Doğan medya, Demirören medya olduğundan beri Hürriyet gazetesinde motivasyon düşük; ağır ve kasvetli bir hava var. Mevcut koşullar altında tazminatını alıp gitmek de, kalmak da o kadar kolay değil.
Doğan Medya Grubu’nun Bağcılar’daki binasının kantin çimenliğindeki piknik masaları, 21 Mart günü, öğleden sonra hiç olmadığı kadar kalabalık. Doğan Medya bünyesindeki muhtelif medya kuruluşlarında çalışan gazeteciler, endişeli yüzlerle sigaralarını içiyorlar ve kahvelerini yudumluyorlar. Kalabalığın gürültüsü açık alanda büyük bir uğultu yaysa da konuşulan tek bir konu var: Doğan Grubu’na ait gazete ve televizyon kanallarının hükümete yakın Demirören Grubu'na satılacağı haberi. Cevaplarını kimsenin kesin olarak bilmediği, sadece tahmin edebildiği sorular soruluyor. Çalışanların yıllardır duymaya alıştığı söylentiler beklemedikleri bir anda gerçek oldu.
Demirören Grubunun kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Demirören, Doğan Medya'yı satın almasından yaklaşık iki ay sonra, 8 Haziran günü vefat etti. Ölüm haberi, hükümet yanlısı mecralarda genişçe yer aldı. İş insanının gittikçe parlayan ticaret hayatı övgüyle anlatıldı. Türkiye’de birçok kişi, Demirören'i bu parlak kariyeri yerine, 2014’te sızdırılan dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmesindeki gözyaşlarıyla hatırlıyor. Öfkeli bir Erdoğan, Demirören’e ait olan Milliyet gazetesinde yayınlanan bir habere tepkisini dile getirirken, o zaman 76 yaşında olan iş insanı „Nasıl girdim bu işe ya, kim için?“ diyerek ağlamaya başlıyordu.
Bu telefon görüşmesi, artık Demirören bünyesindeki Hürriyet’in yeni sahiplerinin iktidarla ilişkisini ortaya koyması açısından önemli. Hükümet, Doğan Grubu'yla birlikte ülkede doğrudan hükümetin etkisi altında olmayan tek ana akım gazete olan Hürriyet’i de bünyesine kattı. Doğan Medya'nın finansmanı, bir kamu bankası olan Ziraat Bankası'ndan Demirören'e verilen 675 milyon dolarlık krediyle mümkün oldu. Hürriyet, MedyaTava'nın verilerine göre 280 binlik tirajıyla Türkiye'nin en çok satan 3. gazetesi. 210 bin satan ve listede 4. gazete olan Posta da Doğan Grubu'yla birlikte Demirören'e satılan kuruluşlar arasında. Hürriyet’in yakında Demirören bünyesinde bulunan Milliyet ve Vatan’a da ev sahipliği yapacak olan Bağcılar’daki binasında çalışan gazeteciler için satıştan sonra gazetede hakim olan hava “ağır ve kasvetli.“
Çalışanlar arasında Demirören ile çalışmaya “mahkum edilmiş“ hissedenler var. Çok uzun süredir Hürriyet bünyesinde çalışan editör Ayşegül Kaya, “Satışı ilk duyduğumda‚ umarım Doğan Ailesi, gazetenin yeni sahipleriyle çalışmak istemeyenler için bir çıkış yolu sunar‘ diye düşündüm. Yapmadılar. Pek çok kişi kendini çiftlikle birlikte satılan köleler gibi hissetti“ ifadelerini kullanıyor.
