ODTÜ'lü öğrenciler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın atadığı rektöre karşı üniversitelerinin özerkliğini savunuyorlar. Bu mücadele 50 yıllık bir mirasın parçası.
Emniyet güçleri Pazartesi günü Ankara'daki Ortadoğu Teknik Üniversitesi'ne (ODTÜ) girdi, öğrencilere cop ve biber gazı ile müdahale etti. Amaç, öğrencilerin 15 Mayıs'tan beri korudukları ağaçların kesilmesini sağlamaktı. Zira kampüs içerisindeki ağaçlık alan Eylül 2018'de rektörlük tarafından, üzerinde yurt inşa edilmek üzere 49 yıllığına Kredi ve Yurtlar Kurumu'na (KYK) kiralandı. Türkiye'de merkezi olarak yurt sistemini idare eden KYK, hiçbir zaman ODTÜ yurtlarında söz sahibi olamamıştı. Kurulmak istenen yurt ise bunun tam tersine ODTÜ'nün özerkliğini ihlal edecek şekilde planlandı.
İddialara göre KYK, şehirdeki mevcut yurdunu bir rezidansa çevirirken, şehirde başka üniversitelere giden öğrencileri ODTÜ kampüsünün içine taşımayı planlıyor. Bu kararın kampüsteki öğrenci profilini değiştireceğinden endişe duyan ODTÜ'lüler için kesilecek ağaçlar da tarihsel bir öneme sahip. Üniversitede yaşanan direnişin bugününü anlamak için ODTÜ'nün tarihini hatırlamak gerekiyor.
ODTÜ 1956'da bugün bulunduğu kampüsten bir hayli uzakta, parlamentonun bahçesinde bir Amerikan üniversitesi olarak kuruldu. Plan, NATO üyesi Türkiye'nin başkenti Ankara'da, ABD'ye dost ve Sovyetler'e karşı bir hegemonya oluşturacak bir teknik üniversite kurmak, bu üniversiteye tüm Ortadoğu ülkelerinden öğrenciler davet etmek, bunları pro-Amerikan mühendisler olarak yetiştirmek ve ülkelerine geri göndermekti.
1961'de şimdiki kampüsüne taşınan ODTÜ, kuruluş amacının aksine, sosyalist gençlik hareketlerinin merkezi oldu. Bu dönemde Türkiye'de „Vietnam kasabı“ lakabıyla bilinen ABD Büyükelçisi Kommer'in arabasının 1969'da Rektörlük önünde yakılması, ABD'ye ait 6. Filo'nun İstanbul'dan konuşlanmasına „hayır“ diyen gençliğin protestolarını yeni bir boyuta taşıdı. Yine bu dönemde bir bozkır olan ODTÜ arazisi öğrenciler tarafından bir ormana dönüştürüldü. ODTÜ ormanı tüm öğrencilerin ve mezunların sahip çıktığı bir ortak değer oldu, çünkü ortak bir emekle var edildi. Türkiye'deki 1968 hareketi, ODTÜ'deki öğrenci önderlerinin idam edilmesi veya katledilmesiyle sonlandı. Ardından gelen dönemin öğrenci hareketi de bu mirası devraldı. Yükselen öğrenci hareketini durdurmak isteyen iktidar ODTÜ'ye 1977'de MHP'li Profesör Hasan Tan'ı rektör olarak atadı. Rektör Hasan Tan'ın ODTÜ'de işe aldığı işçi görünümlü aşırı sağcı militanlar ODTÜ'de pek çok devrimci, sosyalist öğrenciye saldırdılar. Aralık 1977'de rektörlük önünde toplanan öğrencilerin üzerine açılan ateş ve atılan bomba sonucu 50'den fazla öğrenci yaralanırken, bir öğrenci de öldü. Aynı dönemde ODTÜ Öğrenci Temsilcileri Konseyi başkanı Ertuğrul Karakaya kampüs içinde jandarma tarafından öldürüldü.
Bunlara öğrenci hareketinin cevabı dokuz ay süren bir boykot oldu. Boykotun sloganı, „Hasan Tan ODTÜ'ye rektör olamaz!“dı. Dokuz aylık boykot 1978'de rektörün ODTÜ'den kovulmasıyla sonuçlandı. Bugün öğrenciler, herhangi bir seçim ile gelmemiş olan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın atadığı rektör Verşan Kök'ü aynı 40 yıl önceki sloganla „Verşan Kök ODTÜ'ye rektör olamaz“ diye protesto ediyorlar. 40 sene önceki rektör Hasan Tan'ın ODTÜ'de işe aldığı faşistlere benzer bir örgütlenmenin bugün KYK yurdu bahanesiyle tekrar kampüse davet edilmesi tehlikesine karşı mücadele ediyorlar. ODTÜ'nün öğrencileri, mezunları, personeli ve öğretim üyeleri hep beraber, devlet tarafından atanmış bir rektöre ve polise karşı direniyorlar ve yaşam alanları üzerindeki müdahaleyi reddediyorlar.