İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

Kampta savaş mağduru sığınmacılar dışında IŞİD'e katılmış, Suriyeli olmayan 3 bin kadın yaşıyor.

IŞİD'i kim yargılayacak?

Suriye'nin kuzeyinde, SDG güçlerinin kontrolündeki El Hol kampında IŞİD'e katılmış 3 bin yabancı uyruklu kadın var. Alman hükümeti ve uluslararası koalisyon bu insanlara ne olacağı konusunda kararsız.

ERK ACARER, 2019-08-15

Suriye’nin kuzeyinde Haseke'ye giden çift şeritli yolun etrafındaki tarlalar yaz başından beri alev alev yanıyor. Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve IŞİD arasındaki savaş sona erse de, SDG yetkililileri tarlaların arta kalan IŞİD militanları tarafından yakıldığını düşündüklerini söylüyor. Yol üzerinde yer alan, etrafı tel örgülerle çevrili geniş alana yayılmış El Hol kampında 71 bin kişi yaşıyor. Bu insanların büyük çoğunluğu savaş mağduru sığınmacılar. Kamp, Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) bağlı asayiş birimleri tarafından korunuyor.

İçeriye girince çadırların etrafında elleri, yüzleri toprak içinde oğlanlar ve çarşaflı küçük kızlar oyun oynuyor. IŞİD'e katılmak için Suriye'ye gelen 19 yaşındaki Alman vatandaşı Leonora Messing de iki çocuğuyla beraber bu kampta kalanlardan. Bariyerle ayrılmış bir alanda, konteyner içine kurulmuş bir odada oturuyor. Üzerinde griye çalan mavi renkli bir çarşaf var. 40 derece sıcağa aldırmadan suratına örttüğü peçesinden sadece gözleri görünüyor. Artık örgütten koptuğunu ifade ediyor. Kamptaki yaşamın bir tür „delilik“ olduğunu söyleyen Messing, Almanya'ya dönmek istiyor. Ancak Alman hükümetinin onun iadesini kabul etmesi gibi bir durum söz konusu değil.

Kampta savaş mağduru sığınmacılar dışında IŞİD'e katılmış, Suriyeli olmayan 3 bin kadın yaşıyor. Çocuklarla birlikte toplam yabancı sayısı 10 bin. Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), kamptaki insan sayısının kapasitenin çok üzerinde olduğunu belirtiyor. Bu nedenle kamptaki yaşam koşulları ağır. Mart ayında SDG güçlerinin IŞİD'in Suriye'deki son bölgesi olan Bağoz'u kontrol altına almasının ardından IŞİD'in kurduğu sözde devlet sona erdi. Geriye, IŞİD'e katılmış ve şimdi SDG'nin esiri olan insanlar kaldı. Almanya İçişleri Bakanlığı'nın paylaştığı sayılara göre IŞİD'e katılmak için Almanya'dan hareket eden ya da Alman vatandaşı olan 1050 kişi var. Bu insanların üçte biri Almanya'ya döndü; 220 kişinin ise Irak ve Suriye'de öldüğüne dair bulgular olduğu belirtiliyor. Suriye'de nezaret altına alınmış ya da tutuklu bulunan Alman vatandaşı sayısı ise 80.

„Müslümanım ama artık IŞİD'e inanmıyorum“

IŞİD ile internette tanıştığını söyleyen Messing, özellikle Avrupa'dan IŞİD'e katılan insanlarla iletişim kurduğunu ve onlarla yaptığı konuşmalar sonucu ikna olduğunu anlatıyor: „Kısa süre önce Müslüman olmuştum. Bir Müslüman olarak Suriye’ye gidip, inancıma uygun yaşam kurmam gerektiğini anlattılar. Almanya’da her şeyin haram olduğunu ve orada kalırsam cehennem ateşinde yanacağımı söylediler.“ Saksonya Anhalt eyaletinin Sangershausen kasabasında büyüyen Messing, 2015 yılında, 15 yaşındayken Kilis üzerinden Suriye'ye gidiyor ve IŞİD'e katılıyor. Erkek arkadaşı Martin Lemke ile orada evleniyor; bundan kısa süre sonra ilk çocuğunu doğuruyor.

