İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

AKP’nin ve muhalefet partilerinin kırmızı çizgilerini “sallamayan“ bir kuşak geliyor

Dislike Kuşağı

Türkiye'nin Z kuşağı, 2023 seçimlerinde belirleyici bir rol oynayacak. Gençlere bir gelecek sunamayan siyasi partiler, muhafazakar seçmene odaklanıyor.

AYŞE ÇAVDAR, 2020-07-25

2000’den sonra doğan ve dolayısıyla Türkiye’de AKP iktidarının şekillendirdiği siyasi ortamda büyüyen Z kuşağı, 2023’te gerçekleşecek olan bir sonraki seçimlerde 7 milyon kişilik bir seçmen grubunu oluşturuyor. Z kuşağı, son dönemde AKP’nin korkulu rüyası, muhalefet partilerinin ise umut ışığı oldu. AKP’nin bu kuşakla diyalog kuramadığını, bu nedenle de desteğini alamayacağını düşünen muhalefetin bütün yatırımı iki varsayım üzerine dayanıyor: Birincisi gelecekte adil koşullarda seçim yapılacağı, i kincisi ise AKP’den yüz çeviren gençlerin umudu kendilerinde arayacakları. Oysa ufukta bu iki varsayımı doğrulayan herhangi bir gelişme yok. Tayyip Erdoğan’ın imtiyazlı ortağı Devlet Bahçeli, seçim sisteminde yapacaklarını belirttiği kimi değişikliklerle “şeytana pabucunu ters giydireceklerini“ söyledi. Şeytana pabucunu ters giydirmek, “ustaca hile yapmak“ anlamına geliyor. Gençlerin, AKP’den kurtulmak için mevcut muhalefet partilerine yönelecekleri fikri şimdilik uçuk bir rüya. Niye mi?

AKP Tanıtım ve Medya Başkanlığı, 16 Haziran akşamı, partinin Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal öncülüğünde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir sunum yaptı. “Dijital dönüşüm ve yeni medya düzeni“ başlıklı bu sunumun amacı, Türkiye için bir “sibervatan“ stratejisi belirlemekti. AKP’nin 2023’te yapılması planlanan seçimlerde nasıl bir yol-yordam izlemesi gerektiğini irdeleyen sunumda şu ifadelere yer verildi: “Onların içine doğdukları yeni medya düzeni, veri ve içerik sağlayıcılar tarafından devlet otoritesi, egemenliği ve siyaseti de aşan bir meydan okumayla karşımıza çıkmaktadır.“

Bu meydan okumanın en somut örneği, üniversiteye giriş sınavlarının gerçekleştiği Haziran ayının sonunda yaşandı. Pandemi sürecini eve kapatılarak ve stresli bir ortamda geçirmek zorunda kalan 20 yaş altındaki grup, sınavın önce ertelenmesine, sonra da keyfi biçimde tekrar öne alınmasına tepki göstermişlerdi. Öğrencilerin itirazları, sınava bir hafta kala hemen her akşam Twitter’ın trend listesindeydi. Kimse onları dinlemedi.

Sınavdan bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan gençlere ne kadar önem verdiğini göstermek için YouTube’da bir canlı yayın gerçekleştirdi. Yüzlerce genç hem YouTube’da hem Twitter’da #oymoyyok etiketiyle Erdoğan’a oy vermeyeceklerini söylemeye başladılar. Bunun üzerine yayın yorumlara kapatılınca gençler çareyi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın videosunu “dislike“lamakta buldular. Tam da Mahir Ünal’ın power point sunumunda tarif ettiği gibiydiler: Ne devlet otoritesi tanıyor, ne sözlerini sakınıyorlardı, üstelik internette nerede nasıl tepki gösterileceğini iyi biliyorlardı. AKP’den yapılan açıklamalar şaşırtmadı. Onlara göre tepkiler terör örgütleri tarafından organize edilmişti. Sorumlular cezalandırılacaktı.

„Dindar nesil“ ateistleşirken

Peki mevzu buralara nasıl geldi? 2013’te Gezi Direnişi’nin olduğu günlerden itibaren Erdoğan açık açık bir “dindar nesil“ projesinden bahsetmeye başlamıştı. Ondan bile önce, AKP üniversite öncesi eğitimi dörder yıllık modüller halinde tasarlayarak çocukların evde, aile içinde eğitim görmesini mümkün kıldı. Bu, kızların daha az okula gitmesi demekti. Yetmedi, ilk ve ortaöğretimde din derslerinin payı artırıldı. Pek çok düz lise imam-hatip lisesine dönüştürüldü. Kim bilir belki de bu ısrar yüzünden, AKP’nin gücünün zirvesinde olduğu bir dönemde, herkes ağız birliği etmişçesine gençlerin deistleştiklerini, ateistleştiklerini söylemeye başladı.

