HDP Milletvekili Leyla Güven, açlık grevinin 79. gününde cezaevinden tahliye edildi. Eylemine devam etme kararı alan Güven ile söyleşi.
31 Ocak 2018’den beri tutuklu bulunan HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven, 25 Ocak Cuma günü tahliye edildi. Güven, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit koşullarının sonlandırılması talebiyle 7 Kasım 2018’den beri açlık grevinde. Türkiye hapishanelerinde bugün itibariyle 248 tutuklu aynı taleple süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi yapıyor. Tahliye edilen Güven, eylemini Diyarbakır’daki evinde sürdürüyor.
(Tahliye edilmeden bir gün önce avukatları aracılığıyla yapılan söyleşi Güven'in tahliyesinin ardından telefon üzerinden eklenen sorularla tamamlanmıştır)
taz.gazete: Açlık grevindeyken beşinci duruşma sonrasında yaklaşık bir yıl sonra tahliye oldunuz. Ne hissediyorsunuz?
Leyla Güven: Tutukluluğumuz hukuki değil, tamamen siyasiydi. Siyasi kararla yaşanan bir tutukluluk süreciydi. Aslında hukukun gereği yapılmış olsaydı, bu karar daha önceden alınırdı. Hatta tutuklama hiç olmazdı. İçeriyi bırakıp dışarıya çıkmak zor oldu. Ama dışarısı da bir direniş mevzisi.
Eyleminizi sürdürecek misiniz?
Talebimiz açık ve net bir taleptir. Benim talebim henüz gerçekleşmiş değil. Cezaevindeyken gönderdiğiniz sorulara verdiğim yanıtta bu talebin sadece benim değil, milyonların talebi olduğunu vurgulamıştım. Haklı olan bu talebimiz karşılık buluncaya kadar eylemim devam edecektir.
Sağlık durumunuza dair bilgi almak istiyoruz. Rutin kontroller yapılıyor mu, almanız gereken ilaç ve vitaminlere ulaşabiliyor musunuz?
Bugün grevimin 79’uncu günü. 50’inci günden sonra yavaş yavaş enerjimi kaybetmeye başladım. Tansiyondaki ani çıkış ve inişler beni olumsuz etkiliyor. Örneğin sabah 7-5 olan tansiyon akşama 11-6 olabiliyor. Halsizlik, baş dönmeleri, mide krampları ve bulantısı, koku, ses ve ışığa karşı hassasiyet oluşuyor. Şekerli ve tuzlu su almada zorlanma var. Konuşmada ağırlaşma var, okumada zorluk çekiyorum. Yazı yazmakta zorlanıyorum. Gönderdiğiniz soruları cevaplarken yazım konusunda koğuştaki arkadaşlarım bana yardımcı oldu. Ben söyledim, onlar yazdılar.
Seçilmiş bir vekil olmanıza rağmen bir sene cezaevinde kaldınız. Haziran ayında hakkınızda verilen tahliye kararına rağmen tahliye edilmediniz. İçinde bulunduğunuz durumu nasıl açıklarsınız?
Benim durumumla diğer tutuklu bulunan eski HDP milletvekilleri arasında bir fark yoktu. Hepimizin “suçu“ düşünmek, konuşmak, AKP politikalarına muhalefet etmektir. Vekil arkadaşlarımla aramdaki tek fark, onlar vekilken tutuklandılar, ben ise tutukluyken vekil seçildim. Mevcut anayasal hukuka göre HDP vekillerinin bırakılması gerekiyor. En son AİHM’in Selahattin Demirtaş kararı uygulanmadı. Karara rağmen arkadaşlarımız ısmarlama cezalarla hükümlü konumuna getiriliyor. Zaten AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan yargıya müdahaleyi herkesin gözü önünde yapıyor.
Bu eyleme başlama kararını nasıl aldınız? Talebiniz için neden böyle bir eylemi seçtiniz?
Tecrit bir insanlık suçudur. Bu durum karşısında insanım diyen herkesin tepki göstermesi gerekiyor. Kürt siyasetçiler olarak İmralı sisteminin ortadan kaldırılmasını, sayın Öcalan’ın diğer tutsaklarla beraber bir başka cezaevinde kalması için defalarca açıklama yaptık. İktidar bunu hiçbir zaman kabul etmedi. Devlet istediğinde aile ve avukat görüşüne izin verdi, istemediğinde izin vermedi. Yasada her tutuklu ve hükümlünün haftada bir kapalı görüş, telefon hakkı, ayda bir açık görüş yapma hakkı Öcalan’a tanınmıyor. Bu bir insan hakkı ihlali ve işkencedir.
Cezaevinde yapabileceğim eylem çeşidi sınırlıydı. Sesimi bir biçimde dışarıya ulaştırmam gerekiyordu. Eyleme başlarken AKP ve MHP faşist iktidarının kolay kolay adım atmayacağını biliyordum. Basın yayın organlarının tamamı bize kapalıdır. Şu an Türkiye’de benim için yapılan bütün eylemler yasaklandı. Yeni Yaşam Gazetesi benimle ilgili haberler yaptığı için bana verilmedi. Olsun, her şeye rağmen sesim size kadar ulaşmış.
Abdullah Öcalan’la görüşme sağlanması sizin için neden bu kadar önemli ?