Messing, aradan geçen sürede fikrinin değiştiğini anlatıyor: “Müslümanım ama artık IŞİD’e inanmıyorum. Mafya gibiydiler.“ Almanya’nın doğusundaki Leipzig yakınlarında yaşayan ailesi ona ulaşmayı başarıp, kampta ziyaret etmiş. Ailesinin ona kızgın olmadığını söylüyor: „Almanya’ya dönmek ve yeni bir yaşam kurmak istiyorum.“ Leonora Messing'in babası Maik Messing'in, kızını İŞİD'in elinden kurtarmak için verdiği çabayı konu alan „Leonora“ isimli kitabı Eylül 2019'da yayınlanacak.

Foto: Erk Acarer

El Hol'de Leonora gibi kadınların yanı sıra, IŞİD'e hala fazlasıyla bağlı olduğunu söyleyen insanlar da tutuluyor. Bu durum, kampta neredeyse her gün bir çatışma çıkması anlamına geliyor. Messing, kampta IŞİD'e sırtını çevirenlere yönelik baskı olduğunu söylüyor: “Yediğimize içtiğimize karışıyorlar. Tuvaletleri kilitliyorlar.“ 2014'te kurulan kampta son dönemde pek çok olay yaşandı. Mart ayında sığınmacıların kaldığı çadırlar IŞİD’li kadınlar tarafından yakıldı, bir çocuk öldü. Haziran ayında ise bir SDG görevlisi sırtından bıçaklandı. IŞİD’e bağlı bir kadının, 13 yaşındaki torununu peçe takmadığı için boğduğu iddia edildi. Son olarak IŞİD'in 11 Temmuz’da yayınladığı videoda yaptığı “yeniden toparlanma“ çağrısından sonra, kampa el yapımı bir IŞİD bayrağı çekildi. Kampta kalan 29 yaşındaki Türkiye vatandaşı Serap Kırgıl, yaşadıklarından pişmanlık duymuyor: „Gerçek bir islam devletinde yaşamak istedim. Kim hilafet bayrağı altında yaşamak istemez ki? İslam Devleti fikri kıyamete kadar sürecek.“

„Rehabilitasyon eksik kalmamalı“

Suriye Kuzey ve Doğu Avukatlar Birliği Eş Başkanı Hatice İbrahim’e göre örgütün bölgede kontrol altında tuttuğu toprak kalmış olmasa da tehlike henüz geçmedi: “Bu bir virüs. Kamplardaki kadınlara ve erkek esirlere bakınca zihniyetin devam ettiğini görüyoruz. Öyle bir örgütlenme var ki, eğer uluslararası normlardaki bir yargılama ile birlikte, rehabilitasyon eksik kalırsa dünya bir asır daha selefizmin yıkıcı etkileriyle uğraşır.“

El-Hol kampında kalan ve Suriye vatandaşı olmayan binlerce kişiye ne olacağı belli değil. Serap Kırgıl Türkiye'nin adalet sistemine güvendiğini ve ülkesinde yargılanmak istediğini söylüyor. Messing de aynı şekilde Almanya'ya dönmek istiyor. Her ülke kendi prosedürünü uyguluyor: Mutlaka geri getirilip yargılanmalarını isteyenler olduğu gibi kesinlikle batıdaki ülkelerine dönmelerini istemeyenler de olanlar var.

Temmuz ortasında Berlin Eyalet İdari Mahkemesi, Suriye'de IŞİD'e katılan Alman bir kadının ve üç çocuğunun Almanya'ya iade edilmesi yönünde karar verdi. Dışişleri Bakanlığı ise kadının değil, yalnızca çocukların geri alınması gerektiğini belirtti. Berlin-Brandenburg eyalet Yüksek Mahkemesi, Dışişleri Bakanlığı'nın bu kararına sert bir şekilde karşı çıktığı bir mektup kaleme aldı. Alman kamu kuruluşu ARD'nin ana haber bülteni Tagesschau'nun aktardığına göre mektupta, Almanya'nın kendi vatandaşlarını geri almadığı takdirde, Almanya'nın da başka ülke vatandaşlarını sınır dışı etmek istediğinde problemlerle karşılaşabileceği vurgusu yapıldı. Alman Dışişleri ve İçişleri Bakanlıkları, taz.gazete'nin Leonora Messing'in durumu hakkında sorduğu soruları yanıtsız bıraktı.

