İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

İstanbul Valiliği, Bakırköy’de Onur Yürüyüşü yapma başvurusunu reddetti

Ekonomi ne ayol?

Ekonomik krizi her an yaşayan LGBTİ+lara bugüne kadar kimse ekonomik krizi sormadı. Bu yüzden Onur Haftası’nın bu seneki teması “Ekonomi ne ayol?“

ELIF AKGÜL, 2019-06-27

“Toplumsal kriz anlarında en büyük zararı toplumun en ötesine itilmiş gruplar görüyor. Ekonomik krizi her an her saniye yaşıyoruz. Bugün bütün toplumun deneyimlediği ekonomik kriz, bizim zaten var oluşumuzun krizi.“

Bu sözler 27. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası komitesinden Cihangir’e ait. Ekonomi son bir yılda Türkiye’nin en başta gelen gündemlerinden biri olarak medyada, siyasette ve sokakta en çok tartışılan konu oldu. Ancak Kaos GL’nin hazırladığı Medya İzleme Raporu’na göre, 2018 yılında yazılı basında LGBTİ+’larla ilgili yayınlanan toplam 2442 haber metninden yalnızca 219’u LGBTİ+’ların çalışma hayatına ilişkindi.

Ekonomiyle ilgili her kesimden insana mikrofon uzatıldığını söyleyen Kaos GL Medya İletişim Kordinatörü Yıldız Tar’ın ifadeleriyle, “Bugüne kadar kimse LGBTİ+’lara ekonomik krizi sormadı.“

Bu yüzden Onur Haftası’nın bu seneki teması “Ekonomi ne ayol?“

2019 Onur Haftası, hem ekonomi politikalarının LGBTİ+’lara etkisini hem de ekonomik alanda LGBTİ+’ların varlığına ilişkin çok sayıda etkinlik içeriyor. Bu etkinliklerden biri Çarşamba günü Cezayir Toplantı Salonu’nda yapılan İstihdamda ve İş Hukuku’nda LGBTİ+’ların Durumu isimli paneldi. Panelde Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi ve Kaos GL’nin ortak araştırması “2018 İstihdamda LGBTİ+ Anketi“nin sonuçları tartışıldı. Ankete göre LGBTİ+ bireyler arasında özel sektörde çalışanların yalnızca yüzde 22’si, kamu sektöründekilerin ise yalnızca yüzde 7’si cinsiyet kimliği ya da cinsel yönelimi konusunda tamamen açık.

Kadir Has Üniversitesi Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı Dr. Reyda Ergün, iş arayan LGBTİ+ kişilerin iş arama sürecinde cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliğini gizlemek zorunda bırakıldıklarını, işe girdikten sonra da çalışma hayatlarını kapalı, ya da “kısmen açık“, yani yakın çevrelerine “açık“ olarak geçirdiklerini söyledi. Ergün’e göre iş yaşamı, kişinin hayatında aile ve sosyal çevreyle geçirilenden çok daha fazla zamansal ve mekansal alan işgal ettiği için, bu alanda kapalı olmaya zorlanmak psikolojik sorunlara neden oluyor.

„Siz burada rahat edemezsiniz“

Konu ekonominin istihdam alanı olduğunda LGBTİ+’lar çeşitli seviyelerde farklı ayrımcılıklara maruz kalıyor. Bu ayrımcılığı hem işvereniyle hem de iş arkadaşlarıyla deneyimliyorlar. Söz konusu raporda deneyimine yer verilen öğretim üyesi bir trans kadın deneyimini şöyle anlatıyor: “Cinsel kimliğimin kendi düşüncelerine göre farklı olduğunu tahmin edip ara ara bana soruyorlar. Anlaşılmasın diye inkâr etmeme rağmen alay, hakaret, aşağılama içeren tavır ve davranışlar sergiliyorlar. Yaptığımın toplum kurallarına ve dine aykırı olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. Aba altından sopa göstererek bu tarz kişilerin işten atılma haberlerini örnek gösteriyorlar.“ Bilişim sektöründe uzman olarak çalışan eşcinsel bir erkek ise, aynı raporda yer verilen deneyiminde “İş görüşmesi esnasında askerlikten neden muaf olduğum soruldu. Dürüst davranıp gerçeği söyledim. İş görüşmesi yaptığım kadın sert bir tonla 'Derhal terk edin burayı!’ dedi“ ifadelerini kullanıyor.

