Benim için acayip bir tecrübeydi. İster kısa süreli ister uzun olsun, eğer birini tanımak istiyorsanız lütfen sokağa çıkın.
Asia, benim çok eski bir arkadaşım. Kendisi Hollanda’da yaşıyor. Geçen gün beni ziyarete geldi. İlk gece uzun uzun sohbet ettik. Asia da tıpkı çevremdeki herkes gibi benim seks kıtlığımı kafasına takmış. “Yahu sen eskiden böyle değildin, ne oldu sana? Bir an önce kendine birini bulmalısın!“ dedi. Ben “Aman kısmet şekerim,“ diyerek geçiştirdiysem de Asia kararlıydı. O gece bana bir date bulmamda yardım etti. Nereden mi? Elbette Tinder’dan.
Tinder’a en cool fotoğraflarımı yükledim, beğendiğim erkekleri like yapmaya başladım. Gelsin matchler. Oh mein Gott. Resmen bağımlılık yaratıyor. Ben hızımı alamayıp OKCupid ve Badoo adındaki diğer popüler iki uygulamayı da telefonuma indirdim. Eğlenceli mi? Evet. Kimi zaman gece yarısına kadar birileriyle sohbet ettiğim oldu. Ama Tinder’den tanışıp mutlu olanları düşündükçe kafayı yiyorum. Çünkü evlenilecek erkek yok bu sitelerde. Diyaloglar hep aynı:
Erkek: Vay be, gerçekten çok seksisin.
Ben: Teşekkür ederim.
Erkek: Ne arıyorsun?
Ben: Date.
Erkek: WhatsApp var mı?
Ben: Neden?
Erkek: Özel fotoğrafımı yollamak istiyorum.
Ve tahmin edin gelen o özel mesaj ne? Tabii ki çıplak bir fotoğraf! Asla adımı, ne iş yaptığımı, nerede yaşadığımı, hobilerimi soran yok. Çünkü profilimde büyük puntolarla TRANSGENDER yazıyor. Trans olduğum için nedense tek istediğimin seks olduğunu düşünüyorlar.
Gözüme çarpan başka bir şey: Tinder kullanan Berlinli erkeklerin pek çoğu evli ve çocukları var. Bazıları Tinder’i Instagram gibi kullanıyor, eşleriyle çekilmiş fotoğrafları bile var. Tabii ben olayı çok sonra anlayabildim. Grup seks arıyorlarmış.
Her neyse şekerim gelelim sadede. Güney Avrupalı bir erkekle buluşmak için randevulaştık. Tabii ben İstanbul’daki gibi olacak sanıyorum. Çocuk arabayla gelip beni evden alacak ve bir restorana gideceğiz, oradan da bir bar… Fakat o da ne? Bana falanca yerde buluşalım demez mi! Ay öleceğim. Neyse ben oraya gittim. Çocuğun üzerinde gayet rahat bir kıyafet ve bir sırt çantası. Mekânı hiç sormayın, Kreuzberg’de pespaye bir bar. Şaka gibi. Bütün hayallerim yıkıldı.
Hesabı da ortak ödedik bu arada. Yok, asla benim tarzım değil. Ben Nişantaşı kadınıyım şekerim, çekemem. Ayol bir de haydi sana gidelim demez mi. Ay daha neler! Okey, güzel öpüşüyordu. Ama ben sekiz kişilik bir evde yaşadığımı söyleyip geçiştirdim, Tinderella gibi 12’den önce çocuğun yanından ayrıldım. Sanırım bir yıl daha date falan yapmayacağım.
Eve gelince hemen bütün uygulamaları telefonumdan sildim. Benim için acayip bir tecrübeydi. İster kısa süreli ister uzun olsun, eğer birini tanımak istiyorsanız lütfen sokağa çıkın. Kendinize güzel ve kaliteli mekanlar belirleyin, vakit oldukça oralara gidin. Hayatın içinde tesadüfen karşılaştığınız birileri olacaktır. Unutmayın aşk tesadüfleri sever. Hayat sokakta.