Şu ana kadar 7 bin kişi yargılandı

Bu belirsizlik sürerken SDG, IŞİD'lileri kendi kurdukları mahkemelerde yargılıyor. IŞİD’liler, savaş döneminde kadın savaşçılar tarafından öldürülmeleri halinde şehit sayılmayacakları ve cennete gidemeyeceklerini düşünüyorlardı. Şimdi, başka bir korku ile karşı karşıyalar: Bir kadın tarafından yargılanmak. Rojava’daki Kobane ve Cezire’de kurulan mahkemelerdeki hakimlerden biri Viyan S. isimli bir kadın. Viyan S., “Sanıklar beni görünce şok oluyorlar, duruşma sonuna kadar başlarını öne eğiyorlar“ diyor. Şu ana kadar El Kaide, el Nusra ve ÖSO'luların olduğu 7 bin civarında kişinin Suriye'de yargılandığını belirtiyor. Özerk yönetime bağlı Yasama Meclisi’nin terör örgütü üyelerine yönelik çıkardığı kararnamede idam cezası bulunmuyor. Ancak hakimlerin eğitimlerine ve atanmalarına yönelik esaslar açık değil. taz.gazete'nin mahkemelerden birini ziyaret etme talebine güvenlik gerekçesiyle izin verilmedi.

Kürt yönetiminin, uluslararası bir mahkemenin kurulmasına yönelik çağrıları büyürken, Viyan S. de bu konunun önemine vurgu yapıyor: “Suç, suçlular, deliller ve tanıklar burada. En adil mahkeme de burada olacaktır. Ülkesinde yargılanacak bir IŞİD’ci belki de hiç ceza almayacak. Uluslararası güçler 'yerinde yargı’ya katkı sunmalılar.“ Viyan S. açısından yargılama ve verilen cezalar kadar önemli bir diğer konu da rehabilitasyon: “Eğitim ve rehabilitasyon programları oluşturulmalı, buna da resmi uluslarası katılım sağlanmalı. Süreç desteklenmezse, failler yeniden tüm dünyayı tehdit edecekler.“

Alman hükümetinde farklı görüşler hakim

İsveç hükümeti, AB ve BM'nin de dahil olacağı uluslararası bir mahkemenin kurulması için çağrıda bulunsa da, halihazırda savaş tutsaklarının insan onuruna uygun biçimde tutulması ve yargılanması işi SDG'ye bırakılmış durumda. Viyan S.'ye göre ise bu sorumluluk, Kürt özerk yönetiminin imkanlarını aşan bir iş. Ancak uluslararası bir mahkeme kurulması çok kolay bir iş değil.

taz.gazete'nin sorduğu soruya cevap veren Alman Dışişleri Bakanlığı, Alman hükümetinin IŞİD suçlularının yargılanması konusunda uluslararası temaslarda bulunduğunu onayladı. Ancak Alman hükümeti, Kürt özerk yönetimini ve bu yönetimin yargı organlarını resmi olarak tanımıyor. Bu durumda uluslararası bir mahkeme kurulması için Suriye'deki merkezi hükümetinin onayı gerekiyor. SDG'nin Suriye'de kurmak istediği mahkemelerden bağımsız olarak Irak hükümeti de IŞİD suçlularını yargılamak için bir mahkeme kurmaya hazırlanıyor.

Çarşamba günü düzenlenen basın toplantısında Dışişleri Bakanlığı'nın sözcüsü Maria Adebahr, Dışişleri ve İçişleri bakanlıklarının Irak'ta kurulacak bir mahkeme konusunda bir pazarlık içerisinde olup olmadığı hakkındaki soruyu yanıtlamadı. Adebahr, böyle bir mahkemenin „çok, çok yüksek standartları“ olması gerektiğini söyledi. Öte yandan Adalet Bakanlığı sözcüsü Maximilian Kall, IŞİD'e katılan Alman vatandaşlarının yargılanması konusunda sorumluluğun Alman mahkemelerindeki başsavcılıklarına ait olduğunu dile getirdi. Almanya İçişleri Bakanı Seehofer ise Adalet Bakanlığı'nınkiyle çelişen bir görüşe sahip. Nisan ayında bölgede uluslararası bir adalet divanı kurulması fikrine destek çıkan Seehofer, Alman uyruklu cihatçıları ülkeye geri almaktansa Almanya dışında bir mahkeme kurulması fikrini ,„her halükarda tercih edeceğini“ açıklamıştı.

ERK ACARER, 2019-08-15
GERI
YAZAR HAKKINDA