Satışın haber merkezine getirdiği ilk ve belki de en önemli değişiklik, motivasyon düşüklüğü. Yaşanan belirsizlik nedeniyle gazetedeki hava, Ayşegül’ün deyimiyle, çok ağır; “Şu anda Vatan ve Milliyet'in bulunduğumuz binaya taşınması hazırlıkları nedeniyle pek çok servisin yeri değişiyor, etrafta koliler var. Bu da havadaki kasveti daha da artırıyor. Belirsiz bir tarihe ve belirsiz bir sonuca kadar idare ediyoruz, diyelim.“
Gazetenin haber merkezinde deneyimli bir editör olan Serkan Taş da bu boşvermişlik hissini fazlasıyla yaşıyor. Herkesin „Mesai bitsin de eve gideyim“ derdinde olduğunu, saat sabah 9'dan akşam 6'ya çalışan memur gibi hissettiklerini anlatıyor. Taş, işine devam etse de artık bazen iş saatlerinde dizi izliyor, bilgisayar oyunu oynuyor, „ ‚Artık ne yapsam bir anlamı yok, bitti‘ diye düşündüm. Evrensel, Birgün gibi gazeteleri almayanlar artık gerçekleri öğrenemeyecek. “
Doğan Grubu’nun satışından kısa bir süre sonra, ilk hedef, Kanal D oldu. Kanal D'nin Haber bülteni, Türkiye'de en çok izlenen ikinci haber bülteniydi. Kanal D Haber Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Sarılar, satışın ardından yeni yönetim tarafından görevinden alınan ilk isimlerden oldu;
“Yeni grubun medya grup başkanı Mehmet Soysal, Kanal D haberde politik habere yer vermek istemediklerini, bundan sonra yalnız 3. Sayfa ve yaşam haberleri yapacaklarını söyledi. Her ne kadar 15 Mayıs’a kadar devam edin deseler de, 1 Mayıs’ta son bülteni yaptık. Daha sonra izne gönderildik. Benden sonra ekip arkadaşlarım, editörlerim, muhabirlerim de çıkarıldı. Teknik ekip dışında herkes işten çıkarıldı.“
Gazete çalışanları, Hürriyet’in satıştan önce de gazetecilerin her istediklerini yazabildikleri bir mecra olmadığının bilincinde. Satış tamamlandıktan sonra grubun televizyonlarında büyük çapta işten çıkarmalar yaşanmasına rağmen Hürriyet gazetesinde bu tür bir durum henüz yaşanmış değil. Ancak gazeteciler Demirören’le birlikte, artık adımlarını çok daha dikkatli atmak zorunda olduklarını düşünüyorlar. Serkan Taş'ın yazdığı haberlerin başlığı mutlaka değişiyor. Bazı durumlarda gece baskısında içeriğinde de değişiklik yapıyorlar. Serkan böyle durumlarda haberinden imzasının çıkarılmasını istiyor; „Ama daha genç arkadaşlarımız tam bir otosansüre başladı. 'Bu haber bizde girmez’ gerekçesiyle haberi bile hazırlamıyorlar.“
Yeni yönetim sonrası yayın çizgisi ile ilgili konuşan Ayşegül Kaya ise yaşanan bir iki olaydan sonra belli başlı, „dokunulmaz“ alanlar olduğunu öğrendiğini söylüyor; „O kadar içime işlemiş ki, bazen kendi kendimi sansürlediğimi fark etmediğim bile oluyor.“
Hürriyet’te devir teslimin tamamlanmasından kısa bir süre sonra ve seçimden iki gün sonra 26 Haziran’da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, aralarında Hürriyet yazarlarının da bulunduğu gazeteci, yazar, anket şirketleri ve akademisyenleri eleştiren tam sayfa bir ilan yayınlandı. Adı geçenleri „MHP’ye kin duymakla“ itham eden Bahçeli „Sizin gibiler olmasa hakikat, haysiyet, doğruluk, adamlık, ahlak, insanlık nasıl seçilir, ayırt edici vasfını nasıl gösterirdi“ ifadelerini kullandı.
Gazetedekiler, bu ilanla ilgili olarak inşaat zengini iş adamı Ali Ağaoğlu’nun Hürriyet henüz Doğan Grubu yönetimindeyken Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’a yönelik eleştiriler içeren benzeri bir ilanı hatırlatıyor. Hürriyet bünyesinde yönetici olan Ferhat Yılmaz, Demirören ve Doğan grubunun aslında belli noktalarda çok da ayrışmadığını düşünüyor: “Konu para olduğu zaman kendi yazarlarına saldıran bir ilanı almaktan bile çekinmiyorlar. Bu Doğan Grubu'nda da böyleydi, Demirören’de de böyle.“
21 Mart akşamı Doğan Medya çalışanları, Bağcılar'daki binada, duvarlarını politik karikatürlerin ve resimlerin süslediği barda, geniş masaların çevresinde oturuyor. Öğleden sonra kantinin önünde yaşanan endişe, barın loş ortamına taşınmış. Öğleden sonraki uğultudan farklı olarak, ortam biraz daha sessiz. Mesleklerini, özel hayatlarını ve Türkiye’yi değiştirecek satışın neler getireceğini merak ve endişeyle hayal etmeye çalışan gazetecilerin bazıları, ileride işlerini kaybetmeseler dahi bu barda belki de içtikleri son içki olduğunu düşünüyorlar.
Birçok çalışanın evine gitmeden önce iş arkadaşlarıyla arada bir uğradığı, derin sohbetler yaptığı bu barın Türkiye’nin ve Hürriyet’in içinden geçtiği bu fırtınalı günleri atlatıp atlatmayacağı sorusu hala meçhul. Hem çalışanların hem de bu mekanın kaderi artık Hürriyet’in yeni sahiplerinin alacağı karara bağlı.
Serkan Taş, işten çıkarılması durumunda bu duruma üzülüp üzülmeyeceğinden emin değil. Diğer meslektaşları gibi işten çıkarılması durumunda alacağı tazminatı hesaplatmış. Ama aynı zamanda onun yerine gelecek olan kişinin hükümete daha yakın biri olma ihtimalinden endişe duyuyor; „En azından hala yaptığım haberlerde gerçekten doğru bildiğimi yazıyorum. Başlıklarda ve birinci sayfada görünmese bile haberimin içeriğini okuyan gerçeği görecek.“
*Yazıda geçen isimler taz.gazete redaksiyonu tarafından değiştirilmiştir.