Konda Araştırma Şirketi'nin 2008-18 yılları için yaptığı araştırmaya göre kendisini dindar olarak görenlerin oranı yüzde 55’ten 51’e düşmüş, kendini ateist olarak görenlerin oranı ise yüzde 1’den 3’e çıkmıştı. Haziran ayında Gezici Araştırma’nın Z Kuşağı üzerine yayınladığı rapor ise gençlerin mevcut siyasetin ve önceki kuşakların sınırlarını çoktan yürürlükten kaldırdığını gösterdi. 20 yaş ve altını temsil eden ve yaklaşık yarısı kadın olan 1062 katılımcı ile yapılan görüşmelere göre, düzenli olarak ibadet ettiğini söyleyenlerin oranı yüzde 15,7, inançsız olduğunu söyleyenlerin oranı ise 28.5 idi. AKP’nin en iddialı olduğu konulara ilgisizdi gençlik. İlgilendikleri konularsa AKP döneminde en çok ihmal edildiğini düşündükleri idi. Yüzde 83’ü çevre politikalarını önemserken, yüzde 78,6’sı AB’yi destekliyordu.

Muhalefete de “dislike“

Muhalefet partileri, bu esnada hallerinden memnun görünür ve hatta Erdoğan'ın kendi sonunu hazırladığına dair açıklamalarda bulunurken, çeşitli kamuoyu temsilcileri, muhalefetteki partileri bir arada hareket etmeye, seçimi beklemeden bir ittifak müzakeresine başlamaya çağırdılar. Ancak muhalefet partileri, AKP-MHP ittifakının 2015’ten beri mütemadiyen kriminalize ettiği HDP ile ne yapacaklarını henüz bilmiyorlar. Mevcut halde toplumun yüzde 72,8’i HDP’ye mesafeli olduğunu ve oy vermeyeceğini söylüyor. Genel seçimlerin yapılacağı 2023’te yedi milyon kişilik bir seçmen grubu oluşturacağı söylenen Z kuşağında ise durum farklı.“HDP’yle olmaz“ diyenlerin oranı yalnızca yüzde 32,6. Geriye kalanlar, herkesin mümkün olduğu kadar uzak durmaya çalıştığı HDP’ye ya olumlu ya da nötr bakıyor. Yani altı milyonluk HDP seçmeninin yanına, her türlü iktidara türlü çeşit meydan okuyan, yedi milyonluk, öngörülemez ve Kürt meselesi üzerinden kutuplaştırılamayacak bir kitle daha eklenecek.

Hükümetin Z kuşağı raporunun açıklanmasından bu yana televizyonlar ve sosyal medya Z kuşağını konuşuyor. Bu yayınların hemen hiç birinde Z kuşağı temsil edilmiyor. Hiç kimse “toplanıp bu gençlere ne önereceğimizi konuşmalıyız, niye bizi seçsinler, ne farkımız var AKP’den?“ diye tartışmıyor. Hülasa, AKP’nin ve muhalefet partilerinin kırmızı çizgilerini “sallamayan,“ hayatının ve geleceğinin hiçe sayıldığının gayet farkında, kendini ifade edecek kanalları mutlaka bulan bir kuşak geliyor. AKP yıllardır süren ekonomi politikalarıyla bu kuşağı ağır bir borç yükünün altına soktu. Adı konmamış bir ekonomik buhran eğitimli gençler arasında işsizliği rekor seviyelere taşıdı.

Sosyal Demokrasi Vakfı’nın Mart ayında yayınladığı bir araştırmaya göre gençlerin yüzde 62.3’ü, imkân bulursa yurt dışına gitmek istiyor. Hal böyle iken ülke sanki olağan koşullardaymış gibi siyaset yapan muhalefet partileriyle AKP arasında çok da fark kalmıyor. Çünkü hepsi, ihtiyarlamaya yüz tutmuş muhafazakâr kitlelerin gönlünü çelmeye çalışıyorlar. Oysa AKP’yi senelerce iktidarda tutarak gençlere dev bir borç yükü bırakan da, onları kendi savurganlıklarının bedelini ödemeye mahkûm eden de o muhafazakâr kitleler. Haliyle, Z kuşağı şu anda kimsenin hazır ve ucuz rüyası, askeri, mü’mini, partizanı ya da seçmeni olacak gibi değil.

AYŞE ÇAVDAR, 2020-07-25
GERI
YAZAR HAKKINDA