformuna kıyasla önemli bir fark arzediyor:
„Global-Net“ sitesinde yer alan bilgiler gözden geçiriliyor, denetleniyor ve derinlemesine araştırılarak hazırlanan dosyalarla güvenilir bir şekilde erişime sunuluyor.
„Hedefimiz silah ticareti yapan kişilerin isimlerinin ve yüzlerinin bilinmesini sağlayabilmektir“ diyen Jürgen Grässlin, „Üst düzey yöneticilerden, askerlerden ve sorumlu siyasetçilerden şikayetçi olduğumuzu ilan ediyoruz“ ifadelerini kullanıyor. Listede geçen isimler arasında tanınmış silah üreticileri Heckler ve Koch, Rheinmetall şirketlerindeki yöneticiler ve sorumlu politikacılar da bulunuyor. İnternet sitesinde yer alan biyografilerin yanısıra bu kişilerin uluslararası silah ticareti anlaşmalarından ne ölçüde sorumlu oldukları da not düşülüyor.
Siteye yüklenen dosyalar veri denetimine tabi tutuluyor; Türkçe dahil olmak üzere farklı dillerde yayınlanıyor. Araştırmaya katkıda bulunan Freiburg Silahlanma Bürosu, bu konuda bir uzman olan Güney Afrikalı aktivist Andrew Feinstein ile de işbirliği yapmış. Grässlin, böylece, işleyişini çoğunlukla gizlilik ilkesine dayandıran uluslararası silah anlaşmalarında yeni bağlantılar kurulabileceğini umuyor.
Global Net’de yayınlanan ilk dosya: Ermeni Soykırımı. Grässlin'in ekibi, Osmanlı Devleti'nin 1895-1916 yılları arasında Ermenilere karşı yaptığı soykırımda Alman silah üreticilerinin sorumluluğunu ele alıyor. Eski televizyon gazetecisi Wolfgang Landgraeber’in de üzerinde titizlikle çalıştığı bir araştırmada Alman İmparatorluğu’nun yüzbinlerce Ermeni’nin öldürülmesini onayladığı, Mauser gibi silah üreticilerinin de olayda milyonlarca mark kazanç sağladığı ispatlanmıştı. Hatta bu araştırmaya göre 1896 yılında Osmanlı Ordusu’nun sahip olduğu tüfeklerin yüzde 48,5’ini Alman Mauser Firması karşılamıştı.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında da Osmanlı Ordusu'nun kullandığı tüfeklerin en az üçte ikisi Alman üreticiler tarafından sağlandı. Landgraeber, Krupp Firması’nın da 1912 yılına kadar silah harçları ve mühimmat satışından günümüzün parasıyla 700 milyon ile bir milyar Euro arasında kazanç elde ettiğini hesaplamış. Araştırmanın başlangıç noktasını Grässlin ile ekibinin Oberndorf’taki Belediye Silah Müzesi’nde bulduğu tarihsel anlaşmalar oluşturdu. Mauser Şirketi’nin merkezi Oberndorf’taydı. Günümüzde de Heckler ve Koch’un merkezi de burada bulunuyor.
30 yıldır en önde gelen silah karşıtı aktivist olarak bilinen Freiburglu öğretmen Grässlin için bu çalışma sadece tarihin yeniden değerlendirilmesinden ibaret değil. O, Alman silah ihracatı politikasında geçmişten günümüze dek izlenen uzun yolu çizmek istiyor.
Bu konuda Türkiye iyi bir örnek teşkil ediyor. Zamanla Mauser, silah üreticisi Rheinmetall’ın bünyesine dahil oldu. Yaşanan siyasi gelişmelere rağmen Türkiye, Alman tank üreticileri için sadık bir müşteri olarak kalmaya devam etti. Global Net sitesinde „100 yıl sonra Türk Ordusu Leopard 2 gibi Alman savaş silahlarıyla yine insanları öldürüyor“ açıklaması da yer alıyor. Günümüzde, uluslararası hukukla bağdaşmayan bu savaşta Suriye'nin kuzeyindeki Kürtler öldürülüyor.
Almanca'dan çeviren: Gülay Durgut