Sayın Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması benim için son derece önemlidir. Toplumsal barışa hizmet eden, demokratik barışçıl çözümün adresi olduğu için önemli olmaktadır. Bu talep sadece benim değil, milyonlarca Kürdün talebidir. Şimdi benimle birlikte 249 tutuklu dönüşümsüz açlık grevinde. Kürt halkının siyasi iradesidir, dolayısıyla sağlığı ve güvenliği Kürt halkı için önemlidir. Kürt halkının varlığını günümüzde mücadelesiyle görünür kılmış, kabul ettirmiştir. Talebimiz öncelikle bu insanlık dışı tecridin bir an önce sona ermesi ve Sayın Öcalan’ın avukatları aracılığıyla siyasi görüşlerini kamuoyuyla paylaşmasıdır.
HDP eyleminizi destekliyor mu?
Bu eyleme başlarken partim HDP’nin görüşünü almadım. Kendi kararımı mahkeme salonunda açıkladım. Partili arkadaşlarım da böylece herkesle birlikte duymuş oldular. Buna rağmen parti Eş Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, milletvekilleri ve bütün parti teşkilatları eylemi sahiplendiler. Destek amaçlı açlık grevleri, birçok eylem ve etkinlik gerçekleştirdiler. Ayrıca eş başkanı olduğum Demokratik Toplum Kongresi (DTK), üyesi olduğum Tevgara Jinên Azad (TJA- Özgür Kadın Hareketi), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) de ilk günden „Bu talep bizim talebimizdir“ dediler. Kürdistan mücadelesinde her zaman olduğu gibi eylemlerin öncülüğünü kadınlar yapıyor.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın açlık grevinden iktidarın eylemlere karşı tutumunu biliyorsunuz. Buna rağmen açlık grevini sürdürmek için gerekli olan direnci nasıl buluyorsunuz?
Benim eylemin ile Nuriye ve Semih’in eylemi farklılıklar içeriyor. Onların talepleri bireyseldi. Belli bir grup insanı ilgilendiren bir talepti. Benim eylemim ise milyonları bulan bir halkın taleplerinin eylemidir. Nuriye ve Semih’in eylemi ile ortak yanı ise iktidarın faşist politikalarına karşı olmasıdır. Bir kişi olarak başladığım eylem her gün yeni katılımlarla büyüyerek devam ediyor. Eğer taleplerimiz kabul edilmez ve ölümler gerçekleşirse iktidar yerinde kalmaz. Bizlerin amacı aynı zamanda demokrasi değerlerini yükseltmek, huzur ve refah içinde herkesin kendisini özgürce ifade edebileceği bir ülke yaratmak.
Eyleminiz devam ederken Öcalan’la kardeşi Mehmet Öcalan iki yıldan uzun bir süre sonra görüştü. Eyleminizi sonlandırma ya da sürdürmeniz yönünde bir mesaj aldınız mı?
Avukatlarım aracılığıyla Sayın Öcalan ile kardeşi Mehmet Öcalan'ın 15 dakikalık bir görüşme yaptığını öğrendim. Fakat bu, tecridin ortadan kaldırıldığı anlamına gelmiyor. 2016 yılında da benim de içinde olduğum 50 Kürt siyasetçi aynı taleple açlık grevine girmiştik. Grevimizin sekizinci gününde devlet Mehmet Öcalan’ı adaya götürmüş, sayın Öcalan ile görüştürmüştü. Biz de grevimizi bitirmiştik. Daha sonra görüldü ki AKP tecridi kaldığı yerden devam ettiriyor. Benim ve bütün açlık grevindeki tutsakların grevi bırakmaları beklenmesin. Sayın Öcalan kendisi için yapılan açlık grevi eylemlerine karşıdır. Elbette kardeşine „Eylemi bıraksınlar“ demiş olabilir. Ama biz bu görüşmenin tecridi kırdığını düşünmüyoruz ve eylemimizi sürdüreceğiz.
Hükümetten sizinle iletişime geçen oldu mu?
Şimdiye kadar hiçbir hükümet yetkilisi benimle görüşmedi. Dolaylı da olsa bir bilgi veya mesaj almadım.
TBMM'de diğer partilerin milletvekillerinden eyleminize ilişkin herhangi bir mesaj aldınız mı?
AKP ve MHP’den beklentimiz olamaz; onlar milliyetçilikle ayakta kalmaya çalışıyorlar. Ancak CHP kendisini solda tanımlayan bir partidir. Belki de AKP iktidarını ayakta tutan da bu partinin kendisidir. Kürtlerin yaşadıklarına kayıtsız kalabiliyorlar. Biz iki tutuklu milletvekiliydik. CHP sadece kendi milletvekili için iktidara çağrı yaptı ve kendi milletvekili bırakılınca başka tutuklu milletvekili yokmuş gibi davrandı. Yüzlerce tutuklunun sürdürdüğü açlık grevine de yokmuş gibi yaklaşıyor.
Söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Alman devletinin Kürt politikalarına karşı eleştirilerim var. Kuşkusuz Alman halkında Kürt dostu olan gerçek demokrat insanlar da var. Ben beş yıl Almanya’da kaldım. İki çocuğum Almanya doğumludur. Sizin gazeteniz aracılığıyla Alman halkına seslenmek istiyorum. Yüz yıldan fazla bir zamandır parçalanan dört ülkenin ayrı sınırlarına dahil edilen, kültürü ve kimliği yasaklanan, asimilasyon ve soykırımlara uğrayan Kürt halkının özgürlükük çığlıklarını duymanızı istiyorum. Öncelikle kadınlara seslenmek istiyorum. Dünyada savaşları biz kadınlar başlatmadık. Ama dünya barışını biz kadınlar başlatabiliriz. Buna gücümüz, cesaretimiz ve irademiz var. Yeter ki bir an önce harekete geçelim.