İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

AKP’nin güçlü bir kampanya yürüttüğünü söylemek zor. Yıldırım'ın çabası da çok yeterli görünmüyor

AKP istediğini alabilecek mi?

AKP'nin Ekrem İmamoğlu'nu karalama çabaları da, söylemlerinde yaptığı „düzeltmeler“ de şu ana kadar alıcı bulmadı. Canlı yayında yapacağı tartışma, Binali Yıldırım'ın son şansı olabilir.

BARIŞ İNCE, 2019-06-11

31 Mart seçimleri sonrasında Türkiye’de yurttaşlar, “artık uzun süre seçim gerilimi yok“ diye düşünürken ülke daha gergin bir döneme girdi. İstanbul’un sonuçları YSK tarafından hükümet baskısıyla iptal edildi. Sonrasında da Türkiye yeni bir seçim ve kutuplaşma sürecine girdi. Peki, seçimi iptal ettiren AKP bu kez istediğini alabilecek mi?

Seçim yenilenirken Erdoğan’ın beklentisi; teşkilatının daha çok çalışması, söylemlerde kimi düzeltmeler ve esas olarak sandığa gitmeyen AKP seçmeninin “kaybediyormuşuz“ hissiyle sandığa koşmasıydı. Bu beklentiler gerçekleşiyor mu? Şu an için “evet“ demek zor.

İlk olarak AKP'nin çalışma temposuna bakalım. Devlet olanakları ve medya gücüyle sürdürülen propaganda, bolca yalan ve iftiradan öteye gitmedi. Muhalefetin adayı Ekrem İmamoğlu’nun Trabzon kökeninden dolayı Yunan olduğuna dair ayrımcı söylem, aslında Erdoğan’ın da memleketi olan Karadeniz bölgesinde yaşayan yurttaşları incitti. İstanbul’da yoğun bir nüfusa sahip olan bu kesim, ayrımcı sözlerden rahatsız oldu. Bu kez İmamoğlu’na kendini daha yakın hissetti.

Öte yandan kibar ve sakin profiliyle öne çıkan İmamoğlu’nu kızdırmaya yönelik girişimler de başarılı olmadı. AKP ile iş ilişkisi olan bir esnafın kameralar karşısında İmamoğlu’na terörist demesi bir “yurttaş tepkisi“ değil senaryo olarak algılandı. Yine havaalanlarında şarkıcıların, sporcuların, siyasetçilerin kullandığı VIP girişinin İmamoğlu’na kapatılarak İmamoğlu’nu sinirlendirme girişimi de beklenen karşılığını bulmadı. AKP’nin sahada güçlü bir kampanya yürüttüğünü söylemek de zor. Binali Yıldırım'ın çabası çok yeterli gözükmüyor. Seçilen AKP’li ilçe belediye başkanları “nasıl olsa kazandım“ havası ile büyükşehir için canhıraş çalışmıyor. AKP örgütü beklenen motivasyonda değil.

„Kürdistan“ söylemiyle Kürt seçmenin gönlünü okşama çabası

İkinci olarak AKP’nin söylemlerinde kimi “düzeltmeler“ oldu. Türkiye’de 31 Mart öncesi “beka söylemi “ denilen “Bize oy vermezseniz ülke elden gider, muhalefet teröristlerle işbirliğinde“ söyleminin büyükşehirlerde pek alıcı bulmadığı görüldü. Özellikle HDP seçmeninin neredeyse blok halinde muhalefet cephesine oy vermesi bu söylemin yumuşatılmasına neden oldu. AKP adayı Binali Yıldırım, daha liberal bir söylem kullanmaya çalıştı. Ülkenin güneydoğu bölgesi için geçmişe atıf yaparak „Kürdistan“ ifadesini kullanıp Kürt seçmenin gönlünü okşamaya çalıştı. Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesi için sürdürülen açlık grevleri olumlu sonuçlandı. Öcalan’ın mesajları kamuoyuyla paylaşılmaya başlandı. Birkaç AKP yanlısı yazar yeni bir çözüm sürecini ima ederek Kürtlerin gözünü boyamak istedi.

Ancak bu söylemlerin alıcı bulduğunu söylemek zor… HDP’nin İstanbul’da yoğun bir seçim faaliyeti yürüttüğünü ve İmamoğlu’na desteğini daha net bir şekilde ifade ettiğini görüyoruz. Kürt seçmen AKP’nin bu söylemini pek tutarlı bulmuyor çünkü iktidar kanadından gelen açıklamalar çelişkili. Binali Yıldırım, Kürt seçmene yeşil ışık yakmaya çalışırken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “İmamoğlu işe alınırsa PKK’lılar işe alınacak“ diyor. Yine AKP’nin şahin ortağı MHP seçime kadar susturulmuş gözükse de Yıldırım’ın Kürdistan söylemine tepkisini dile getiriyor. Öte yandan AKP sözcüleri tarafından İmamoğlu’nun etnik kökeni araştırılıyor.

Son beklenti olarak sandığa gitmeyen AKP seçmeni “bu kez sandığa koşar mı? Bir kısım AKP’li seçmen, giderek artan kutuplaşmayla birlikte sandığa daha yoğun gidebilir. Fakat tersi de mümkün. Yani daha önce Yıldırım’a oy verip seçimin iptaline kızan, İmamoğlu’nu mağdur edilmiş gören, YSK kararını inandırıcı bulmayan AKP’li yurttaşlar da var. Yüksek sesle çıkan parti içindeki homurtuların da tabanda bir karşılığı olacaktır. Yani AKP lehine büyük bir değişim beklemek zor.

Erdoğan ortada gözükmüyor

Nitekim anketlerde İmamoğlu’nun 3-4 puan önde gözüktüğü belirtiliyor. Bugüne kadar hiçbir muhalifle televizyonda karşılaşmak istemeyen Erdoğan ve kurmayları ilk kez İmamoğlu ile canlı yayına çıkmayı kabul etti. Bunun nedeni de açılan farkı kapatmak için ellerindeki son şans olması.

Ülkede iktidara dair hoşnutsuzluğun en temel nedenlerinden biri ekonomik sıkıntılardır. İktidarın ekonomik sıkıntıları çözmek yerine ülkeyi anti-demokratik bir tutumla yeni bir seçime götürmesi ortada duran seçmeni muhalefete yönlendirdi. “İşsizim“ diyen yurttaşlara hükümet yetkililerinin kibirli tavırları da hoşnutsuzluğu artırdı.

Elbette ki Türkiye normal koşullarda bir seçime gitmiyor. Erdoğan ve ekibi elinde tuttuğu güçle demokratik seçimler üzerinde baskı kurmak isteyecektir. Kimi sandık görevlilerinin iktidar korkusundan emekliye ayrıldığı biliniyor. Ancak burada muhalefet ne kadar dik ve diri durursa, kamuoyuyla bilgi akışını ne kadar düzenli sağlarsa hile yapma şansı da o kadar azalacaktır. Erdoğan’ın seçimlerde pek ortada gözükmemesi de olası bir mağlubiyette suçu Yıldırım’a ve örgütüne atıp aradan sıyrılma planı olarak yorumlanabilir. Şu ana kadar işler istedikleri gibi gitmiyor. Son iki haftada neler değişir, zaman gösterecek.

BARIŞ İNCE, 2019-06-11
GERI
YAZAR HAKKINDA