Terör örütü üyeliğiyle suçlanan Alman vatandaşı Meşale Tolu, 30 Nisan'dan beri özgürlüğünden mahrum. 11 Ekim'de ilk kez hakim karşısına çıkacak.
Alman gazeteci Meşale Tolu'nun İstanbul, Kartal'da kaldığı ev, 30 Nisan'da sabaha karşı polis tarafından basıldı. Annesinin yere yatırılıp ters kelepçeyle gözaltına alındığını gören Serkan, bu travmatik olayın ardından kekelemeye ve kendi kendine konuşmaya başladı; annesinin onu terk ettiğini düşündü. Dedesi Ali Rıza Tolu ve tüm aile için tek çözüm, iki buçuk yaşındaki Serkan'ın annesinin yanına, Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'na gitmesiydi.
Aradan 5 ay geçti. Alman vatandaşı Meşale Tolu ve oğlu Serkan hâlâ Bakırköy'de özgürlüklerinden mahrum bir şekilde tutuluyor. „Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak ve Terör Örgütü Propagandası Yapmak“ ile suçlanan Tolu, henüz mahkeme karşısına çıkmış değil. Alman hükümetinin girişimlerine rağmen aylardır durumunda bir değişiklik yok. Hakkındaki suçlamalar, „gizli bir tanığın“ ifadelerine dayandırılıyor. Tolu'nun avukatı Kader Tonç, gizli tanığın ifadesinin kendi içinde çelişkili olduğunu söylerken, Tolu'ya silahlı örgüt üyeliğinden üst sınırdan ceza istenirse onun 20 yılla yargılanabileceğini belirtiyor.
Tutuklandığında sol eğilimli haber ajansı Etkin Haber Ajansı'nın (ETHA) dış haberler servisinde görev yapan Tolu için hazırlanan iddianamede, „Kendisini tanımam. Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) terör örgütü adına Gazi Mahalli alan yapılanması içerisinde yer alır. Ayrıca örgütün kadın yapılanması olan Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) tarafından organize edilen eylemlere katılır“ ifadeleri yer alıyor. Tolu'nun davasına bakan avukatlardan Kader Tonç, „Meşale hayatında bir kere Gazi Mahallesi'ne gitmiştir. Türkiye'ye ara sıra giden biri, İstanbul'da kaldığı ev Kartal'da“ sözleriyle müvekkili hakkındaki suçlamaları reddediyor. Tolu, 11-12 Ekim'de ilk defa kendisini savunmak için mahkeme karşısına çıkacak.
Tolu, yasal bir parti olan Ezilenlerin Sosyalist Partisi'nin (ESP) yasal çağrısıyla seneler önce düzenlenen eylemlere katılmakla suçlanıyor. 2015 yılının Aralık ayında polis operasyonu sırasında öldürülen Yeliz Erbay’ın cenazesi, YPG saflarında IŞİD’e karşı savaşırken Mart 2015’te ölen Alman vatandaşı İvana Hoffman için yapılan basın açıklaması ve yine Kobane direnişi sırasında YPG saflarında çatışırken Ekim 2014’te ölen Suphi Nejat Ağırnaslı’nın anma yürüyüşü gibi eylemler, Tolu için suç teşkil ediyor. Baba Ali Rıza Tolu ise, kızının bu eylemlerde gazetecilik faaliyeti yaptığını belirtiyor.
Tolu'nun eşi, Serkan'ın babası Suat Çorlu da 5 Nisan'dan bu yana cezaevinde. Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) MYK üyesi Suat Çorlu, 2013-2015 yılları arasında Soma katliamını protesto eylemleri, cenaze törenleri ve anmalara katıldığı için „örgüt üyesi olduğu“ iddiasıyla tutuklandı. Çorlu, tutuklanmadan önce sokaklarda 16 Nisan referandumu için “hayır“ kampanyası yürütüyordu.
Kurucuları arasında şu anda cezaevinde bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın da bulunduğu ESP yasal ve siyasal bir parti. ESP'nin, iddialarının aksine Marksist-Leninist Komünist Parti'yle (MLKP) bir bağının olmadığına dair, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 20 Ekim 2014'te tarihinde aldığı bir karar bulunuyor. Buna rağmen hükümet, ESP'yi MLKP ile ilişkilendirerek ESP'nin çağrıda bulunduğu eylemlere katılanları „terör örgütü üyeliği“ ile suçlamaya çalışıyor. Amaç, toplumsal muhalefeti ve ifade özgürlüğünü sindirmek.
1984 yılında Almanya'nın Ulm şehrinde dünyaya gelen Meşale Tolu'nun özgürlüğüne yeniden kavuşması için doğduğu şehirde 19 haftadır eylemler düzenleniyor. Eski okul arkadaşları, öğretmenleri ve aile yakınları, Tolu için her hafta özgürlük talep ediyor. Kendisini çocukluğundan beri tanıyan ve Ulm'deki eylemleri düzenleyenlerden Cengiz Doğan, „Talebimiz Meşale'nin özgürlüğüdür. Tutukluluğunun bir gerekçesi olmadığını düşünüyoruz. İddianame'de olan suçların geçersiz olduğunu düşünüyoruz. Bu amaçla sesimizi duyurmayı amaçlıyoruz“ diyor.
