Önümüzdeki günlerde Avrupa'da yeni bir sıcak dalgası bekleniyor. Meydana gelme sıklığı giderek artan sıcak dalgalarının nedenlerini ve insanlar üzerindeki etkilerini Dr. Ümit Şahin ile konuştuk.
Haziran ayında Fransa’da yapılan bir çalışma, iklim değişikliği nedeniyle Avrupa’daki sıcak dalgalarının meydana gelme olasılığının normalden 5 kat daha fazla olduğunu ortaya koydu. Önümüzdeki günlerde ise sıcaklıkların 40 dereceyi bulacağı yeni bir dalga bekleniyor. İklim değişikliğinin sıcak dalgalarıyla bağlantısını ve sağlığa etkilerini Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi İklim Çalışmaları Koordinatörü Dr. Ümit Şahin'e sorduk.
Sıcak dalgasını aşırı sıcaklardan ayıran nedir?
Bir sıcak dalgasından bahsedebilmek için öncelikle sıcaklığın belli bir süreye yayılmış olması (en az 2-3 gün) ve söz konusu sıcaklığın, yaşandığı bölgede alışılagelmişin üzerine çıkmış olması gerekiyor. Normalde bahardan yaza geçişte vücut yavaş yavaş sıcağa alışır; sıcaklık artışını 2-6 hafta arasında tolere etmeye başlar. İşte bu süreç tamamlanmadan birden 30-35 derecelik sıcaklıklarla karşılaştığınızda birçok sağlık sorunu ortaya çıkmaya başlıyor.
Söz konusu sıcaklık anomalileri insan sağlığında ne gibi etkilere yol açıyor?
Aşırı sıcak, vücudun kolay tolere edebileceği bir stres değil. Özellikle kalp ve dolaşım sisteminde bir baskı yaratır. Ortam sıcaklığı belli bir yüksekliğe -özellikle de vücut sıcaklığınızın üstünde bir seviyeye- geldiği zaman siz vücudunuzdaki bu sıcaklığı atamamaya başlarsınız.
İklim değişikliği ile sıcak dalgaları arasındaki ilişkiyi açıklayabilir misiniz?
İklim değişikliğinin temel sonucu küresel sıcaklıkların artmasıdır. Küresel sıcaklıkların ortalama 1 derecelik artışı, aşırı sıcaklıklarda en az 5-6 kat artışa neden oldu. Böylelikle yaz günlerinde bir sıcak dalgasının görülme olasılığı da 5-6 kat artıyor. Özellikle de Türkiye gibi ılıman kuşaktaki ülkelerde, tropikal kuşağa göre sıcak dalgası görülme riskinin daha da arttığını görüyoruz.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, 1971-2016 yılları arasında Türkiye’de yaşanan toplam “sıcak dalga“ sayısının arttığını belirtiyor. Gelecekte sıcak dalgalarının sayı ve yoğunluklarında nasıl bir artış bekleniyor?
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, iklim değişikliği bu hızda devam ederse, yüzyıl sonuna kadar yaz aylarında sıcak dalgası yaşanan gün sayısının en iyi ihtimalle 48 olacağını söylüyor. Bu, üç aylık yaz mevsiminin yarısının sıcak dalgasıyla geçeceği anlamına geliyor. Bu da tıpkı bugün Körfez ülkelerinde olduğu gibi evde geçirilecek zamanın artması anlamına geliyor. İklim değişikliği, sıcak dalgasının sayısını, sıklığını ve şiddetini artırıyor.
Aşırı sıcaklara karşı klima kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Öncelikle sıcak dalgasına karşı klimayı önermek, sınıfsal olarak çok duyarsız bir yaklaşım. Çünkü sıcak dalgalarından en fazla etkilenenler yaşlılarla birlikte yoksullardır ve zaten klima alamazlar. Onun yerine vantilatörle önlem almaya çalışıyorlar. Ancak onu 35 derecelik sıcaklıklardan sonra kullanmak doğru değil. Çünkü o noktadan sonra sıcağın etkisini artırıyor. İkincisi fosil yakıt meselesi; iklim değişikliğinin neden olduğu bir sorunu çözmek için iklim değişikliğini daha fazla artırmış oluyorsunuz. Elektriği ancak yenilenebilir enerjiyle sağlıyorsanız klima mantıklı bir tercih olur. Zaten BM de iklim değişikliğini şiddetlendireceğini düşündüğü için klimayı tek çözüm önerisi olarak görmüyor.
Avrupa’da en riskli bölgeler nereler?