Onur Haftası Komitesi’nden Berat, öğrenci olarak iş bulmanın zaten zor olduğunu ama işbaşvuru formundaki ikili cinsiyet sisteminin kendisi için tetikleyici bir unsur olduğunu söylüyor:

“Beni gördüğünde sakalım olduğu için o atadığı maskülen tavrı göremediği zaman tavrı değişiyor. Başvuru için gitmişim, ne yapacağımı öğrenmek istiyorum ama benim o zırıllığımı gördüğünde iş verenin suratı değişiyor, tepkisi değişiyor. Bir anda 'ihtiyacımız yok’ diyor, 'siz burada rahat edemezsiniz’ diyor.“

“Kadınlar için nasıl cam tavan varsa, LGBTİ+ bireyler için de lavanta tavan var.“ diyen Yıldız Tar ise, istihdama katılım kadar bahsedilmediğini vurguladığı “lavanta tavan“a dikkat çekiyor: “Lavanta Tavan ile LGBTİ+lar belli bir alana hapsediliyor. Örneğin eşcinsel erkek ve gazeteciyseniz sadece magazin haberi yapmanız isteniyor.“

“Ben LGBTİ+ gazeteci olarak kendimi ekstra güvencesiz hissediyorum. Bu çalıştığım kurumla değil, sosyal destek mekanizmalarından faydalanamamamla alakalı“ diyen Tar, heteroseksist aile yapısının birçok LGBTİ+ bireyi “geri dönebilecekleri bir aile güvencesinden“ mahrum bıraktığını, bu güvencesizlik nedeniyle birçok kişinin sevmediği, mutlu olmadığı ya da mobbing gibi ihlallere maruz kaldığı yerlerde çalışmaya devam etmek zorunda kaldığını vurguluyor.

„Taksim'deki her yürüyüşüm Onur yürüyüşü“

Ekonomik alandaki eşitsizlik, ayrımcılık ve görünmezliğin bir nedeni de bilhassa son iki yıldır Türkiye’nin çeşitli yerlerinde LGBTİ+ etkinliklerine yönelik yasaklar. Tar, “Toplumun bir grubunu suçlu gösterdiğinizde, bunu siyasi bir kampanya haline getirdiğinizde işveren o grubu işe almıyor, emlakçı ev vermiyor. Ve kamusal alandan itilip özel alana sıkıştırılan LGBTİ+’lar ekonomik ilişkilerden de dışlanıyor“ diye ekliyor.

En son İstanbul Valiliği, Onur Haftası komitesinin “izinli toplantı ve gösteri alanı“ sayılan Bakırköy’de Onur Yürüyüşünü’nü yapma başvurusunu da “tereddütlü grup“ oldukları gerekçesiyle reddetti. Onur Haftası Komitesi’nden Berat ise yasaklara rağmen yürümeye devam edeceklerini söylüyor: “Her yerde var olmaya devam edeceğiz. Bize 'toplumsal tereddütlü grup’ deseler de unuttukları bir şey var. Bahsettikleri toplumu biz oluşturuyoruz. Bu nedenle 'Her Yürüyüşümüz Onur Yürüyüşü’ diyoruz. Bizi bir gün için yasaklayabilirler ama ben Taksim’e çıkıp her yürüdüğümde o onur yürüyüşünü gerçekleştiriyorum.“

ELIF AKGÜL, 2019-06-27
GERI
YAZAR HAKKINDA