İstanbul Havalimanı, 6 Nisan'dan itibaren tam kapasite hizmet vermeye başlıyor.
taz.gazete, İstanbul Havalimanı'nı mercek altına aldığı dosyada bu projenin insanlar, çevre ve ekonomi üzerindeki etkilerini inceliyor.

Daha fazla okumak için:
taz.atavist.com/istanbul-havalimani

“Eğer racon kesilecekse bu raconu bizzat kendim keserim.“

Godfather misali

Mahalle kabadayılarının anlaşmazlıkları çözmek için verdikleri karara racon derler. Peki kim, kime, nerede, ne zaman ve niçin racon keser?

BARIŞ UYGUR, 2017-09-03

Bir kelimenin bir dilden diğerine geçerken anlamının değişmesi ilgi çekici. Örneğin Türkiye’de pavyonlarda müşterilere onların kız arkadaşları gibi davranmakla görevli kadınların işine konsomasyon, bu kadınlara da konsomatris denir. Fransızcadan aldığımız bu iki kelimenin asıl anlamları sırasıyla “tüketmek“ (consommation) ve “tüketici“ (consommatrice).

Türkiye’de consommation yapan consommatrice’ler de tüketir hem de bol bol tüketir ama hesabı masalarına oturdukları müşterileri öder. Bu işletmelerdeki mönülerde de her şey için açık açık iki fiyat yazar: Müşteri kendi içerse yirmi lira olan içki, konsomatris tarafından içilirse kırk liradır. Gerçi duyduğum kadarıyla öyle yerlerde yiyip içilenin önemi olmuyor çünkü bir şekilde cebinizde ne kadar para varsa alıyorlar.

Bir tür “girlfriend experience“

Bildiğim kadarıyla Almanca’da konsomatris’i karşılayan bir kelime yok. (Amerikan İngilizce’sinde 1930’larda “B-Girl“ var ama B-Girl de tam karşılamıyor çünkü konsomatrisler, müşterileriyle, içki ısmarladıkları sürece “kocacığım, sevgilim“ falan diye konuşup, öyle davranıyorlar. Bir tür “girlfriend experience“ ama seks yok, bütün ilişki masada sevgili gibi davranmak.

Bu ilişkide “kocacığım“ hitabının çok kullanılmasından anladığım kadarıyla kendi eşiyle içkili yerlere gitmek istemeyen, hatta eşinin evden çıkmasını bile hoş karşılamayan erkekler, filmlerde falan gördüğü insan gibi karı koca bir yere gidip iki kadeh içki içenlere olan özentilerini bu şekilde gideriyorlar.

Racon kesen serseriler

Benzer bir kelimesiyse racon. Türkçe’den geçmiş hâlini Duden’de bulamadım ama Duden’de 2013’te Almanya’da yılın gençlik kelimesi seçilen Babo’yu da bulamadım. Bakarsınız Haftbefehl kardeşimiz (Hafti Abi) bir de racon diye şarkı yapar da bu sefer “die Racon“ diye yepyeni bir kelime armağan ediverir Almanca’ya.

Racon bize İtalyanca’dan geçmiş, İtalyanca’da gerekçe, mantık kullanma anlamı var. Bizde ise argoda mahalle kabadayılarının anlaşmazlıkları çözmek için verdikleri karar, bir tür itlik kopukluk muktesabatı belirleme anlamına kavuşmuş. O yüzden Türkçe’deki racon kelimesinin karşılığı olarak itlik kopukluk muktesabatı anlamına gelen bir Almanca kelime varsa o da kullanılabilir.

Neticede bu racon kesen, birbirini bıçaklayan, adam döven, haraç kesen serseriler, aralarında bir sorun yaşadıklarında polise, savcıya, hakime gidecek değiller. Bu adamlar zaten toplumun üzerinde uzlaştığı kuralları ve çerçevesinde hareket ettiği kanunları her gün çiğniyorlar ve “racona“ ihtiyaç duydukları konular da en hafifinden ihkak-ı hak, yani hiçbir yetkiye sahip olmadan adaleti sağlama konuları.

Marlon Brando ve Robin Hood

Hani ünlü Godfather filminin başında Marlon Brando kendisine gelen sorunları çözüyor ya, işte ona racon diyebiliriz herhâlde. Dikkat ederseniz Marlon Brando “racon keserken“ kendisine gelenlerin dertlerine o an için derman oluyor, sorunlarını çözüyor ama bir yandan da onları kendine borçlu kılıyordu.

Zaten bu dünyadaki organize suç şebekelerinin herhâlde tarih boyu kullandıkları bir yöntem: Robin Hood zenginden alıp fakire veriyorsa bile muhtemelen zenginden on alıp fakire bir veriyor ama karşılığında da yeri geldiğinde fakirin kendisini saklamasını, peşine düşen olursa korumasını falan sağlamış oluyordu.

Zamanında Anadolu eşkıyaları halk tarafından seviliyorsa halkın karşısındaki güçlerle savaştıkları için seviliyordu. Ha bir faydaları oluyorsa da dediğim gibi karşılığında bir çıkar beklentileri de oluyordu.

Kabadayı yolu

Yine aynı şekilde, garip bir şekilde romantize edilen İstanbul kabadayıları da egemenliklerini kurdukları mahallede halka boşuna çorba dağıtmıyor, yeri geldiğinde kendi işlediği suçları üstlensinler, kanuna karşı kendisine kalkan oluştursunlar diye dağıtıyordu.

Mahalle halkı kendi aralarındaki sorunları da karakola, mahkemeye taşımak yerine daha kısa yoldan ve beklemeden çözmek için kabadayıya başvuruyordu. Zaten biri kabadayıya değil de mahkemeye taşısa bu sefer kabadayının kestiği racona ters bir iş yapmış olacağı için başı belaya giriyordu.

Kısacası raconu kimler keser dediğimizde, otomatik olarak yaşadıkları sorunları hukuk yoluyla çözmeye niyeti olmayan, mahalle halkına korku salan serseri takımı keser diyebiliriz. Bu kabadayıların, bir yandan mahallede terör estirmeye devam etmek, bir yandan da yarattıkları terörü mahalle halkının gözünde meşru kılmak için ortaya koyduğu hukuka aykırı, ipe sapa gelmez kurallara racon deniyor.

“Mahkemeye güvenmeyin, kanun benim“

Eğer bir yerde racon kesen birileri varsa, orada bildiğimiz anlamda bir hukuk yok demektir. Raconu kesen, egemen olduğu mahallenin içinde olduğu dünyanın, üzerinde uzlaşılmış hukuk kaidelerine uymayı reddettiği, mahallesinde kendisinin koyduğu ve elbette hepsi eninde sonunda kendi çıkarlarını gözeten kuralların dışında başka bir hukukun, kanunun uygulanmasını istemediği için racon keser.

Racon kesmek, halka “Boşuna mahkemeye, polise, mahallenin dışındaki dünyaya güvenmeyin, buraların haracını da ben yerim, bahşişini de ben dağıtırım, kanunu da benim!“ demekten ibarettir.

BARIŞ UYGUR, 2017-09-03
GERI
YAZAR HAKKINDA