Daha çok Akdeniz ülkeleri: Fransa, Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz ve Türkiye. Bunlar sadece sıcak dalgalarından değil kuraklıktan da en fazla etkilenen/etkilenecek ülkeler. Ancak ilginç bir şekilde Almanya, İngiltere ve İsveç gibi daha soğuk denebilecek ülkelerde bile sıcak dalgaları görülmeye başlandı.
İstanbul gibi bir şehirde ormansızlaşma ve betonlaşma gibi durumların sıcaklık üzerinde nasıl etkileri var?
Beton ve asfalt güneş ışığını geri yansıtmadığı için, yaşadığınız yerde bunlardan ne kadar çok varsa ısı o kadar yoğun derecede hapsolur. İstanbul’un bu tarz bölgelerinde sıcaklık, yeşilin fazla olduğu yerlere oranla en az 5 derece daha fazladır. Sıcaklık 10 derece iken 5 derece daha fazla olması sizi pek etkilemeyebilir. Ama sıcaklık 30 dereceye çıktığında o 5 derece fazlalık fark yaratır. Bunu durdurmak için bulunan her boşluğun parka dönüştürülmesini ve hatta bunun mümkün olmadığı bölgelerde çatıların ve dikey duvarların yeşillendirilmesini öneriyoruz. Her mahallede, her sokakta yeşil alan olacak ki serinleme etkisi yaratsın.
Dünya Sağlık Örgütü artan sıcak dalgalarının insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine karşı tedbirler alınması gerektiğini söylüyor. Türkiye devleti ne gibi koruyucu önlemler almalı?
Öncelikle sıcağın ve sıcak dalgalarının bir halk sağlığı sorunu olduğunu kabul etmek gerekiyor. Türkiye’de henüz bu noktada değiliz. Sıcak Sağlık Eylem Planları hazırlanması lazım.
Hükümetler üzerine düşenleri yapmazken bizim bireysel düzeyde alacağımız önlemler bu hedeflere ulaşmada ne kadar etkili olabilir?
Kişisel olarak alacağımız önlem harekete geçmektir. Greta Thunberg gibi aktivistlerin ve Fridays for Future gibi hareketlerin destekleyicisi olmamız gerekiyor. Daha sonra bu insanların bir araya gelip bunu hükümet politikalarını değiştirecek bir baskıya dönüştürmesi gerekiyor. İklim değişikliğiyle mücadeleyi ulusal politika haline getirmeye çalışmak halkın işi. Düşünün Türkiye’de şimdi bir milyon insan sokağa çıkıp hükümete, “Üzerine düşeni yap,“ dese hükümet susabilir mi? Halk olarak biz susarsak onların da işine gelir.
Almanya’da Yeşiller Partisi son Avrupa seçimlerinde yüzde 20’den fazla oy alarak Almanya’daki en büyük ikinci parti konumuna geldi. Türkiye'de Yeşiller hareketinin, serpilip gelişememesini neye bağlıyorsunuz?
Türkiye’de Yeşiller Partisi vardı. Sonra başka bir partiyle birleşip Yeşiller ve Sol Gelecek oldu. Ancak sonradan Yeşiller'in çoğu bu partiden ayrıldığı için şu anda gerçek anlamda yeşil bir parti yok maalesef. Bence Türkiye’de serpilip gelişememesinin temel nedeni, Türkiye’deki siyasi sistemin alternatif ve küçük partilere açık olmaması. Yüksek seçim barajı ve seçimlere girme yeterliliği (41 ilde örgütlenme) gibi koşullar büyük bir kadro ve büyük bir maddi güç gerektiriyor. Bu yüzden bu tür ilişkileri olmayan küçük, sosyal hareketlerin kurduğu, Yeşiller gibi tabana dayalı hareketlerin siyasi parti oluşturması zor. Türkiye’deki Yeşiller Partisi’nin sorunu seçimlere katılamamaktı. Katılamadığı için de toplum Yeşiller’i hiçbir zaman bir parti olarak algılamadı. Ancak son dönemdeki ittifaklarla birlikte, Türkiye’de böyle bir oluşumun şansının büyük olduğunu düşünüyorum. Çünkü özellikle gençlerde hem çevre ve iklim meselesi sebebiyle hem de siyasi sistemin tıkanıklığı nedeniyle bir arayış var. Dolayısıyla aynı Avrupa’daki gibi Türkiye’de de Yeşiller hareketinin önünün açık olduğunu düşünüyorum. Bunun için temel koşul demokrasi.