Tolu'nun babası Ali Rıza Tolu, kızının Alman vatandaşı olmasının da tutukluluğunda büyük bir rol oynadığı görüşünde: „Kızım sebepsiz yere içeride. Terör örgütü üyeliğiyle suçlanıyor. Ortada Almanya ve Türkiye arasındaki problemle alakalı siyasi bir durum var. Türk hükümeti Almanya'ya 4 bin 500 dava bildirmiş. Almanya'ya giden ‚FETÖ'cüleri‘ geri istiyor, Almanya da buna ‚hayır‘ dediği için kızım rehin alındı. Evet, bunun adı rehin almaktır“ Meşale Tolu ise, babası aracılığıyla hapisten verdiği mesajda, rehine olarak takas edilmesi söz konusu olsa bunu asla istemeyeceğini söylüyor.
İddianamenin hazırlananmasından günümüze kadar geçen sürede Meşale'nin tutuklu yargılanması hakim tarafından iki kere değerlendirildi ve „delillerin hâlâ toplanıyor olması“ gerekçesiyle reddedildi. Halbuki Tonç, “iddianame hazırlandıktan sonra herhangi bir yeni delilin dosyaya girmediğini“ belirtiyor. 5 ay önceki tutuklama gerekçesi ve Ağustos ayında hazırlanan iddianame arasında da dosyaya yeni bir suçlama ya da delil girmemişti. Tonç'a göre, iddianamenin bu kadar geç hazırlanması ve dosyada gizlilik kararı olması da başlı başına hukuka aykırı. Bu da davanın siyasi bir dava olduğunu gösteriyor.
Meşale Tolu, cezaevinde kendisine yazılan mektupların bir kısmını alabiliyor. Bir kısmına ise cezaevi tarafından izin verilmiyor. Tolu'nun morali ve sağlığı yerinde. Dışarıda onunla dayanışanların olduğunu bilmek ona güç veriyor. Babası aracılığıyla „Bizleri soran herkese selam söyleyin. Ben yaptıklarımdan pişman değilim, çıkınca işimi yapmaya devam edeceğim“ mesajını yolluyor.
Ali Rıza Tolu, kızını her hafta hapishanede ziyaret ediyor. Eskiden 45 dakika görüşme şansı bulduğunu söyleyen baba Tolu, son ziyaretinde bu sürenin artık yarım saate indilmesinden yakınıyor. Meşale, Alman vatandaşı olduğundan babasının her ziyaret öncesinde Adalet Bakanlığı'ndan izin alması gerekiyor. Bir gün izin almak için başvuruyor, bir gün çıkan izni almaya gidiyor.
Bir gün damadını Silivri'de, bir gün de kızını ve torununu Bakırköy'de ziyarete gidiyor. Baba Ali Rıza Tolu'nun haftasının 4 günü böyle geçiyor. Bu olağanüstü durumun kendisi için zor olmadığını ifade eden Tolu, “Ben bir babayım. Kızımın tüm işlerin arkasındayım, her şeyimle. Benim için zaman zaman ne kadar bıktırıcı olsa da her şeye katlanırım. Onlara moral vermek çok önemli, aksi bana yakışmaz. Onların yanında olmaktan gurur duyuyorum“ ifadelerini kullanıyor.
Ali Rıza Tolu, 2,5 yaşındaki torunu Serkan'ın hapisane koşullarının farkında olduğunu ve “Annem çıkamaz ama beni dışarıya götürün, dışarıda oynamak istiyorum“ dediğini belirtiyor.
14'ü tutuklu olmak üzere toplam 18 kişinin yargılandığı dava kapsamında Tolu, 11-12 Ekim'de ilk kez mahkeme karşısına çıkacak. Meşale Tolu ile dayanışma grubunun sözcüsü olan Baki Selçuk, duruşmanın şehir içinde bir adliye yerine Silivri Cezaevi'nde kurulan mahkemede yapılacak olmasının amacını „gözden uzak tutmak ve kamuoyunun katılımını azlatmayı hedeflemek“ olarak yorumluyor ve ekliyor: „İddianameye baktığımızda rahatlıkla çürütülebilecek iddialar görüyoruz, bunun siyasi bir dava olduğunu görüyoruz. Çıkması gerektiğini düşünsek de Türkiye'nin mevcut koşullarına baktığımızda tutulabilir de.“ Adil bir yargılanma şansını bulursa Meşale'nin tahliye edileceği kanaatinde olan avukat Kader Tonç da duruşmanın bir cezaevi kampüsünde yapılacak olmasını doğru bulmuyor. Ama zaten müvekkilinin karşı karşıya olduğu suçlamalar „tamamıyla ifade ve basın özgürlüğü kapsamında.“
Meşale Tolu'nun babası Ali Rıza, 11 Ekim'deki duruşmadan ümitli mi? “Eğer hakim gerçekten başkasının etkisi altında kalmadan, kendi başına karar verirse serbest kalacaktır. Ama hakim ve savcılar birilerinin emrinde çalışıyorsa benim kızımın rehin tutulması devam edecektir“ diyor.